12

14.3K 826 15
                                    

Sen, aklım ve kalbim arasında kalan en güzel çaresizliğimsin.





Dylan akşam saatlerine kadar askerlerini savaş konusunda eğitmekle uğraşmış ve karmaşık düşüncelerini bir süre de olsa kafasından atmıştı. Genç askerleri yorgunluktan bitap düşmüş bir halde hayıflanırken nihayet son noktayı koyup, eğitim alanından sert adımlarla çıktı.

Roland ve Adam arkasından koşar adım onu takip ederken kalenin giriş katındaki geniş çalışma odasına çoktan girmişti bile. Dylan tahta masasının hemen arkasındaki geniş sandalyesine otururken, Roland ona kaleyle ilgili yapılması gereken bazı notları özet geçiyordu. Hepsini büyük bir sabırla dinledi ve Adam'a birkaç talimat verdi. Sonrasında Roland'la baş başa kalmıştı.

"Sana verdiğim mektubu Ethan'a yolladın mı?" diye sordu arkasına yaslanıp gözlerini ciddi bir ifadeyle Roland'a dikerken. Asker ise onu hemen sert bir baş onayıyla cevaplamıştı.

"Gönderdim Dylan. Mektubun eline çoktan ulaşmıştır."

Dylan onu başıyla onayladı. Geçen hafta gölde aldığı kararı hemen uygulamaya geçirebilmek için vakit kaybetmeden en yakın arkadaşı Ethan'a kızla ilgili durumu açıklayan kısa bir mektup yazmıştı. Tabi kızı neden yanında istemediği konusundan bahsetmemiş, sadece yardıma muhtaç bir kıza yardım edip edemeyeceğini sormuştu. Ethan'ın onun bu ricasını kırmayacağından adı gibi emindi.

Dylan bu konuda yanılmıyordu. Mektup en yakın arkadaşı Ethan'a ulaşır ulaşmaz genç adam yanına aldığı askerleriyle birlikte Dylan'ın kalesine doğru çoktan yola çıkmıştı. Dylan'ın kalesi ondan neredeyse üç günlük uzaklıktaydı fakat Ethan ve askerleri hiç dinlenmeden yola devam ettikleri için bu süreyi iki günde katetmişlerdi. Onlar Dylan'ın kalesinin uçsuz bucaksız bahçesinde atlarıyla birlikte belirdiklerinde, Dylan kardeşleri ve askerleriyle birlikte yemek salonunda gürültülü bir akşam yemeği yiyordu.

"Efendim?"

Nöbetçi askerlerinden biri salonda belirdiğinde Dylan gözlerini ona dikti ve askerin söyleyeceklerini dinlemeye koyuldu.

"Ne oldu Garett?"

"Baron Brown ve askerleri az önce kalemize giriş yaptılar."

Dylan askerinin sözleriyle birlikte yerinden doğrulduğunda Tom, Roland, Adam ve Eric de onu taklit ederek yemeklerini yarıda bırakmışlardı. Birlikte hızlı adımlarla aşağıya indiklerinde Ethan asker kalabalığının en önünde durmuş, atından da inmiş onları bekliyordu.

"Ethan?" dedi Dylan iri kollarını iki yana hoşnut bir ifadeyle açarken. Bu hali onu daha da devleşmiş gibi göstermişti.

"Dylan?" dedi Ethan da tıpkı onun gibi bir ifadeyle kollarını iki yana açarak. Gülümsediğinde iki yanağındaki gamzesi daha da belirginleşmiş ve onun yakışıklılığını arttırmıştı.

"Hoş geldin kardeşim."

Dylan ve Ethan güçlü bir şekilde birbirlerine sarılıp geri çekildiklerinde, Ethan'ın yüzündeki gülümseme daha da büyümüştü.

"Hoş buldum kardeşim."

Dylan tek bir el işaretiyle askerlerine misafir askerleri yemek salonuna götürmelerini emrettikten sonra Ethan'ı da alıp kaleden içeri girdi. İkili birkaç dakika sonra Dylan'ın çalışma odasındaki koltuklara karşılıklı oturmuş ve Dylan'ın hizmetlilerinin onlar için hazırladığı yemekleri yarışırcasına yemeye koyulmuştu. İkisi de bir süre hiç konuşmadan karınlarını doyurmuşlar ve daha sonra da Dylan'ın ikram ettiği viskileri yudumlamaya başlamışlardı.

GECENİN BÜYÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin