Bölüm 50

37 4 5
                                    

bu ses semihindi ya da ben gerçekten kafayı yedim. tarık kapıya giderken bana müzik odasına gir diye komut verdi aklıma banyodaki kıyafetlerim gelince odama koştum kız kıyafetlerini boş bavula tıkıp dolabın üstüne fırlattım. sevinsem mi? üzülsem mi bilemedim. koşarak müzik odasına geçtim. pencerenin ordaki piyano koltuğuna oturdum. aşağıdan bağrış sesleri geliyordu. tarık
'semih abi sakin ol esra yok burda' diye bağırdı. semih bağırmaya devam ediyordu beni bu kılıkta tanıyacağını hiç zannetmiyordum. oda dan çıktım merdiven başından aşağı baktım semih tarığın boğazına yapışmıştı tarık onu halt edebileceği halde hiç bir tepki vermiyordu. merdivenden inmeye başladım ayakkabımın kundurasını vura vura indim. semih tarığı bırakıp bana döndü. tarık da şaşırmıştı tarığa
'bir sorun mu var abi?' dedim sesimi kalınlaştırarak sigara içtiğim için rahat kalınlaşıyordu. tarığın yüzü gülüyordu semih bana dönüktü. ne yalan söyleyim gözlerine bakarken heycanlanmadım değildi. nasıl da özlemişim o gök mavisi gözlerini. kendine gel lan. sert bakışlarımı koruyordum. semih şaşırmış gibiydi. tarığa
'bu arkadaş kim tek çocuksun diye biliyordum.' dedi. tarık düşünüyordu bir türlü bulamamış gibiydi. benim zekam yine kurtardı beni
'ben tarığın üvey kardeşiyim.' dedim. tarık devamını getirdi
'ben erkek kardeş istemiştim annemin bazı rahatsızlıklarından dolayı doğum yapması riskliydi umutu evlatlık aldılar. öz kardeşim olsa bu kadar sevmezdim. bu arada umut bu semih abimiz çetenin büyük üyelerinden.' dedi. elimi bile uzatmadan başımla selam verip
'bir sıkıntımı var abi hayırdır gece gece'
'var! esra burdamı?'
'esra şu ahmet amcanın güzel kızından mı bahsediyoruz ah be abi keşke gelse iyi anlaşacağıma eminim' dedim erkeklerin çapkın konuşması gibi. semih anında suratıma yumruğunu geçirdi. tarık şokla bakakalırken ağzımın kenarından akan kanı silip deli deli gülmeye başladım. semihe
'hayırdır ağrınamı gitti abisi yoksa esranın abisimisin?' dedim elini tekrar kaldırdığında tarık semihin eini tuttu. semih sinirle tarığa bakıp geri bana dönüp merdivenlere yöneldi. tarık tutacakken
'bırak gitsin ortalıkta hiç bir şey bırakmadım' dedim. tarık gülerek
'yalnız varya ben bile tanıyamadım seni de bu kokunu değişmemiz lazım bu kokuyu fark etmemeleri imkansız.bunun seninle alıp veremediği ne güzel damarına bastın da senden hoşlanıyo galiba baksana gözü dönmüş gibi geçirdi sana' dedi dudağımda ki yaraya dokunarak
'ne hoşlanması bulduğu yerde bir kaşık suda boğar Allah bilir yine bilmediğim ne yaptım da taa izmirden kalkıp geldi manyak. hem onun sevgilisi var off boş versene şu mal abiyi' dedim tarık yandan gülüp
'tamam boş verdim.' dedi. semih aşağıya hırsla inip kendini koltuğa attı
'allah kahretsin nerde bu kız aramadığım en son yer bura kalmıştı burdada yok kafayı yiycem sanki her yer o kokuyo'
'abi yenge biliyo mu esrayı aradığını?'
'bilmiyo napcan yengeyi sen?' dedi. demek ki vardı. tarık
'hiç merak ettim sadece tanıdık mı diye?'
'tanıdık istanbulda ki ortağımız ebru biliyon mu?' dedi. sarhoş kafayla konuşuyordu. tarık ağzını aramak istercesine
'aşıksın herhalde söylerken bile gözünün içi parıldıyo' sabrı taşmış gibiydi
'aşığım veya değilim sanane ulan' dedi. kesin seviyordu o kızı. o gün ki bakışlarından belliydi zaten. of of ne salak kızsın zaten en son gördüğün şey onlardı. semih cebinden bir şey çıkarıp burnuna dayadı içine derince bir nefes çekti.. bu flar bu.. benim taksideyken elimden bıraktığım flardı. kendi kendine konuşuyordu. oturmuştuk 
'biliyomusunuz hastaneden çıkmış bana geliyormuş. sahilde benimle ebruyu görmüş bunu arabamın dibinde buldum. hastanedeyken yanına bırakmıştım. odasında kamera vardı her gece onu izliyordum buna sarılıp uyuyordu kokusu üstüne sinmiş yalnız siyah bir defter vardı evlerinde de bulamadım onu ona bir şeyler çiziyordu hiç bir yerde bulamadım onu' tarık anlamamıştı
'bu anlattığın kim abi'
'boş ver tarık uçağım yarın akşam  sizde kalsam olurmu?' dedi. bir an beni diyecek diye ödüm koptu. o burda kalırsa ben kalamazdım zaten onun kokusunu soluyamazdım o bana yasaktı artık. bir anda sertçe ayaklandım. tarık şaşırdı
'abi ben gidiyorum' dedim. semih bir saattir bana tip tip bakıyordu. tarık şaşırmıştı burada çoğu yeri bilmediğimi biliyordu. 
'tamam kardeşim sen benimle iki dk gelsene' dedi. peşinden gittim. dış kapının orda
'esra bir sıkıntın mı var nereye gidiyorsun?'
'sadece canım evde yatmak istemiyo arkadan yata gidip yatıcam korkma bir yere gitmem' dedim gülerek o da güldü. yanaklarımı tutup öptü. ben bu hareketine şaşırsam da
'ne şaşırıyon kuzeniz biz sen de öp bakim hem beni öpen ilk kişisin kızlara asla güvenmem yanıma yaklaştırmazdım daha ne istiyorsun' dedi acı bir gülüşle çocukken çok şey atlatmış olmalıydı. bende utana sıkıla sadece tek yanağını öptüm. bahçeyi dolanıp yata geçtim. şimdi sallana salana ne uyurum ki ohh mis. yat dan eve baktım.  semih bahçeye çıkmıştı gülerek biriyle telefonda konuşuyordu kesinlikle ebruyla konuşuyordu. gözlerime biriken yaşları tutamadm. o farklıydı diğerlerinden herkesden farklıydı  uğruna yanıp kül olduğum o küllerini bir türlü savuramadığım adamdı. bir gülüşüyle bana cenneti yaşatırken aynı zamanda cehennemi hissettiren adamdı. bir türlü beni sevemeyen bana karşı nefret besleyen adamdı. herkese bahar bahçe bana mezarlık olan adamdı. ne onla oluyordu ne de onsuz.  
  yatın burnuna oturmuş günün doğuşunu izliyordum. gece uyuyamamıştım. uykusuzluk nedenim de belli olmuştu onu çok önemsiyordum. omzuma dokunan el ile kendime geldim. tarık gelmişti. gözleri uyku mahmuruydu.
'esra sen uyumamışsın' dedi gözleri kocaman olurken. ben ayağa kalkarken
'uyku tutmadı uyumadım bende' dedim.
'başka bir derdin var bir insanı uyku tutmuyorsa ya mutluluktan olur ya da dertten sende mutlu görünmediğine göre bir derdin var'
'derdi olmayan insan elbette ki yok'
'anlatmak istersen her zaman yanındayım'
'teşekkür ederim' dedim. sarıldık.

SAKLI CENNETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin