üç gün dinlenmenin ardından ayaklandım. bu gün okula gidecektim. kapı deli gibi çalınıyordu evde kimse yokmuydu diye düşünmeden edemedim. üstümde ki ipek şortlu takımlara aldırmadan hızla merdivenleri indim. kapıyı açtığımda ali abiyi görmemle kapısın arkasına gizlendim. oysa yamukca güldü. ben içeri davet etmeden içeri girdi. bu hareketine şaşırsamda bir şey demedim.
'baban yokmu?'
'Evdeydi bi sorun mu var?' dedim.
'konuşmamız lazım sen de yanımız da dur salonda bekliyorum' dedi. emri vaki konuşmaları can sıkarken hızla yukarı çıktım babam çalışma odasındaydı. kapıyı tıklayıp girdim
'baba geçen hani lider diyo duk ya..' dedim.
'evet ali nolmuş ona?' dedi. iyi de kimse bilmiyordu ki ali abiyi. kaşlarım çatıldı babam düzeltmek istercesine
'yani sen demiştin ya' dedi. dedimmi demedim mi tam hatırlamıyordum.
'ali abi geldi senle ve benimle konuşmak istiyomuş salonda bizi bekliyor.' dedim. babamın kaşlar çatılırken sıkıntılı bir nefes aldı. ali abiyle alakalı bir sıkıntı var gibime geliyordu.
'tamam üstünü giyinince gel' dedi. ben odama geçip üzerime eşofmanlarımı giyindim. aşağı inerken ali abiyle babamın tartışmalarını duydum. ali abi
'mecbursun anladın mı öldürecekler planlarını yapmışlar o değerli ben ne kadar bu yaşıma kadar önemsenmemiş olsam da.. ben annemi ve kardeşimi kaybettim onu da kaybedemem.' diyordu ali abi konuşmaları çok karışıktı neyden bahsediyordu anlamıyordum. kimi öldüreceklerdi. benim indiğimi görünce ikisi de aniden sustu babamın yüz ifadesi çok değişikti. ali abi bana gülümsedi.
'gel bakalım esra sana bir iş teklifiyle geldim.' dedi. anlamazca baktım iş teklifi ne olabilirdi ki.
'korkma karanlık işler değil benim inşaat firmam var yanımda asistanım yok izmirde ki şirketime temelli dönüş yaptım eğer kabul edersen seninle çalışmak istiyorum. babandan da izin almak için geldim.' dedi. babam istemiyor gibiydi. babam zora ki olarak
'sen bilirsin' dedi. neden böyle konuştuğunu anlamıyordum. ali abiye baktım
'ee ne diyorsun esra?'
'abi kusura bakmazsan ben biraz düşünmek istiyorum' dedim. suratı biraz düşüp sinirlenmiş olsa da, gözlüğünü gözüne takıp
'o zaman haberini yarına bekliyorum' diyip elime kartını verdi. hızla çıkıp gitti. babam odasına çıkarken sertçe kolunu tuttum
'baba ne oluyo'
'bir şey olduğu yok esra'
'baba!! var bir şeyler çalışmamı istemiyor gibi duruyorsun bu yüzden de kabul etmeyeceğim' dedim. babam bana dönüp kolumu tuttu
'mecbursun esra başlaman gerek yanında işe' dedi bir anda
'baba neden mecburum seni tehdit mi etti. bak kimse bana bir şey yapamaz' dedim. babam düşünceli düşünceli yukarıya çıktı. hiç bir şey söylemedi ağzını bıçak açmıyordu. bir şeyler vardı ve benim bunu çözmem lazımdı. odama çıkıp üzerime siyah nike eşofmanlarımı giyindim. nereye gideceğimi ne yapacağımı bilmiyordum. kafam iyice karışmıştı. ilk önce kahvaltı edip antidepresanlarımı almam lazımdı. serkan abi doktorum dozları arttırmıştı. zorlanıyordum aslında yüksek dozdan dolayı. nerdeyse konuşmayı unutacak hale geldim. insanlardan uzaklaştım. içime kapandım içimi de başka yerlere kapattım. ilaçlarımı alıp evden çıktım. biraz kafa dinlemem lazımdı ama nerdee. bu sefer motoruma bindim. yarış motoruma. kaskımı kafama geçirdim. okula eşofmanla giden ilk insan değilimdir diye düşünüyorum. zaten son iki derse anca yetişecektim. motorumun iniltisini susturdum bahçede ki bir kaç kişi her zaman ki bana bakıyordu yok da hiç mi yarış motoruna binen kız görmediniz kardeşim. elime not dosyamı alarak hızla okula yürüdüm. sınıfa girdim arka sıraya baktığımda semih ve yanında aygen vardı sülük gibi yapışmıştı dozlar arttığı için daha da umuruma takmaz olmuştum yani canım acımıyordu en azından. ben sırama geçerken kuzey kolumdan kavradı. dönüp baktım
'hayırdır?'
'esra sen hiç iyi görünmüyorsun bir derdin mi var?'
'derdim olduğunu da nerden çıkardın hem diyelim ki var sana anlatacağımı hiç sanmıyorum'
'ben sadece seninle arkadaş olmak istiyorum gerçekten içimde kötülük yok' dedi. gözleri de öyle diyordu ama kararsızdım. bense
'bunu zaman gösterir' dedim. sırama geçip dosyayı atmamla geri aşağı indim aygenin yanında duracak halim yoktu. tuvalete gittim rengi solan yüzüme baktım. gözlerimin altında ki morluklardan nefret ediyordum makyaj yaparak bile kapanmıyordu. bir anda arkamdan saçım çekilerek geriye savruldum. baktığımda aygendi. yaptığına donukça bakabildim. şu an da sinirlenemiyordum bile. antidepresanlar beni insanlıktan çıkarmıştı duygusuzun teki olmuştum. aygen bana bakıp güldü
'ahaha ne oldu kız korktun mu yoksa benim bildiğim esra böyle durmazdı' dedi. üstüme gelip omzumdan iterek sadece sendelemiştim. sinsi sinsi gülüyordu. saçımı eline doladı. evet hislerim yoktu ama saçımı eline dolayamazdı izin vermezdim arkadaşım. bileğini tutup sıktım. saçlarımı boşlamıştı gözlerine bakıyordum gözleri dolmuştu. öbür eliyle hamle yapacağı sırada o elinide sıkıca tuttum güç kontrolüm içtiğim ilaçlardan dolayı yoktu. gözlerinden yaş akıyordu bense gözlerimi kırpmadan ona bakıyordum. kız
'sen psikopatsın bırak beni manyak' diye feryat ediyordu bense bileklerini hala sıkmış gözlerine bakıyordum. zorlukla
'aygen! bana bulaşma' dedim. bileklerini bırakmamıştım. o sırada hızla tuvaletin kapısı açıldı. içeriye serhanla semih girmişti. şaşırarak bize bakıyorlardı. bense aynı tepkisizliğimle onlara bakıyordum. ikiside yanımıza geldi. aygen zırlamaya başlamıştı bile. serhan yavaşça ellerimi tutu aygenin bilerklerinden çekmeye çalıştığı sırada aygeni hızla semihin üstüne ittim. duygusuzca bakıyordum aygenin bileklerinin mosmor olduğunu görünce orantısız güç kullandığımın farkına vardım. semihle serhan şaşkınca bana bakıyorlardı. serhan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI CENNET
Teen Fictiono farklıydı diğerlerinden herkes'den farklıydı uğruna yanıp kül olduğum o küllerini bir türlü savuramadığım adamdı. bir gülüşüyle bana cenneti yaşatırken aynı zamanda cehennemi hissettiren adamdı. bir türlü beni sevemeyen bana karşı nefret besleyen...