Siz hiç bir kentin altında kaldınız mı? Ben kaldım. Ne bomba düştü, ne de deprem oldu. İnanın bana tek bir kurşun bile sıkılmadı. Bir kadın gitti ve tüm kent yıkıldı.
Bu adam deliydi.
Bu adam vahşi bir deliydi. Hatta ve hatta vahşi, suratsız ve akılsız bir deliydi. Grace onu tüm kalbiyle boğmak istiyordu. Nasıl olurdu da herkesin içinde Kral Edward'a dün gece birlikte olduklarını söylerdi? Dylan'ın cümlesini duyduğu anda genç kız baştan aşağı kıpkırmızı kesilmişti. Tanrı yardımcısı olsun kocası olacak bu dev utanmazın tekiydi.
"Dylan?!" diye ciyakladı yanakları anında kıpkırmızı kesilirken. Yeşil gözleri dehşet içinde kocaman kocaman olmuş ve elleriyle iki yanağını kapatmıştı. Fakat onun aksine Dylan oldukça rahattı. Kendini beğenmiş bir ifadeyle öylece dikilip, Kral Edward'ın vereceği cevabı bekliyordu.
Grace Dylan'ı boğacaktı. Bu iş biter bitmez onu kendi elleriyle boğazlayarak öldürecekti. Ve buna ellerinin onun iri boğazını kavrayamayacak kadar küçük olması bile engel olamayacaktı.
"Söylediğim şey tamamen doğrudur." diye devam etti Dylan yanında histeri krizine girmiş küçük karısına bir an bile aldırmayarak. "Dün gece birlikteydik. Karım ya şu anda benim çocuğuma hamileyse? Eğer evliliğimizi iptal ederseniz, hiçbir günahı olmayan bir çocuğun anne ve babasını ayırmış olacaksınız. Ki zaten bunu yapmak kanunlarımıza da aykırı. Bunu siz benden daha iyi biliyorsunuz tabi ki majesteleri."
Grace kocasının her cümlesinden sonra yerin dibine girmek isterken, Dylan'ın bugüne kadar hiç olmadığı kadar konuşkan olması da genç kadına hiç yardımcı olmadı.
"Ee.." dedi Kral Edward şaşkın bir şekilde gözlerini kırpıştırarak. Yaşlı kral bir Dylan'a, bir de güzel karısı Grace'ye bakıyor ve ne diyeceğini bilemiyormuş gibi görünüyordu. "Pekala. O halde işler değişir."
Grace ağlamamak için kendisini zor tutarken, Dylan bariz bir biçimde sırıttı ve dün gece yaptığı şeyle büyük bir gurur duydu. Zira şu anda inatçı karısını elinde tutmak için tek çıkar yolu buydu.
"Nasıl yani?" diye sordu Grace, hala umutla Dylan'dan bir aşk itirafı kırıntısı beklemesine içten içe kızarak. Fakat aşk itirafı falan yoktu. Onun yerine dün gece kocasının kollarına atıldığını salondaki herkesin öğrenmesi gibi bir felaket yaşıyordu. Her zamanki gibi Grace son derece şanssızdı.
"Şu anda Dylan'dan hamile olup olmadığın meçhul sevgili Grace." diye açıkladı Kral Edward mümkün olduğunca açık konuşmaya çalışarak. "Ve sen de biliyorsun ki bunu öğrenmemiz için biraz zamana ihtiyacımız olacak. Şu durumda Dylan'la olan evliliğinizi bitirmem söz konusu bile değil. Kanunlara karşı gelemeyiz."
Grace dişlerini sıktı ve derin bir nefes verdi. Dylan'dan ayrılması zaten söz konusu bile değildi. Fakat yine de bu şekilde utandırılmak genç kızı bir hayli mutsuz etmişti. Hepsi kocası olacak o dev canavarın suçuydu. Grace eve döndüklerinde onun bacaklarını tüm gücüyle teklemeyeceğine dair and içti.
"Kanunlar karşısında hiçbir şey yapamayız." dedi Dylan sanki kanunların aziz bir savunucusuymuş gibi kafasını aşağı yukarı sallayarak. "Onlara uymak zorundayız."