34

13.4K 826 50
                                    


23 Nisan kutlu olsun! ^^


Gülüşünde bin yıllık hasret var, saklayamazsın.






Grace beline kadar uzanan siyah saçlarını dikkatlice ördü ve üzerindeki yeşil elbiseyi çekiştirerek yakasını düzeltti. Açıkta kalan omuzları genç kızın bir hayli çekici görünmesine neden olmuştu. Saç örgüsünü çekiştirerek sol omzunun üzerine attıktan sonra odanın kapısı tıklandı ve daha sonra da Roland içeri girdi.

"Leydim? Eğer hazırsanız akşam yemeği için sizi bekliyorlar."

Grace ona küçük bir gülümseme gönderdikten hemen sonra askeri başıyla onaylayarak dışarı çıkmıştı. Birkaç saniye sonra birlikte William'ın odasının önünde durdular ve Roland kapıyı Grace için açtı.

Grace odadan içeri girdiğinde küçük William yeşil bir gömleği üzerine giymek için uğraşıyordu. Fakat ufaklık yalnızca bir kolunu gömleğin içine sokmuş, arkasından salınan diğer kolunu ise yakalamaya çalışmakla meşguldü. Grace onun odanın içinde diğer kolun peşinden koşuşturmasını koca bir gülümsemeyle izledi.

"Ne yapıyorsun William?"

"Gömleğimi yakalamaya çalışıyorum Grace." diye yanıtladı William koşturmaya aralıksız devam ederken. Odanın içinde neredeyse onuncu daireyi çizmişti. "Fakat şeyi biliyor musun?"

"Neyi?"

"Gömleğim çok hızlı koşuyor."

Grace onun bu cevabına karşılık olarak küçük bir kahkaha attıktan sonra William'ın koşmasını engelledi ve arkasında sallanan gömleği kaldırarak çocuğun diğer kolunu da geçirmesini sağladı. Grace onun gömleğinin düğmelerini özenle iliklerken, William zafer edasıyla gülümsemişti.

"İşte şimdi oldu." dedi Grace çocuğun yanağına öpücük kondurduktan sonra yerinde doğrularak.

William'a kocaman gülümsedi ve elini tutması için küçük çocuğa doğru uzattı. William onu ikiletmeden küçük ve tombul elleriyle kızın elini tutmuş ve Roland'ın onlar için kapıyı tutmasını bekledikten sonra odadan Grace'yle birlikte çıkmıştı.

İkili önde, Roland arkada merdivenlerden inmeye başladıklarında William hemen o bilindik sorusunu sordu.

"Grace şeyi biliyor musun?"

"Neyi tatlım?"

"Ben yakışıklı oldum mu?"

William'ın sorusundan sonra arkalarından onları takip eden Roland koca bir kahkaha atmıştı. William arkasını dönüp askere alınmış bir bakış attıktan hemen sonra yeniden Grace'ye döndü ve sorusunun cevabını meraklı bir şekilde bekledi.

"Çok yakışıklı olmuşsun hem de."

William bu cevap karşısında hiç olmadığı kadar mutlu olmuş ve küçük dişlerini göstererek kocaman kocaman sırıtmıştı. Ufaklığın en çok sevdiği şey Grace'den ne kadar yakışıklı olduğunu duymaktı. Bu nedenle ne zaman saçını tarasa, üzerine bir şey giyse veya bazen de hiçbir neden olmaksızın Grace'ye yakışıklı olup, olmadığını sorardı. Aldığı cevap ise her zaman olumlu yöndeydi.

"Büyüyünce daha da yakışıklı olacağım." dedi William sırıtarak küstah bir ifadeye bürünürken.

Grace onun bu hallerini abisi Dylan'a oldukça benzetiyordu. Zira William'ı o büyütmüştü ve küçük çocuğun karşısındaki en büyük örnek de Dylan'dı. Bu yüzden Grace onun huylarının bir çoğunun Dylan'a benzediğini fark etmişti. Aralarındaki tek fark içlerinden birinin küçük ve sevimli bir çocuk olmasıydı. Ayrıca William Dylan gibi somurtkan da değildi. Abisinin aksine canayakın bir çocuktu.

GECENİN BÜYÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin