sabah kalktığımda saat altıydı. bayağı rahat uyumuşum tam on saat uyku çekmiştim çok da dinç kalkmıştım. bu gün dersim saat bir de başlıyormuş. ama evden karnımı doyurup çıkacaktım cv mi bir kaç şirkete bırakmayı düşünüyordum. tabikide referans göstermeyecektim beni bulurlardı işte bu yüzdende beni işe almaları zorlaşıyordu. kahvaltımı yaptıktan sonra siyah kot beyaz tişört ve gri kapüşonlu ceketimi giyinip altına siyah sporlarımı giyindim cv mi yanıma aldım evden çıktım. saat sekizdi esnaflar dükkanları açmaya başlamıştı benim oturduğum sokağın içi çok sıcak gelmişti bana. çocuklar sıkı sıkı giyinmiş okula gidiyorlardı. ah ne güzel günlerdi o günler annemde beni böyle sıkı sıkı giydirmeye çalışırken hep giyinmemek için inatçılık yapardım ama her defasında annem kazanırdı. ana caddeye çıkıp otobüse bindim adını duyduğum bir kaç şirket vardı. oralara cv mi bırakacaktım. sonra şirketlerden birinin içine girdim danışmadaki kıza elemena ihtiyacınız varmı dedim ama eleman açıkları yokmuş. böyle böyle bir çok şirkete girdim ama hiç birinde elemana ihtiyaç yoktu saat bayağı ilerlediği için artık üniversiteye gitmem lazımdı. kampüsten içeri girerken biri bana çok kötü çarpmıştı ve dengemi sağlayamadan yere yapıştım. bir kaç kişi gülerek geçsede toparlanmaya çalışırken biri elini uzattı başımı kaldırdığımda uzun boylu beyaz tenli sarı saçlı okyanus mavisi gözleri vardı.
şuan şoka girmiş gibi çocuğa bakıyordum böyle bir insan evladı gerçekten varmıydı acaba.çocuk 'kalkmayacakmısın?' diye sevecen bir sesle seslendi bana ben kendime gelirken elini tabiikide tutmadım 'gerek yok teşekkürler' diyerek kalktım çocuğu ne kadar beğenmiş olsamda yabancı birine güvenince başıma ne geldiğini görmüştüm. çocuk ve diğer kişiler şaşırarak bana bakmıştı. içlerinde eda da vardı yanıma koştu geldi.'kızım çocuğun elini niye tutmadın başına büyük bela aldın?'
'ne belası eda ya her elini uzatana elimizi verseydik evin yolu bulunmazdı'
'kızım sen kafayı yedin herhalde o çocuk üniversitenin popüler çocuğu. tipini havasını görmedinmi? tüm kızlar o çocuğun peşinde ve o çocuk bu üniversitenin sahibinin oğlu. valla bu yaptığın yanına kalmaz gibi duruyo gidip özür dilesen mi acaba? hiç bir kız bu çocuğu geri çevirmemişti'
'valla edacım popülerliği, zenginliği, tipi, kızların ona olan merakı ve benzeri şeyler inan umurumda olmaz. beni az çok tanıyorsun ve öyle zengin bebelerinin ne mal oldukları ortada hepsi aynı ona yüz verip de tüm hayatımı mahvedemezdim. üstelik korkma bir şey yapamaz en fazla rezil eder o kadar. onu ilk geri çevirende ben oluyum ne çıkar hem. '
'sen bilirsin valla. esra umarım bir şey yapmaz.'
'korkma bir şey olmaz' dedim ve edayla birlikte sınıfa girdim. ben sınıfa girince bir uğultu oluştu. bir kaç kişinin 'şş bak bu kız çağtayın yardımını kabul etmeyen kız, başına büyük bela aldı....' gibi bir çok cümle duydum ve nalet girsinki o salak çocuk yüzünden herkes beni tanımaya başlamıştı. hayatımda hiç bir zaman ilgiyi böyle bir anda üzerime çekmemiştim. her neyse bir kaç güne unutulurdu. en arka sıraya geçtik edayla.
'eda ya dediğin kadar kötümü bu çocuk?'
'valla esra bir kız bunu redetti diye kızı okulun önünde yerin dibine sokmuştu ve kız intihar etmişti'
'ne yaptı ki kıza?'
'şimdi bu kızın yanına arkadaşı olmaları için iki kız gönderiyo kızlarla bu kız arkadaş oluyo bir gün çağtayın tuttuğu kızlar bu kızın içeceğine uyku hapı karıştırıyo. çağtay bu kızı alıp götürüyo kızın uygunsuz resimlerini çekiyo. tüm okulu konferans salonunda topluyo. bu kızda o salonun içinde. çağtay projeksiyondan kızın o resimlerini gösteriyo. kızla dalga geçiyorlar falan kız kendini üç gün sonra asıyo ve ölüyo yani bir kişinin ölümüne bile sebep olabilecek biri.' edanın bu anlattıkları karşısında şoka girmiştim gerçekten de o kadar kötü birimiydi hiç öyle durmuyordu ama dış görünüşe aldanmayacaksın acaba ders arası gidip özür dilesemmi bilemedim şimdi başıma bela almak istemem daha yeni bir beladan kurtulmuştum. evet özür dileyecektim. ders biter bitmez edadan hangi bölümde okuduğunu öğrenip hemen çocuğu bulmak için gittim o çocukta bizim kampüsün içindeymiş. son olarak kantine gittim bir grup arkadaşıyla oturuyordu. direk gözleri beni buldu ama herhangi bir ifade yoktu utana sıkıla masanın yanına gittim. 'şey.. ben sizin yardımınızı kabul etmediğim için özür dilerim bir anlık boşluğuma geldi pek alışık değilim de yardım almaya'dediğimde sadece tebessüm etti.ve konuştu 'yalnız özürünü bu şekilde kabul etmem bir şartım var' dedi ve ben biraz sinirlenmeye başlamıştım.
'peki ya ne yapmam lazım?'
' üç gün sonra benim vereceğim bir parti var o partiye benimle katıl. katılmazsan seninle uğraşmaya başlayacağım ve öyle küçük şeylerle bulaşmam haberin olsun' dedi ve ben çaresizce
'tamam.' dedim umutsuzca. eğer böyle yapmasaydım sonum kötü olurdu altı üstü partiye gidecektim pek alışık olmasamda. arkamı döndüm gidiyordum kolumu tuttu. döndüm bana baktı sonra konuştu 'ismin ne senin nasıl inanayım geleceğine telefon numaranı ver bana ben seni arayacağım' dedi.
'ismim esra. telefon numaram 0555....' diye eski numaramı verdim nasıl olsa yenisini alacaktım hiç değilse bu çocukla işim bitince değiştiririm diye düşündüm. her neyse son dersime girecektim zaten sınıfıma gittim eda hemen yanına çekiştirdi 'kanka ne yaptın ne dedin ne dedi?' diye soruları ardı ardına sıraladı
'sakin ol. ben gittim özür diledim bu kadar kolay özürünü kabul etmem dedi üç gün sonra partimi ne verecekmiş neyse partiye benimle gel affediyim dedi telefon numaramı falan aldı bu kadar. ama gerçekten başıma bela almak istemediğim için sana anlattım bir beladan yeni kurtuldum zaten bir dahaya gerek yok.'
'ya valla kanka iyi yaptın. çok psikopat manyak bir çocuk. başına bela almanı istemediğimden git dedim yoksa seni iyi tanıyorum neyse altı üstü partiye gidicen hem ali ile alinin abiside gelecek tanıştırırım seni. alinin abisi bu okulda işletmeyi bitirdi şimdide hukuk okuyo.'
'vay be iki üniversite okudu demek bizden çok büyük ozaman'
'yok çok sayılmaz beş yaş var aramızda. kerim abi 23 yaşında.'
'anladım' dedim sadece bende okumak isterdim iki üniversite. hoca içeri girerken ikinci dersede başladık. dersin sonunda toplandık edayla çıkışa doğru yürümeye başladık. eda alinin yanına gideceğini söyledi ali bu gün hasta olduğu için gelmemişti onun yanına gidecekti. anayola çıkmak için yürürken arkadan acayip bir korna sesi geliyordu dönüp bakmadan yoluma devam ettim kimse bana korna çalmazdı ki araba yanıma yanaştı 'şş kız baksana' dedi bir sen dönüp bakmadım tekrar seslendi 'çağtaya yüz verirken naz yaparken iyide bize gelincemi yok' dedi ya Allahım bu kullarına neden biraz akıl fikir vermedin ya rab. beni rahatsız etmeye devam ederken arabayı durdurdu. içinden iki kişi indi kolumu tuttu biri bana tehtidler savururken arabaya sürüklemeye başladı ama hayır ben bu pice dersini verecektim bir anda durdum ayağımı diredim sonra bacağının arkasına tepik savurunca iki dizinin üstüne düştü. kolunu çevirip sırtına çekebildiğim kadar çektim canını sonuna kadar acıttım hatta acıdan inliyordu diğeri üstüme gelmeye başladı ama arkadaki arabadan çağtayın indiğini gördüm koşarak geldi bana doğru yaklaşan çocuğun yüzüne sıkı bir yumruk geçirdi arabadaki de gazı kökleyerek kaçtı. çağtay tuttuğu çocuğa 'lan it ben size kaç kere dedim kızları rahatsız etmeyin diye' dedi. benim elimin altında acıdan kıvranan çocuğuda aldı ve diğer arabadaki arkadaşlarına verdi sonra yanıma yaklaştı 'dişli çıktın senin yerinde başka kız olsa bu cesareti gösteremez iyisin demi?'
'iyiyim teşekkürler' dedi yürümeye başladım arkamdan bağırdı'istersen evine bırakabilirim'
'yok teşekkür ederim' dedim ve yürümeye devam ettim. otobüse bindim çok kalabalıktı. marketten çay şeker gibi eksik ihtiyaçlarımı alacaktım.daha iş bulamamıştım. markete girdim evin diğer kalan tüm eksik ihtiyaçlarını aldım. eve geldim hemen çay demleyecektim. aldıklarımı yerleştirdim ve çayı üstüne koydu mutfağa ve diğer odalara yaptığım rütuşlarla ev çok şirin olmuştu. çay olurken bende bavulumu yerleştirmeye geçtim. bavulum çok büyüktü neyim var neyim yok hepsini almıştım topuklular iş kıyafetlerim normal kıyafetlerim laptopum...bir sürü şey hepsini tek tek yerleştirdim. işim bitince çay içmeye geçtim televizyonu açtım izlemeye başladım. saçma sapan evlilik programları vardı ama onları izlemek ayrı bir zevkti. ocağın altını kapatıp tv nin karşısındaki koltuğa battaniyemi alıp oturdum kombiyi fazla açmak istemiyordum kış gelmeden param biterdi yoksa. bir kaç dk sonra gözlerim kapanmaya başladı. bir anda telefonumun çalmasıyla uyandım. arayan semihti.açmadım telefonu sonra mesaj geldi.
'esra neden telefonlarıma cevap vermiyosun. annengil çok merak ediyorlar.' gerçekten umurumda olmadı mesajını kapattım tekrar tekrar aradı açmadım sonra bir daha çaldı aryan başka numaraydı açıp açmamakta kararsız kaldım ve bir anda açtım.
'bir saattir telefonun meşgul kimlerle konuşuyorsunuz esra hanım?' bu çağtayın sesiydi.
'şey kusura bakma bir sorun mu var?'
'yok sadece doğru numarayı verdiğinden emin olmak istedim ama maşallah telefon trafiğin çok yoğun' dedi bir şey demedim.
'neyse sonra görüşürüz esra. Allahtan doğru numarayı vermişsin yoksa başına büyük iş alırdın.'
dedi ve telefonu kapattı al işte başıma bir iş daha aldım sayılırdı. off off napacaktım ben ya Allahım sen büyüksün ya Rabbim sen yardım et bu aciz kuluna.amin!
akşam için kendime yemek yapmaya karar verdim mutfağa geçtim. kendime öğrenci evlerinin meşhur yemeği makarnaa!! :D makarna haşlanırken telefonumdan internet sitelerime girdim. 200 tane arkadaşlık isteği vardı. bunların arasında 500.000 takipcisiyle çağtayda vardı Allahım şimdi kabul etsen bir dert etmesen bir dert napacam ben ya hem bu kadar kişi nasıl oldu da istek gönderdi bir anda. yapacak bir şey yoktu isteğini ne sildim ne kabul ettim. en iyisi görmezden gelmekti. telefonum çalmaya başladı arayan çağtaydı. yine ne vardı ya valla başıma bela satın almıştım. açtım telefonu 'o isteğimi kabul edip geri takip et ki bela olmayım sana' dedi ve kapattı ya bu çocuk benim gördüğümü nereden biliyordu ermişmiydi acaba? her neyse kabul edip geri takip ettim profilinde yarı çıplak kaslı fotolar havuz başında teknede villada bir sürü yerde resmi vardı. profilinden çıktım. kendi profilime girdim rezil olacağım fotoğraflarım vardı. mayolu fotoğrafım, tavşanlı şapkamla fotoğrafım, düğünde giydiğim toz pembe elbisemle fotoğrafım, okul arkadaşlarımla,erkanla,onurla antrenmandan,babamın yanındaki çıraklarla, sanayide elim yüzüm araba yağı olmuş fotoğrafım..... daha sayamadığım binlercesi bunları tek tek silmeme imkan yoktu. ve silmeyecektimde ben buydum yapacak bişi yok isterse dalga geçsindi ben kendimi çok seviyordum. telefonu bir kenara bırakıp makarnamı ocaktan alıp sosunu yapıp yedim. biraz ders notlarıma bakıp kapımı kitleyip odama geçtim. mis gibi yatağımın içine girip hemencecik uyudum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI CENNET
Teen Fictiono farklıydı diğerlerinden herkes'den farklıydı uğruna yanıp kül olduğum o küllerini bir türlü savuramadığım adamdı. bir gülüşüyle bana cenneti yaşatırken aynı zamanda cehennemi hissettiren adamdı. bir türlü beni sevemeyen bana karşı nefret besleyen...