odama nasıl girmişti ki. hemen kendime gelip ona döndüm. sıkıca kollarımı kavradı sessiz ve tehlikeli sesiyle
'sen benim şaka yaptığımı veya seni denediğimimi düşünüyorsun aptal. senin bu çağrıyı saran kollarını saçını okşayan ellerini kırarım duydunmu?' dedi. içim korkudan titremişti. ama yine de kuyruğu dik tutuyordum.
'hiç bir şey yapamazsın. sen bana karışamazsın'
'öyle bir yaparım ki' diyip beni geri geri sürüklemeye başladı ayağımı var gücümle diriyordum. sırtım yumuşak bir yatakla buluşunca kalbim hızlandı. içimden bir ses kuyruğu öyle dik tutarsan böyle babalara gelirsin diyordu. semih suratımın dibine kadar girdi
'ah be küçük sen beni çok hafife alıyorsun. sana yapabileceklerimi hayal dahi edemezsin. dua et kıyamıyorum sana'
'ne saçmalıyon sen ya git sevgilinle uğraş.'
'ama seninle uğraşmak daha zevkli.' göğüsünden itmeye çalıştım. ellerimi tuttu. tek bu pisliğe karşı koyamıyordum çok güçlüydü hayvan. semih
'o gün gece neden çağrıyla kavga ettik bilmiyorsun ona dost diye güvenme aptal kız. sen uyurken köprücük kemiklerinden öpüyordu. benden başka kimse sana dokunamaz' dedi. bu duyduklarıma inanmak istemiyordum ama bilmiyormuş gibi davranacaktım. bir anda köprücük kemiğime buse kondurdu. kısık sesiyle
'sadece benim duydunmu' dedi. altta çırpınıyordum ama öküzün tekiydi.
'ben senin malın değilim' diye sesimi yükselttim.
'evet sen benim malımsın yakında öğrenirsin bunu' dedi yavaşça üstümden kalktı yandan bir gülüş atıp balkondan çıkıp gitti. bulmaca gibiydi dedikleri. yaptıkları kafamı karıştırırken kalbimin küt küt atmasına da yol açıyordu. toprak kokusunu kokladıkça koklayası geliyordu insanın. hele o kavurucu bakışları intihar sebebiydi. benim dengemi bozmuştu. kıskanıyormu yoksa kafamı karıştırmak içinmi böyle bir şey yapıyordu bilmiyorum ama beni uçurumlara sürüklüyordu. düşünmeden atlayacağım uçurumlara...
bunları düşüne düşüne sabaha karşı ancak uyumuştum. kafamı acayip karıştırmıştı. pazar günlerini severdim. yataktan çıktım ılık bir duş aldım. saçlarıma maşa geçtim. siyah şile bezi kısa şortumu giyindim. üstüne ip askılı beyaz badi giyindim. boynuma mertin hediyesi kolyeyi taktım. ayağıma beyaz adidasımı giyinince aşağı indim.kahvaltı masasını hazırlıyorlardı. bende yardım ettim. ne kadar yapma deselerde. babam aşağı indinince
'esra gel bakalım dün ne yaptınız. baran beni arayıp seninle ilgili bilgiler istedi.'
'valla baba edilebilecek tüm iltifatları etti. bir de instagrama resim atıp altına meftunum yazmış anlamı bayağı büyük. çoktan dedikodularımız çıkmıştır ortaya.'
'güzell beklediğimden de hızlı düştü. bu arada mayonu hazırla barangil gemi turu yapacaklarmış bu gün. sadece biz, hasan amcangil, hasan amcanın kardeşi ismail amcan ve tansunun ailesi davetli. bu arada tansunun erkek kardeşi var yurt dışından gelmiş bu gün onu görürsen şaşırma. biraz yapışkan bir çocuktur. gerçi baranın korkusuna yaklaşamazda' diyip güldü. ne yani bu günde mi o katnem suratlıları görecektim.
