baştan aşağı süzerken gök mavisi gözleri geceye döndü. kaşları çatıldı. kahveyi önüne koyduğumda gözlerime dönebildi kaşları çatılmıştı ve gök mavileri gece mavisine dönüş yapmıştı. bir anda
'bu ne lan?' diye kükredi. hayır korkmadım. neyi kast ettiğini bildiğim halde
'kahveniz afiyet olsun' dedim. sinirle derin bir nefes aldı. kolumdan sıkıca kavradı sıkıyordu evet Allahtan sağ kolumdu korkmadım sakinim.
'çabuk değiştir üstünü'
'Değişmiyorum yoksa sevgili bulamam erkek meraklısı bir insanım ben çıkaramam'
'esraaa!!! saçmalıyorsun sana öyle demek istemediğimi biliyorsun'
'ben ne duyduğumun farkındayım' dedim kolumu çekerken. kolumu kurtardığım sırada kapı açıldı. sinan girmişti bize bakıp
'şey kusura bakmayın yanlış zamanda mı geldim?' dedi semihten ses çıkmıyordu aksine sinana ters ters bakıyordu ben konuştum
'gel sinan sadece kahve getirdim gidiyorum' dedim. gülümsedi. yanından geçerken sinan sağlam kolumu tuttu öbürünü yavaşça tuttu semihin sert nefes alışını duydum
'ne oldu koluna?'
'biraz incindi önemli bir şey yok' dedim odadan çıktım. kendi odama geçtim. semih odama bakıyordu sinanda öyle sinan gülümserken semih ona bakıyordu bir anda perdeler kapandı. bu çocuğun benimle olan derdini anlamıyordum taktımı takıyordu. bir kaç dk sonra sinan geldi odama
'müsaitmisin?'
'tabi ki' dedim düz sesimle. gelip koltuğa oturdu
'senin gibi bir kız bile aldatılıyor dünyanın düzenini görüyonmu ya' dedi. güldüm
'herkesin zevki farklıdır' dedim. güldü
'akşam çeteler arası yemek var katılım zorunlu onu göreceksin'
'görmezden geleceğim' dedim ve güldüm.
'öyle olsun ama dikkat et kendine. bu arada öğle yemeğine birlikte çıkalımmı? semihin misafiri varmış da yalnız kalmayım'
'olur' dedim misafiri kim diye sormadım. kesin kızdır pis sapık. sinan
'karşı kafeye geçelim odandan alırım seni'
'tamam' dedim güldüm. sinan oda dan çıktı gerçekten yakışıklı çocuktu. kaslıydı ve bunu çekinmeden sergiliyordu sarı uzun saçları beyaz teni ve yeşil gözleriyle çekiciydi. mimik ve hareketleri ayrıydı zaten. önümdeki dosyaları incelerken gözüm semihi odasına kaydı o da bana bakıyordu. başımı çalan telefona çevirdim. mert arıyordu uzunnnn zaman olmuştu başım boş olup da bir konuşamıyordum. telefonu açtım
'mert' dedim
'nerdesin?'
'şirketteyim sen?'
'şirketinin aşağı katında asansör bekliyorum hangi kattasın'
'ciddi olamazsın'
'ciddiyim uçağım kalkmadan göreyim seni dedim'
'7. kattayım' dedim. kapattı. çok geçmeden odama girince ayaklandım. bana şaşkınlıkla bakarken
'esra ya bakmıştım yok sanırım' diyip güldü.
'çok güzel görünüyorsun'
'teşekkür ederim' dedim. boynumda kolyesi duruyordu bileğinde de benim verdiğim bileklik ikimizde aynı anda
'çıkarmamışın' dedik. mert gülümsedi. kollarını açtı. gidip sarıldım.
'çok özledim seni seninle maç yapmayı' dedi.
'bende özledim sıkıcı bir hayatın içine düştüm anlatacak bir sürü şey var' dedim.
'mafyalık sıkıcı olmamalı'
'sen nerden biliyorsun?'
'baranı tanımayan yok ki istanbulda bir sürü mekanı var.' suratı düşerek devam etti
'hayırlı olsun evleniyormuşsun baranla zaten haberlerden öğrendim mafya olduğunuzu'
'evlenmiyorum mert aldattı' dedim yüzü gülmeye başlarken aldattı lafıyla duraksadı
'peki seviyormuydun?' dedi
'ne sevmesi mert ya sevilecek adammı baran' dedim suratı gülerken
'harbiden çok şey varmış' dedi.
'sen ne yapıyon anlat bakalım'
'marketi kapatıp kafe playstation gibi bir mekan açtık. seni hatırlatıyo sürekli seni rahatsız etmek istemedim evleniyo haberini duyunca'
'hayırlı olsun ama evlenmiyorum rahat olabilirsin' dedim.
'sana hala kafayı takık mı?' dedi semihi gösterirken bizim odaya bakıyordu bakışları ölümcüldü. Merte sıkıntıyla dönüp
'sence? bakışlardan belli oluyodur herhalde'
'bence sana karşı hisleri var'
'saçmalama mert nefretten başka bir şey olamaz aramızda' dedim. mert
'emin olma derim ama kendini koru hiç sevmedim bu herifi yaşı da büyük' dedi.
'sevilmeyen insan kendisi sen de sevmesen olur' dedim güldük. mert
'bilseydim daha erken gelirdim ama uçağıma yetişmem lazım eğer istanbula gelirsen ara beni mekanımda kapışmak isterim' dedi.
'mutlaka ararım bu arada sakın çekinme mert kimseyle evlendiğim yok' dedim. gülümsedi. tekrardan arkadaşça sarıldık. hiç değişmemişti aynı sempatiklikteydi. bir saat daha çalıştıktan sonra odama sinan geldi.
'hadi çıkalım prenses' dedi. gülümsedim
'deme şöyle hiç sevmem' dedim ayaklandım. semih odasından sarışın bir kızla çıktı bu dün ki hemşireydi. vücudum gerilmişti. boynumdaki damarın seğerdiğini hissediyordum. tırnaklarımı avucuma geçirdiğimi canım yanınca fark ettim. sinanla asansörün önüne geldik. onlarda beklerken semih bize döndü. kıza bakıp
'arzu bu benim çockluk arkdaşım sinan bu da asistanım esra' dedi. kızla tokalaşıp memnun olduk dedik. kız kötü birine benzemiyordu. ama ben suratsızlığımı koruyordum. arzuyla semih aralarında sohbet ederek bindiler sinanla bende bindik onlar arkamızdaydı. sinan saçımdaki tokayı çekmesiyle saçlarım belime kadar döküldü. aslında iyi olmuştu topuz yapınca saç diplerim acıyordu. sinan
'böyle daha çok yakışıyor ve çikolata kokunu alabiliyorum' dedi. semih öksürük krizine girmişti kız
'semih iyimisin?' dedi.
'iyiyim biraz faranjitim kalktı da' dedi. sinan yandan gülümsedi bana bende ona gülümsedim yalandan da olsa şu an gülmeye hiç dermanım yoktu. asansörden inerken sinan elini belime koydu destek olmak istercesine. semih hızlı adımlarla yanımızdan uzaklaşırken sarışın kız
'semih yavaş olsana az yetişemiyorum' dedi. yavaşlayınca kız yetişti semihin koluna girince gerginliğim daha da arttı. koluna dokunmuştu. benim neden bu kadar umurumdaydı ki sanki. sinanla kafeye girdik semihgilde buraya gelmişti. onlar cam kenarındaydı tıklım tıklım dolu bir tek semihgilin yan masa boştu. mecburen geçip oturduk. kız konuşmaya başladı
'tansuyla ayrılmışsın yeni birimi var?'
'ayrıldım aldattı' dedi. kız
'oha ciddimisin kimle?'
'baranla' dedi semih ama o kadar basit bir şeymiş gibi anlatıyordu ki sanki kedinin miyavlamasını anlatıyo gibi normal bi şekilde konuşuyordu. sinan
'ne yersin?' dedi
'çikolatalı pasta yiycem'
'doymazsan'
'yok benim çikolata yemem lazım' dedim sakinleşmeye ihtiyacım vardı. sinan değişik bir şekilde gülerek
'neden çikolata koktuğun belli oldu. da semihe sorduğumda yediğim için koku geliyo dedi sonradan aklıma geldi semih çikolata hiç sevmez neden gizledi ki?'
'bilmem kendisine sor ben diyecekken sözümü kesince bir şey demedim' dedim sinan güldü
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI CENNET
Teen Fictiono farklıydı diğerlerinden herkes'den farklıydı uğruna yanıp kül olduğum o küllerini bir türlü savuramadığım adamdı. bir gülüşüyle bana cenneti yaşatırken aynı zamanda cehennemi hissettiren adamdı. bir türlü beni sevemeyen bana karşı nefret besleyen...