Bölüm16

84 3 2
                                    

Sabah yine aynı sıkıcılıkta uyandım okul saatlerim sabaha alınmıştı. Sabah okul öğlen işti. Allahım benim günahım neydide geri döndüm. Valla iş yerinde öyle resmi kıyafetler giyinemezdim kabulleriyse böyleydi. Havalar biraz soğuduğu için siyah balıkcı yaka kazağımı giyindim. Dışarda yağmur ciseliyordu. Siyah kotumu ayağıma asker botumu giyinip üstüme deri ceketimi attım. Saçlarımı balık sırtı örüp tek kulağımda, dörtlü delik olan kulağıma siyah küçük halka küpeler taktım. Fatmayla birlikte kantinde kahvaltı yapacaktık annemgile günaydın diyip motorumun anahtarını aldım çıktım umarım gelmiştir. Evet önümde tüm güzelliğiyle duruyordu yarış motoruydu ve en sevdiğim modeldi. Motora atlayıp üniversiteye doğru yol aldım. Bu gün pek hızlı sürmüyordum yağmur yağdığı için. Okula geldiğimde motoru bir kenara park ettim kaskımı çıkarıp indim. Fatma beni kantinde bekliyordu. Yağmur yağmasına rağmen bahçe kalabalıktı. Ama bir tuhaflık vardı çoğu kişi bana bakıp aralarında konuşuyordu. Kantine gittim fatma beni bekliyordu biraz bana kırgınmış gibi bakıyordu. Yanına gittim sarıldık. Bana
'Aşk olsun esra bana haber bile vermeden nerelere gittin tüm okul seninle alakalı şeyleri duydu. Herkes herşeyi biliyor.'
'Yapma ya bi bunlar eksikti başımda. Ya senden özür dilerim gerçekten ama mecbur kaldım.'
'Tamam tamam anladım. Biz de leventle çıktık ama o başkasını seviyormuş geri ayrıldık.'
'Üzüldüm gerçekten.' üzüldüm ama levent pek tekin değildi. Güven veren tipi yoktu. Fatmaya tüm olan biteni anlattım o en çok mertle olan şeyler üzerinde durdu. Boynumdaki kolyeyi gösterdi bunu o mu verdi dedi. evet dedim başımı sallayarak.
'güzelmiş esra acaba sana yıldızım mı demek istedi'
'zannetmem'
'valla bilemiyorum'
'hadi hadi uzatmada yürü sınıfa zaten bunalıma girdim şu lanet yere geri döndüm. gerçi istanbul daha lanetli' dedim fatma kıkırdadı. bu arada kafede gördüğüm adının ozan olduğunu bildiğim beyaz tenli çocuk dün beni sosyal medyadan takip etmişti yakışıklı çocuktu aslında. okula girerken semihi gördüm bana doğru geliyordu. yanıma gelince
'sevineceğin bir haberim var esra. artık aynı sınıftayız ek olarak işletmede okumayı düşünüyorum. heycanlanma ama egede bizim sınıfta' dedi ben içten içten şoka girmiştim ya ne aptal çocuk bu semih
'heycan falan yaptığım yok böyle habere sevinmek imkansız sen ancak bu okuldan gidersen sevineceğim haberi vermiş olursun' dedim sınıfa doğru yürüdüm sakar bir insan olduğum için bacağımı anfi sıraya çok kötü çarptım. ses çıkarmamaya çalışırken yine en arka sırama geçtim. fatmada yanıma otururken benim sağ tarafıma egeyle semih oturdu. egenin hala beni tanımamasına şaşırıyordum aynı sınıfta okumuştuk ama hatırlamaması işime geliyordu. ege başıyla selam verince bende aynısını yaptım yanımda oturan pislik 'ne o heycanlandın mı?'
'ya senin başka işin yok mu benle uğraşma ya Allah aşkına'
'aaa çok ayıp sen patronunla ne biçim konuşuyorsun çok ayıp'
'sen benim patronum değilsin bu bir ikincisi ise bir sürü boş yer var de git ya'
'sen bizim sıraya oturmuşsun istersen gidersin' dedi artık şunla konuşamayacaktım. her halta cevabı vardı bir de gelmiş işletme okuyacakmış yurt dışında okuduğu yetmezmiş gibi. bir de kalkmış egeyi getirmiş. ama ege beni iplemiyordu bile dedim ya dikkatini çekebilecek bir kız değildim. her neyse hoca derse girdi kısa kısa notlar tutmaya başladım. ara verilince levent benim yanıma geldi
'esra müsaitsen dışarda bir şey konuşabilirmiyiz?' dedi fatmada şaşırmıştı. fatmaya izin veriyonmu der gibi baktım tamam diyince ayaklandım ama bileğimden semih tuttu.
'hayırdır ne konuşacakmışsınız?' dedi. levent
'seni alakadar etmez bırak kızı' dedi semih bırakmadı ama ben kolumu çekip sınıftan leventle çıktım
'söyle dinliyorum' dedim
'esra ben.. ben seni seviyorum seni okulun ilk günü gördüm ve hala unutamadım fatmayla çıktık ama sana haksızlık yapıyormuşum gibi hissettim. ayrıldık'
'bak levent madem beni seviyordun neden fatmaya ümit verdin ve senin beni sevmen benimde seni seveceğim anlamına gelmiyor ki benim arkadaşımın eskisi benim yenim olamaz bunu kafana sok ve beni arkadaşımı rahatsız etme' dedim arkamı döndüğümde semih bizi dinliyordu.
'masum ayaklarına yatan esas kız rolü ha bu da güzelmiş'
'bi sktr git ya' dedim omzuna vurarak içeri geçtim fatmaya anlattım. üzülmüştü üzülmesini istemezdim ama diyeceğimi demiştim. derse girmeyecektim bu semih beni çok sinirlendiriyordu ben bunu bir sene çekemezdim. semihle ege gülüşe gülüşe geldiler yanıma geçip oturdular semih
'napıyon oyuncu' dedi cevap bile vermedim birazdaha durursam bir olay çıkardı kesin. fatmanın kulağına söyledim pılımı pırtımı toplayıp kalktım semih
'ne o kaçıyormusun?' dedi bende gıcıklığına
'sevgilim bekliyorda onun yanına gidiyorum.' dedim ve cevabını beklemeden sınıftan çıktım. koridordaki afişlere baktım motor yarışları varmış veee dans eğitimi verip yarışma yapıyorlarmış. bu klüplere gidip adımı yazdırdım. eğer annem motor yarışlarına adımı yazdırdığımı duyarsa beni diri diri gömerdi. klüplerin olduğu bölümden çıkarken mesaj geldi. fatmadandı '' kanka seninki sınıfta delirdi duramadı hoca içerdeyken bir hışımla çıktı egede peşinden gitti sanırım seni düşününce dellendi''
''ne alakası var fatma o başka bir şeye dellenmiştir. çünkü o mal:D'' dedim mesajı gönderdim. bahçeye çıktım. semih yere oturmuş sigara içiyordu yanındada ege vardı. bize dansı öğretecek olan eğitmen can arkamdan sesleniyordu döndüğümde defterimi unuttuğumu anladım.
'defterini unutmuşsun esra'
'teşekkür ederim can' dedim gülümseyerek sonra arkamı döndüm mecburen semihin önünden geçmek zorundaydım. geçerken bileğimden tuttu.
'sevgilinde yakışıklıymış' dedi bir şey demedim. bileğimi çekmeye çalıştım ama bırakmadı tekrar konuştu
'amacın ne senin esra' dedi azcık bağırarak.
'benim herhangi bir amacım yok da asıl senin amacın ne' dedim hayırdır dercesine. bir şey demeyince bileğimi çekip motoruma bindim. deri ceketimin önünü çekip siyah kaskımı taktım. motoru çalıştırıp şirkete sürmeye başladım ordada bu mendeburun suratını görecektim. velahavli çekip yoluma odaklandım. şirkete geldim. motorumu güzelce park edip hasan amcanın odasına çıktım bana hangi pozisyonda çalışacağımı söyleyecekti. kapısını tıklatıp içeri girdim.
