Benimsin. Bir daha seni göremeyecek olsam bile..
Grace korkudan ölmek üzereydi.
Dylan ve Ethan salondan apar topar çıktıktan sonra adeta boğuluyormuş gibi sık nefesler alıp verdiğini fark etti. Kalbi durmaksızın çarpıyor ve elleri titriyordu. Bütün sinirleri boşalmıştı. Vücudu pelte kıvamındaydı ve Grace biraz daha bir yere oturmazsa devrilip yere düşeceğinden neredeyse emindi.
Dylan kendisini kaybetmiş gibi görünüyordu ve hepsi de Grace'nin suçuydu. 'Keşke o kumaşı omuzlarıma sarmasaydım.' diye düşündü sıkıntıyla. Ama böyle bir şeyin olacağını oturup günlerce bile hayal etse asla düşünemezdi.
Dylan'ın neden böyle bir tepki verdiğini anlayamamıştı. Onun zerre kadar umrunda olmadığını düşünüyordu fakat bu düşüncesinden şimdi o kadar da emin değildi.
"Grace?"
Yanına gelen Tom'la birlikte ürkek bakışlarını genç adama çevirdi. Aynı anda Dylan'ın diğer dört askeri de etrafını sarmıştı.
"Efendim Tom?"
"İyi misin?"
"Evet."
"Emin misiniz leydim?" diye sordu Adam onun yüzünü dikkatli bir biçimde süzerken. "Yüzünüz bembeyaz oldu."
"Şey ben.." dedi ne diyeceğini bilemeyerek. Askerlerin karşısında korkak bir leydi gibi görünmek istemiyordu. Ama şu an duygularını yönetemeyecek kadar şaşkındı ve ürkmüştü. Ayrıca endişeliydi de.. 'Ya birbirlerine bir şey yaparlarsa..' diye düşündü dışarı çıkan iki adamı düşünerek. İkisi de oldukça güçlü görünüyorlardı ve birinden birisi ölürse Grace işte o zaman bunu kaldıramazdı. Kendisi yüzünden birilerine bir şey olma düşüncesi onu her zaman mahvediyordu. "Sadece biraz endişeliyim."
"Gelin leydim." dedi Eric tahta bir sandalyeyi tek eliyle taşıyıp Grace'nin önüne yerleştirerek. "Lütfen oturun da size bir bardak su getireyim."
Grace askerlere tüm kalbiyle minnettardı. Şu anda tek ihtiyacı olan şey oturup, bir bardak su içmek ve akıl sağlığını koruyabilmekti.
"Teşekkür ederim Eric."
Eric sert bir baş selamıyla ona cevap verip, bir bardak su alabilmek için yanlarından uzaklaştığında müzisyen adam kemanıyla acıklı bir melodi çalmaya başlamıştı. Nedense bu melodi bir an için Grace'ye birisinin ölüm marşı gibi geldi. Tüyleri ürperdi ve düşüncelerine hakim olmaya çalıştı.
"Neden endişelisiniz leydim?" diye sordu Antony, Grace'nin yüzünü merakla süzerek. Bunu yaparken de oldukça sakin görünüyordu. "Her şey yolunda."
Grace, Antony'nin bu yorumuna hiçbir şekilde katılmıyordu. Ona göre şu anda her şey yolunda olmaktan bir hayli uzaktı.
"Onları görmediniz mi?" diye sordu askerlerin hepsini tek tek süzerek. Tam bu sırada Eric elindeki su dolu bardakla birlikte geri dönmüş ve bardağı kibarca Grace'ye uzatmıştı. Grace bardağı askerin elinden alırken konuşmaya devam etti. "Ya birine bir şey olursa?"
"Korkmayın leydim." diye cevapladı Roland onu rahatlatmak ister gibi kararlı bir ses tonuyla. Bir yandan da Grace'ye gözlerini diken bir askeri bakışlarıyla ürkütüp kaçırmıştı. "İkisi çocukluktan beri çok iyi dostlar. Kimseye bir şey olacağını sanmam."
"Peki ya beyiniz?" diye sordu Grace endişesi bir an bile dinmemiş bir şekilde. Askerler nasıl bu kadar rahat olabiliyorlardı bir türlü anlayamıyordu. Sanki az önce Dylan burada herkesin içinde sinir krizi geçirmemiş de şarkı söylemiş gibi davranıyorlar ve Grace'yi büyük bir şaşkınlığa sürüklüyorlardı.