'çağrı gelecekmi?'
'onun başka işi var bu gün şehir dışından teslimat alacağız o oraya gidecek'
'hımm. anladım' dedim iç geçirerek. desenize gün boyu geberik olacam. bir de barana rol kesmesi vardı ah ulan şu rol işi olmasa varya ona yapacağımı iyi bilirdim. babam
'bakıyorum da iyi alıştınız birbirinize'
'ee napalım babacım tek eğlence kaynağım çağrı' dedim. babam
'bana bak erkek şortlarını ne alma sakın bikini almıştık annenle siyah onu giyin zaten kısa şort gibi altı açık değil. giyinik gidicez. şimdi sen daha önce böyle şeylere girmediğin için bilmezsin' dedi benle alay ederek bende gülerek
'babacım beni küçümseme az çok biliyoz zengin arkadaşlarım vardı benim' dedim. annemle çağrıda inince hemen kahvaltılarımızı yaptık. çağrı
'esra sana bir şey yapan olursa bana haber et hallediyim hepsini'
'sıkıntı olmaz çağrı sen dikkat et' dedim. çağrıyı yolcu ettikden sonra odama geçtim. annemgilin aldığı siyah bikiniyi çıkardım. üst kısmı sporcu atleti gibi yarımdı ama ip detayları vardı. altımda şort gibiydi ama oldukça kısaydı. ilk defa bu kadar kalabalık içinde bikini giyinecektim. Allahtan açık değildi. bikinimi giyindim. açık olmamıştı ama fiziğimi gözler önüne sermişti. altıma yine bol siyah şortumu giyindim. üstüme ise kareli göleklerimden birini geçirdim. ayağıma sporumu giyindim ama siyah parmak arası terlik havlu güneş kremi vs. almayı unutmadım mayıs ayındaydık ve havalar gerçekten sıcaktı. siyah büyük spor çantamı aldıktan sonra yola çıktık benim arabamla gidiyorduk. annem
'esra fazla derinlere yüzme her sene söylüyorum laf dinlemiyosun kızım'
'aman anne ne olacak ya hem ben güzel yüzücüyümdür'dedim. babam
'bi şey olmaz ayten ona yüzmeyi ben öğrettim'
'haklısın ahmet içmeyi öğrettiğin gibi'dedi. her zamanki laf dalaşları başlıyordu. babam
'fenamı oldu işte sarhoş olmuyo şimdi.'
'o bir kız içki içmesede olurdu'
'olmaz hadi zorla içirdiler sarhoş ettiler alıp götürdüler ne yapabileceksin' artık dayanamadım.
'tamam yeter Allah aşkına hem bakın geldik herkes gelmiş bizi bekliyolar. siz inin ben arabayı park edip geliyorum' dedim. babam çantaları alarak indi. bende ilerde boş bir yer bulup arabayı park ettim. biraz uzakta kalmıştı yatları. yürümeye başladım. arkadan birisi
'Allahım böyle kullarını neden benden hep gizliyorsun sonunda çıktı karşıma. pardon bakarmısınız' dedi. dönüp bakmadım. önüme geçti. durmadan sağından geçtim
'Gözleride renkli teni bembeyaz. sen uzaydan mı geldin ya'
'ben uzaydan gelmedim ama biraz daha devam edersen arkana füze takar uzaya gönderirim' dedim. uzun boylu sarışın yeşil gözlü çocuğa.
'tamam özür dilerim ama bari ismini söyleseydin' dedi. hızla yata yürümeye başladım. arkamdan geldiğini hissediyordum. sonunda yata ulaştım herkes gelmişti. çocuk hala arkamdaydı. baran kenara çıktı bana elini uzattı. arkamdaki salak
'yaşasın be şans diye buna derim. elimden çekeceğin var fıstık bir yemek sözü almadan senin peşini bırakmam.' dedi. baran çocuğa ters bakıp
'her halde sen internetten bazı haberleri görmeden gelmişsin onlara bir göz at ondan sonra yiyosa bu kızın peşini bırakma.' dedi. sanırsam bu sülük bebe tansunun kardeşiydi. Allahım ancak bu kadar benzerlik olabilirdi. yat büyüktü oldukça hemde. büyükler aşağıda oturuyordu. onlara selam verip yukarı gençlerin olduğu kata çıktık. tansu yarı çıplak herşeyini ortada gösteren bikinisi sergilemeye başlamıştı bile. zaten beş erkeğin içinde sadece ikimiz kızdık yapışkan kardeşi de cabasıydı. erkeklerin altında deniz şortu vardı üstlerinde bir şey yoktu zaten. onlarda kaslarını sergiliyorlardı. çağatayla göz göze gelince bana göz kırptı. ege bana mal mal bakıyordu daha onunla görülecek hesabım vardı. semihle göz göze geldim yine yakıcı bakışlarıyla bana bakıyordu. bu bakışlar içimi cehenneme çeviriyordu. güneş gemiye dik vuruyordu. baranla bir köşeye geçip oturduk. herkes kendi halinde takılıyordu tabii bir kaç gözü üzerimde hissediyordum tansu malı başı çekiyo. kızın benle alıp veremediği bir şey vardı. denize bile makyajla gelmiş tek öz güveni makyaj olan kız itemiydi benim gözümde. ben tabii ki de makyaj yapmamıştım. baran
'umarım dün ki yeri sevmişsindir' dedi.
'bayıldım mükemmel bir yerdi.'
'orayı güzelleştiren sadece sensin' dedi. semih
'yavaş gel lan' dedi. her boka atlamasa geberirdi. baran
'kalbim bu derece hızlı atarken benim yavaş gelmem mümkün olmuyo semih bey' dedi. semih dişlerini sıktı. çoktan kıyıdan uzaklaşmıştık. gerginlikleri son bulurken denize gireceğimiz için saçımı balık sırtı örmeye başladım. baran bana yardım amaçlı saçımı tutunca sinirlerim bozuldu saçıma dokunulmasından hoşlanmazdım. yüzümü ona doğru döndüm yoksa daha da gerilecektim. saçımın işi bittiğinde tansu
'ne o üstündekileri çıkarmaya cesaretin yok herhalde sabahtan beri öylesin yakında buharlaşırsın' dedi.
'ben ve cesaretsizlik. hımm' dedim. semih
'Allah aşkına tansu. bu görüntüyü görmeye hazır değilim. erkek şeylerini giyinip gelmiştir' dedi. ben sinirden kahkahayı patlattım. baran
'semih o kadar emin olma derim' dedi. semih alay eder gibi güldü. vücudumda korkacak herhangi bir yerim yoktu hatta tam tersiydi. hafif kaslarım vardı ve tansunun olduğu gibi yağ birikintilerim yoktu. yanlış anlaşılmasın kiloluları yermek için değil sadece benle bu denli iddialaştığı için söylüyorum. ben
'e müsadenizle o zaman üstümü çıkarıp geliyim.' dedim. ege ve tansunun salak kardeşi
'müsade senin' dediler. ikiside yavşak oldukları için sorun yoktu. içeri geçip üstümdekileri çıkardım. güneş kremimi ve güneş gözlüğümü alarak dışarıya çıktım. tüm gözler bana dönerken semihin gözleri ateş püskürüyordu. baran
'yanılmadığımı bir kez daha görüyorum' dedi. tansu beni gözleriyle dövercesine baktı. suratı düşmüştü. çağatay sinirden köpürmek üzere gibiydi. semih
'çabuk git üstünü giyin' dedi. herkes ona anlamazca baktı. ben sadece omuz silktim. ege ayaklanıp
'ee demiri attı kaptan ben dalıyorum gençler' dedi. ege atladı. ardından diğerleri tansu aşağı inip merdivenlerden girdi yoksa incileri dökülür makyajı parçalanırdı güzelin :D yat da semihle ben kalmıştık. tansu direk baranın yanına yüzdü. resmen yavşıyordu kız. semih gelip önüme oturdu.