'hoş geldin güzel kızım'
'hoşbuldum hasan amca'
'bir şey içermisin kızım?'
'teşekkür ederim hasan amca bana nerde çalışacağımı söyleyinde başlıyım işime'
'kızım sen semihin özel asistanlığını yapmaya devam edermisin?'
'bak hasan amca yanlış anlamanı istemem ama onca şey yaşadıktan sonra pek özel asistanlığını yapmak istemiyorum'
'kızım benim hatrım için yapsan ne olur benim salak oğlumu anca sen düzeltirsin. sen sert kızsın başka kızı getirsem semihin içine düşer bizim ki de çok çapkın artık görmüşsündür. gel etme yap şu işi güzel kızım.' aslında kabul etmezdim ama koskaca adam bana yalvardı bir de patronum yok deme gibi bir lüksüm yoktu. kabul ettim ama şartımı da koydum
'ozaman sizden bir şey rica edebilirmiyim'
'söyle güzel kızım'
'hasan amca ben öyle etek elbise giyinemiyorum sizin için bir mahsuru yoksa bu şekilde gelebilirmiyim?'
'gelebilirsin kızım istediğin gibi gel orasını sana bıraktım o yönde serbestsin' diyince boynuna atlamamak için zor tuttum kendimi. günün en güzel haberiydi ben bu kılıkta geziyim o katnem suratlıyıda çekerdim. Yine camekanlı odasının yanındaki camlı odaya geçtim masama oturdum şirkettekiler bana garip garip bakmıyorlardı en azından. Rafdan rastgele bir dosya seçip karıştırmaya başladım. Bir anda bir gürültü koptu baktığımda semihin odasından gelmişti öküz kapıyı öyle bir çarptı ki kırılıcak sandım. Her neyse Allahtan perdeleri kapalıydı. Bir kaç dakika sonra şirket telefonu çaldı. Semih beni odasına çağırdı sesi sinirliydi. Odasının kapısını tıklatıp girdim.
'Buyrun semih bey' dedim ama o bana bağırmaya başladı
'Bir daha ben geldiğimde kahvem hazır olacak ben çağırmadan odaya geleceksin anladınmı?!!' çok fazla bağırmıştı gerçekten hiç bir şey yapmadığım halde bana bu kadar bağırması çok ağırdı. Ama ses etmedim başımı olumlu anlamda salladım. Çünkü bu çocuğun psikolojik desteğe ihtiyacı olduğunu bir kez daha idrak ettim. Ben sustukca bağırmaya devam etti. Sonra üstüme üstüme gelmeye başladı.
' Niye konuşmuyorsun konuşsana ne oldu seni koruyacak kimse yokmu korktunmu cevap versene' diye bağırdı gözleri gökyüzü mavisinden gece siyahına dönmüştü. Ben dayanamadım
'Yeter artık senin benimle derdin ne? Kimseden korkmuyorum senden bile ve kimsenin beni korumasına ihtiyacım yok!' dedim keşke demeseydim. Beni bir hışımla duvara fırlattı canım acıdı. Sonra dibime geldi. Tekrar bağırdı.