'güneş kremi sür' dedi düz sesiyle. elime kremi aldım. kaslı sırtına yavaş yavaş sürmeye başladım teni yumuşaktı. sırtı gerilmişti. baran aşağıdan
'hadi gelsenize'
'krem sürüp geliyorum' dedim. semihe
'hadi kalk bitti' dedim. kendi elime sıkıp sırtımın ulaşabildiğim yerlerine sürmeye başladım. semih elimden kremi çekip aldı.
'aptal otur şuraya' dedi.
'gerek yok ben sürdüm zaten' dedim. kolumdan tutup oturttu. sırtıma yavaşça sürmeye başladı. bu garibime gitmişti. bana bakıp
'sırtına ilk dokunanda benim demi' dedi. cevap vermedim kendi kendine 'biliyordum' dedi. çarpıkça gülümsediğine adım kadar emindim. zorla yapmasaydı kendim yapacaktım zaten. sırtımın ortasında huyum vardı. oraya dediğinde kıkırdamamı saklayamadım. bana bakıp
'çok mu komik' dedi. ben cevap vermeye kalmadan yine aynı yere dokununca gülmem arttı. kahkahamın arasından
'oraya dokunma tikim var' dedim. elini yavaşça çekti. yüzüme baktı.
'sen denize giremezsin git üstüne bir şeyler giyin'
'buna sen karışamazsın yine başlama. git sevgiline karış her şeyi ortada'
'ama sen tansu değilsin'
'ama ben tansu gibi giyinmedim' dedim. kremi bir yana atıp balıklama atlamaya hazırlandım. ama bir anda kucaklandım. ve suyu boyladık. semih beni kucağına alıp suya atşamıştı. bana her dokunuşunda çok kötü oluyordum. belkide alışkın olmadığım içindir. bunu beklemediğim için suyun altında nefesim kesildi. semihe sıkıca tutundum. yüzeye çıkınca
'kafayımı yedin sen' diye bağırdım. ağzımdan su çıkarıyordum. bu halime bakıp güldü. yalnız ıslak saçlarını düzeltirken hayran kaldım. denizle aynı olan gözlerinin içi parlıyordu
'ilk deniz siftahınıda benimle aç istedim kötümü yaptım'
'kötü yaptın' dedim. bu sırada baran yanıma geldi. semih barana öldürücü bakışlarını atarken tansu gelip semihin dudaklarına yapıştı. semih ise yandan bana bakıyordu. bu nedensizce içimi yakıp geçti. nedenini bilmiyorum gibi. onu öperken bana bakması canımı acıtmıştı. bana bir daha dokunmasına asla izin vermeyecektim. o benim sahibim değildi. ben ona karışamıyorsam o da bana karışamazdı. baran yüzüme yapışan saçları eliyle düzeltti. boynumdan tutup kafasını bana doğru yaklaştırmaya başladı.şu an buna izin verip semihin üstümdeki etkisini azaltabilirdim. evet belki ilk defa olduğu için ona bağlanıyordum. belkide bu etkiyi azaltabilirdim. istemsizce gözümün önüne tansunun semihi öptüğü geldi. bu sinirlerimi gerdi. ama ben onlar gibi değildim. yapamazdım. hele ki düşmanımın oğluyla asla olmazdı. yanımızda tepinme sesleri geldi. bu karmaşada baranın yüzüne suyu atıp derinlere yüzmeye başladım. bu tepinen şahıs ise semihdi. bu ona yeterdi bence. baranda peşimden yüzüyordu kıkırdayıp daha da hızlanmaya başladım. baranda gülerek
'seni yakalayacağım prenses' diyip güldü. onun arkasından diğerleride yüzüyordu. tansuyla semihin samimiyetleri maşallahtı. adamlar utanmasa tövbe yarabbi. ben onlara bakarken semih bana bakıp güldü. zevk alıyordu benim kafamı karıştırmaktan. ben maldım çünkü. baranın yok olduğunu yeni gördüm. nerdeydi peki. ayaklarımdan bir şey beni tutup yüzeye çıkarıp geri denize attı. bu kesin barandı. yüzeye çıkıp
'bunu sen istedin baran savaş başlasın o zaman!!' diye bağırdım. birbirimize su atmaya başladık. baran beni göremez olunca dibine gittim. başından bastırıp suyun içine daldırıp çıkardım. yine daldırdım. bu sefer belime sarıldı. benide suyun içine çekti. gözlerimi açtığımda suyun altında sırıtmıştı babam bana da öğretmişti bende sırıttım. baran suyun altından bana yaklaşırken. aradan biri çıkınca biz de yüzeye çıktık. semih
'bölmüyordum umarım' dedi. 'gerçi böldüysem de iyi oldu' diyip güldü. artık yata dönsek iyi olacaktı. yata doğru yüzmeye başladım. derin bir nefes alıp dibe daldım. suyun altından yüzmek güzeldi. onlar daha denizdelerdi. ben yata çıkmıştım bile. çantamdan havlumu arıyordum ama bir türlü bulamıyordum. arkamdan havluyla birlikte birisi belime dolandı. boynumun dibine girip konuştu
'bunu mu arıyodun aptal kız' dedi semih denen orangutan. dirseğimi karnına geçirip
'bunu aramıyordum' dedim. karnını tutarak
'bana bak sana ne dedim barandan uzak dur yetişmeseydim öpecekti ulan'
'ya öper veya öpmez bu seni alakadar etmez herkes kendi işine baksın'
'öyle olsun bakalım'dedi ciddi sesiyle. havluyla kurulandım. üstüme kareli gömleğimi geçirdim boyu tunik gibiydi zaten. yatın arka tarafına geçtim. ayaklarımı suya salladım. kime nasıl davranacağımı bilmiyordum. insanlara nasıl hislerim vardı çözemiyordum. ama semihe karşı bir dengesizlik vardı bende. bu dengesizlik onun yüzündendi. bir bakıyon iyi davranıyo, bir bakıyon seni umursamıyo, bir bakıyon seni sahiplenmeye kalkıyo çok dengesizdi. amacı neydi çözemiyordum. sanırsam benimle dalga geçmek çok hoşuna gidiyordu. üstündağ sülalaesi aynıydı. annem
'esraaa!!' diye haykırdı bir anda. koşarak yukarı çıktım.
'ne oldu anne?' dedim. babamın gözlerindede korku vardı. annem beni hızla çekip sarıldı.
'kızım seni en son denizde görmüşler çok korktum' dedi. herkesin tansunun bile gözlerinde korkuyu görmüştüm gerçekten.
'arka tarafta oturuyordum sadece' dedim. ordan ayrılıp yukarıya çıktım. çok sıkıcıydı. hep birlikte oturduk şarkı çalmaya başladı. ed sheeran shape of you güzel şarkıydı. tansu hemen dans etmeye başladı. ben sadece oturuyordum. ege lafa atladı
'esra dans yarışmasındaki figürlerinden göstersene' dedi. sinirle egeye bakıp
'yarışma günü herkesle birlikte görürsün ege' dedim. baran
'yarışmanmı var?'
'evet gelecek hafta bu gün' dedim. tansu atladı
'rakibin benim haberin olsun. salsa da da baranla ben varız yani anlayacağın yarışmayı sizden eze eze alacağız'
'hayırlısı olsun iyi olan kazansın' dedim. çocuk gibi kaşarın tekiyle iddialaşacak değildim. yine modum düşmüştü semihle tansu ne kadar çok yakınlaşırsa benim moralim bozuluyor içimden kaynar volkanlar oynuyordu. bunun nedenini hala çözemedim. Yat deniz kıyısına yanaştı. Bir kaç kişi daha gelecekmiş onları almak için ama ben daha fazla burda duracak halde değildim. Aşağı indim babama
'Baba ben eve geçsem pek iyi hissetmiyorum da' dedim.
'Git de dikkat et kendine'
'Tamam baba' dedim. Baranlara çaktırmadan indim. Arabama doğru giderken yat çoktan uzaklaşmaya başlamıştı. Semih güvertedeydi. Beni görünce şaşırdı. Önüme dönüp devam ettim. Telefonum çaldı semih arıyordu ama açmadım. Esraa diye bağrışını duydum. Çokta umurumdaydı. Arkamdan bir silah patladı. Arkamda üç kişi bana doğru geliyordu. Tam arabanın dibindeydim. Bana bir şey olmamıştı. Hızla arabaya binip çalıştırdım. Arabaya ateş ettiler cam namına bir şey kalmadı Allahtan tekerlere denk gelmemişti. Beni öldürmek istediler. Kolumu hissetmez olmuştum. Koluma baktığımda oluk oluk kan akıyordu. Aynadan baktığımda peşimde siyah bir araba vardı. Pencereden sarkıp arabaya ateş ediyorlardı. Sürekli makas attığım için arabaya denk gelmiyordu. Bunları atlatmam lazımdı ama sağ kolumu hissetmez olmuştum. Vites büyütmem lazımdı. Elimi zorladım. Vitesi büyütüp hızımı arttırdım. Adamların altında audi vardı. Beni yakalarlardı rahat. Ama buna izin vermeyecektim. Telefonum çalmaya başladı. Hemen açtım.
'Esra bir şey oldumu sana söyle nerdesin'
'Bilmiyorum semih. Yaralandım peşimdeler. Batı tarafından izmirin çıkışına doğru ilerliyorum.' bunları telaşlı sesimle söylemiştim. İlk defa telaşlanmıştım. Semih
'Esra!! Sakin ol tamammı. Bak geliyorum yola çıktım. Söyleyeceklerimi iyi dinle. Duyuyormusun beni' diye yüksek sesle konuştu. Titreyen ve korku dolu sesimle
'Söyle' dedim
'Bak şimdi. Bir levha var yeşil geçtinmi orayı'
'Yok hiç görmedim'
'Yeşil bir levha göreceksin. Hızını arttır. Yeşil levhayı geçince iki yol var sen sağdakine gir. Sonra tekrar sağa doğru gizli yer var direk otların içine dal arabayla. Biraz uzun bir yol bir bayır var orayı geçtikten sonra karşına dağ evi çıkacak orda bekle' dedi. Şimdi elim ayağıma girmişti yapabilecekmiydim bilmiyorum.
'Esra telefonu sakın kapatma. Sen yaparsın sen güçlü bir kızsın sakın pes etme' dedi. Evet ben güçlü bir kızdım. Yapabilirdim. Son kez aynadan arkamdakilere baktım. Benden uzaktaydılar arabaya son kez yüklenip hızımı arttırdım. Dönüşü nasıl yapacaktım inanın bir fikrim yoktu kolum yok gibi hiç bir fonksiyonu yoktu. Yeşil levhaya yaklaşınca hızımı biraz daha arttırdım. Semih
'Esraa dikkat et topraklı yol orası' diye endişeli ve sinirli sesiyle uyarıda bulundu. Yol ayrımına gelir gelmez hızla dönüş yaptım. Direksiyon elimin altından kayıp gitti. Toplayamadım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI CENNET
Teen Fictiono farklıydı diğerlerinden herkes'den farklıydı uğruna yanıp kül olduğum o küllerini bir türlü savuramadığım adamdı. bir gülüşüyle bana cenneti yaşatırken aynı zamanda cehennemi hissettiren adamdı. bir türlü beni sevemeyen bana karşı nefret besleyen...