'Asıl korkman gereken kişiden korkmuyorsun ben çağataydan da tehlikeliyim!' diye bağırdı sonra başını tam benim üstümden duvara yasladı benim üstümü bir kalkan gibi kapattı. Kalbim küt küt atıyordu sesini ben bile duyuyordum. Bir kaç dakika öylece kaldık bende kıvışlamaya korkmuştum. Çok farklı bir kokusu vardı. Bunun farkına bugün varmıştım bana huzur veriyor sakinleştiriyordu. Ne diyorum ben ya böyle bir şey olamazdı hem beni sinirlendirip hem de bana sakinlik veremezdi değilmi?. Üstümden hafifce doğrulup gözlerimin içine baktı. Bir anda dudaklarımı öptü şoka girmiştim. Ben öylece bakıyordum. Dudaklarıma yaklaşınca suratına tokadı geçirdim benim ilk öpücüğümü çalmıştı. Adi pislik. Şerefsiz. Beni öptü diye salak salak triplere girecek değildim. Param var diye herşeye sahip olabileceklerini düşünüyordu. Odadan çıktım. Bunu unutmuştum bile. Anında hafızamdan sildim. Bu onun umurunda bile olmazdı. Ki benimde umurumda değildi. Kahve odasına gittim. Kahve yapsam iyi olacaktı. Kahveyi odasına götürdüğümde iğrenç bir görüntüyle karşılaştım insan kapıyı kitlerdi değil mi? Odaya girdiğimle çıktığım bir oldu. Beni farketmişti ama istifini hiç bozmamıştı.işte bu kadar dı. Aşağılık herif. Her neyse ben kendi odama geçtim. Dosyaları incelemeye başladım. Bu zenginler ne pislikti ya adamlar keşti yeminle. Her neyse ben dosyalara bakarken odanın kapısı çalındı.baktığımda ege olduğunu gördüm tabii yine kalbim küt küt atmaya başlamıştı. Belli etmeyerek
'Buyur' dedim. Oda
'Artık oda arkadaşıyız müsade vardır umarım' dedi şaşırdım. Bende
'Müsade senin' dedim gülümsedim. O da gülümsedi masaya yerleşti. Masalar karşılıklıydı. Bu çocuk neden bu kadar tatlıydı. Esmerdi. Uzun boyluydu ve kaslıydı ama kasları çok dikkat çekiciydi. Gözleri kahvenin en güzel tonuydu. Burnu çok şekilliydi dudakları ise bir kızın dudaklarından daha kalındı. Saçları kömürle birleştirilmiş gibiydi ve hafif uzundu. Bakışlarımı semihin odasına çevirdiğimde perdeleri bir anda açıldı ve direk bana baktı. Sonra bakışları egeye kaydığında anlamadığım şekilde bir ona bir bana baktı. Sonra ben bakışlarımı dosyama çevirdim. Nerdeyse akşam olacaktı toparlanmaya başladım. Çıkış saatim geliyordu. Ege 'çıkıyormusun çıkıyorsan evine bırakıyım' dedi ben şaşırdım kendime gelerek
'Teşekkürler motorla geldim zaten' dedim.
'Peki sen bilirsin' dedi. İyi akşamlar dileyip semihin odasına uğradım.
'Semih bey eğer başka bir şey yoksa ben çıkıyorum saatim geldi' dedim sertçe. O da sertçe
'Çık' dedi. Bir şey demeden çıktım. Mertle murat da yoktu ve canım çok sıkılıyordu burda herhangi bir arkadaşımda yoktu. Saat daha altıydı. Bende benim gizli tepeme gitmeye karar verdim semihin parti vereceği günde buraya gelecektim. Yoldan kendime enerji içeceği aldım ve sadece benim bildiğimi düşündüğüm tepeme geldim. Uçurum kenarıydı ve deniz tam aşağıdaydı. Gözümün önünde güneşin batarken ki bıraktığı kızıllıkla birleşmiş sonsuz gibi duran deniz vardı. Bu görüntüye aşıktım resmini çektim hemen. Motorumu uçurumun kenarına yanaştırdım uçurumun ucuna oturdum sırtımıda motoruma yasladım ve enerji içeceğimi içmeye başladım. Düşündüm öylece büyük kavgalar hep küçük şeyler içindi. Neden insan oğlu bir türlü barışı sağlayamıyordu. Böyle saçma şeyler düşünürken yağmur yağmaya başladı ama kalkmadım biraz ıslanmak iyi gelecekti bana benim deşarj olmam lazım. Çekmem gereken bir bela var başımda davranışlarını çözemediğim bakışlarından bir anlam çıkaramadığım bela. Telefonum çalmaya başladı. Annem arıyordu hemen açtım
'Ne oldu anne'
'Kızım misafirimiz geldi nerdesin sen?'
'Ne misafiri yine'
'Hasan amcangil geldi çabuk eve gel akşamın sekizi olmuş daha ortada yoksun'
'Tamam geliyorum da daha dün biz onlardaydık bu ne hız mübarek'
'Fazla konuşma hemen eve gel'
' yarım saate ordayım' diyip kapattım biraz bizim eve uzaktı burasıda o kadar saat olmuşmu ya vay be zaman ne çabuk geçiyor. Bende sırılsıklam olmuşum yanlız saçımı sıksam suyu çıkardı bir de bu halimle misafir önüne çıkacaktım yalnız hastalanmasam iyiydi ha. Yeminle deri ceketimin içine bile su geçmiş mübarek. Neyse eve son hız geldim yarım saatlik yolu onbeşe indirdim. Kapıyı çaldım annem açtı keşke eve gizli gireydim bir bağırdı ki aboo
'Bu ne hal naptın sen' diye bağırdı. Herkesin kapıya odaklandığına emindim içeri girince herkes bana bakıyordu semih şaşırmıştı. Babam
'Yine gizli tepeye gitmişsin sen gözlerinden anlarım bir şey mi oldu?' babamda iyice patavazsızdı ha o kadar kişinin içinde sorulurmu ya rezil oldum yeminle
'Tepeye gittimde biri bir şey yapmadı iyiyim yani'
'Öyle olsun' dedi babam ceketimi çıkarıp içeri geçtim hasan amcayla zümrüt teyzenin elini öptüm semihe kuru bir hoş geldin dedim. Sonra içeri geçip örgülü saçımı açıp kuruttum. Saçlarım kabarık ve kıvırcık oldu. Tekrar içeri geçtim. Çayları doldurdum tek tek tuttum semihe tutarken salak oyalanıp çayı bir türlü alamadı birde köpek gibi kokluyordu neyi kokluyorsa sonra bana
'Sen çikolatamı yedin? Sürekli çikolata kokuyon' dedi vay öküz beni kokluyormuş bende
'Evet ' diye salladım şampuanımın öyle koktuğunu bilmesi gerekmezdi. Bende çay alıp bir sandalyeye geçtim. Öyle boş boş konuşuyorlardı yani bana göre boştu telefonum çalınca mutfağa geçtim mert aramış
'Nasılsın esra?'
'İyi sayılır ama sıkılıyorum'
'Ben orda olsaydım sıkılmazdık iki el maç atardık'
'Valla sıkılmazdım ya atardık. harbiden tam kafa adamsın mert' diyip güldüm o
'Sende kafasında o yüzden. bizdeki kafa füzede yok' diyince güldüm ama gülüşüm ağzımda kaldı. Bardağı tezgaha öyle bir koydu ki hayvan bardak kırıldı sandım. Merte
' mert biraz işim varda kusura bakma ben seni sonra ararım'
'Tamam görüşürüz esra'
'Görüşürüz'
Hemen konuştu hayvancık
'Sen nasıl bir insansın ya hem sevgilin var hem başka erkeklerle görüşüyon pes doğrusu'
'Neyi kast ettiğin umurumda değil benim sevgilim yok kaç kere daha söylemem lazım. Kaç kere daha bu şakaya düşücen acaba? diye onu deniyorum sen her seferinde düşen taraf oluyorsun' diyip güldüm. Boynumdaki kolyeyi tuttu ve
'Belli oldu zaten kiminle sevgili olduğun ala ala bunumu almış hahaha mercek taksam görünmez bakıyorumda çıkarmaz olmuşsun.'
Onun boyutu önemli değil. Bunu nasıl bir yürekle verdiği önemli ki sen bunu anlayamazsın' dedim. Mutfaktan çıkacakken kolumu tuttu.
'Seni öptüm diye boş triplere girme'
'Hahah sen girmişsin belli. Sana bir şey diyimmi umurumda bile değilsin. Sen benim bir şeyim değilsin kiminle konuştuğum veya ne konuştuğum seni zerre alakadar etmez. Herkes haddini bilecek' dedim. Mutfaktan çıkıp odaya geçtim. İşte adamı öyle göt ederlerdi. Onlar gidince direk uyudum.

SAKLI CENNETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin