ah be yine mi ölmedim bir türlü tuttuamıyordum şu işi. dokuz canlı kedi misaliydim. eşşek gibi böğürerek ağlamaya başladım yataktan kalkmaya çalıştım dışardaki hemşire koşarak geldi. koluma iğneyi sapladı o sırada uyandığımdan yeni haberi olan üçlü içeriye girdi. hemşire tarığa
'sevgiliniz antidepresanlarını almamış bu yüzden küçük bi krize girdi sürekli alması lazım' dedi. tarık şaşkınca hemşireye bakıp
'nasıl anlamadım'
'psikiyatri servisimizde kalmış ve düzenli içmesi gereken hapları almamış bu yüzden sinir krizi geçirdi'
'demek durduk yerde ağlamasının nedeni de ondandı' dedi. hemşire odadan çıktı yine uyuşmuştum ben konuşamıyordum bile. semih
'nasıl durduk yerde mi ağladı'
'amsterdam da uyku aralarında sürekli ağlıyordu yanına gidip saçını okşayınca susuyordu ama sürekli ağlıyordu geçenlerde içtiğinde de ağladı' dedi. bunu için tarığa sinirlenmiştim o bilmese de olurdu Allahtan ebru denen yoktu oda da duymadı. yatağın yanına tarık oturunca sağlam kolumun üstüne dönünce sırt çevirmiş oldum. hemşirenin sesini duydum
'şu anda hiç birinizle konuşamaz ilacın tesiri geçmesi lazım' dedi. 2 saat sonra ağrım geçmişti ama hala uyuşuktum. kanlı ceketi sağlam kolumla üzerime attım. serumu söktüm. o sırada odaya girdiler. ayağa kalktığıma şaşırdılar tarık
'çabuk yat oraya' dedi. tarığa da sert bir bakış attım şu anda insanların hepsi gözüme şeytan gibi görünüyolardı. kapıdan çıkarken semih kolumu tuttu. eline ters ters bakınca yavaşça elini çekti hala yer kayıyordu ayaklarımın altında. arkamdan tarık geldi. beni durdurdu. gözlerime baktı bende ona baktım omzumda ki acı bile umurumda değildi.
'özür dilerim'
'neden?'
'abime söylememem lazımdı özür dilerim' dedi. masum bakıyordu
'bakma öyle sinirlenemiyorum kızamıorum' dedim hafif gülümsemeyle
'nasıl bakıyorum'
'bakma işte nasılı yok' dedim. gülerek bacaklarımın altından kavrayıp beni kucakladı
'başının döndüğünü biliyorum gözlerinden belli oluyor ee eve gidelim mi bu gece de sizde kalırım' derken semih böldü
'hayır onlarda kalamazsın babamın sabrı taşar yakında' dedi. tarık derin bi iç çekip
'bak abi ben şu an da istemezsem sizinle bile kalmam yıllar sonra karşıma çıkan babamın ise bana kızmaya hakkı olduğunu sanmıyorum....' diye devam edecekken sağlam elimle ağzını kapattım yavaşça elime baktı ve parmaklarımın altında gülümsedi.
'sakin ol sıkıntı yapma kendine' dedim. tarık susarken tutamadığım kafamı göğsüne koydum bana güven veriyordu kokusu göğsü... semih
'sen nerden geldin lan esra yine hayatımı mahvetmeye başladın' diye sofrandı gözlerim kapalıydı. haklıydı nerden geldim ki nerden girdim bunun hayatına. gördüğüm günden belliydi böyle olacağı. gözlerim yanarken akan yaşları sonradan fark ettim. umarım tarık anlamamıştır. tarık beni arabaya oturduktan sonra
'istemiyosan görmezsin abi hayatına zorla dahil olmaya çalışmıyo eminim o da senin hayatında olduğuna mutlu değildir.' dedi. semih tarığa ters ters bakıp dişlerini sıkıyodu konuşmamak için kendini zor tutuyordu. ön koltuğa ebru geldi
'esracım geçmiş olsun şimdi nasılsın?'
'saolasın iyiyim' dedim gevşek gevşek konuşup canımı sıkıyordu bu kız. minicik eteği oturunca full açılmıştı esmer kızdı taş gibiydi de. tarık yanıma oturdu. arka koltuktaydık. semih arabayı çalıştırdı. tarık
'abi bizi ilerdeki taksi durağına bırak akşama beklemeyin beni'
'hayırdır nereye beyefendi?'
'esrayı kaçırıcam!' dedi sesini yükselterek semihin bakışları sertleşirken sinirle konuştum
'eve gidicez benim yüzümden ebrunun günü de mahvoldu!' dedim. benim konuşmam üzere arabaya sessizlik hakim olurken semih durmadan eve sürdü tarık da bir şey dememişti eve gelirgelmez kapıyı açıp hızla indim. bir anda kalktığım için başımda döndü. hızla eve yürümeye başlarken tarık yine kucakladı beni. eve girdik direk odama çıktık. tarığa utanarak
'şey.. tarık eşofmanlarımı..'
'sıkıntı yapma ve benden sakın utanma değiştiririm' dedi. çekinerek gülümsedim. ilk önce pantalonumu çıkardı.erkek şortunu bacağıma geçirdi. kolumun desteğini söküp çıkardı kolumu hiç oynatmadan çıkardı. ama ben utandığım için kıpkırmızı olmuş yanaklarım yanıyordu bile. Allah var tarığın gözü bile kaymıyordu hep yüzüme bakıyordu. bi durup yüzüme baktı. elleriyle yanaklarımı avuçladı.
'esra neden utanıyorsun ki açıkta hiç bir yerin yok ve ben bakmıyorum bile senden açık giyen kızlar var suratları kızarmıyo sen nasıl bir masumluksun hayretlerdeyim' dedi. biz böyle dururken kapı tak diye açıldı. ikimizde o tarafa dönerken semih olduğunu görmemle kafamı yana çevirdim. semih kapının orda kalakalmıştı. robot gibi çıkan mekanik sesiyle
'siz ikiniz sevgilimisiniz?' dedi. benim gözlerim kocaman olurken sinirle
'yok artık ya yok artık' diye sofranırken tarık
'sevgili değiliz. esra benim bu hayatım da ki en değerli insanlardan birisi ve onun üzülmesine dayanamıyorum anlıyormusun. her şeyi neden fesata yoruyorsun abi sen?'
'onun içi dışı fesat olmuş ne fesata yorması tarık' dedim. semihin yüzü kendine gelirken telefonumu yatağa fırlatıp çıktı. tarığın kafası karışmış gibiydi.
'esra abime ne olmuş olabilir daha düne kadar hiç bir şeyi yoktu normal davranıyordu ama şimdi asabi ve sinirli çözemiyorum'
'çözemicek bişi yok sen nefret ettiğin bir kişiyi her gün görsen sende sinirli ve asabi olursun. bir ay benden kurtulmuştu yine geldim ben dönmesem daha iyiydi'
'peki sana karşı nefretinin sebebi ney?'
'çok uzun hikaye ama kısaca şu ki benim yüzümden hasan amcadan büyük azar yedi şirkette ki bir çok kişi ise bunu duydu. ondan sonra bana hep kötü davrandı ormanın ortasında tek bıraktı zibidiler kaçıracaktı ellerinden zor kaçtım uzun şeyler anlayacağın' dedim tarık şaşkınlıkla bana bakıyordu
'bunun için senden nefret mi ediyor yani olay ne anlatsana' dedi
'tişörtümü giyindir de analatayım' dedim. giyindikten sonra benim yatağa oturduk.
'şimdi ben üniversite de işletme okuyorum böyle olunca babam sana iş buldum yakın arkadaşımın şirketin de dedi zaten sürekli bize gelirlerdi ben hiç görmemiştim şirketlerinde çalışmaya başladım ve gider gelirlerin üstünden geçmeye başladım işte bir gün büyük bir açık yakaladım beşyüzbin lira kadar bi bakiye tabii bu altı ay öncesine aitti şirket hesabından çekilmişti hemen hasan amcaya gittim odasında semih abi vardı tabii daha önce hiç görmediğim için bilmiyordum çocukken oynadığımızı bir oğlu olduğunu hatırlıyordum ama büyük halini görmemiştim yurt dışında okuduğu için ben oğlu olduğunu bile unutmuştum. işte hasan maca bizi tanıştırdı bende asıl derdimi söyledim hasan amcanın suratı değişti sen çık dedi bana ben çıkar çıkmaz bağlık koptu ama bayağı azar çekmişti. beni tehdit etti semih ben korkmadım değildi öylece atışmalarımız başlamış bulundu ha bir de abi dememe irite oluyordu ve hala nefret ettiğine eminim sürekli iğneleyici laf konuşuyor aramıza girme derim olan sana olur' tarık şaşkınlıkla dinlemişti.
'iyi de sen görevini yapmışın abimin yaptığı çok saçma'
'her neyse boş ver haklı aslında onun hayatına o da benim hayatıma girdi gireli hayatım da sürekli bi kopukluk oldu onun ki de öyleydi mesela bi kızla evlenecekti ama kız benim oyundan çıktığım çocukla bunu aldatınca evlenmedi eğer ben takip etmeseydim onu da peşimde sürüklemeseydim yıllardır aşık olduğu kızla evlenecekti...'
Diye herşeyi anlata anlata bir günü geride bıraktık tarık anlattığım her şeye şaşırıp kalmıştı sonra oturup bana üzülmüştü. beni semihle zorla evlendireceklerini söylediğimde yüreğine iniyordu çocuğun. her neyse sabah kabaran saçlarımla kalktım çünkü peruk sıktığı için çıkarıyordum. aşağıdan gelen seslerle aşağı indim. tarık şarkı söyleyerek kahvaltı hazırlıyordu. daha önce duymadığım bir ezgisi vardı. arkasından günaydınn diye şen şakrak bağırdım. benim bağırmamla aynı zamanda içeri semih girmişti yüzümdeki en içten gülüşlerimden biri yüzümde olduğu gibi kalırken tarık bana dönüp hızlıca yanaklarımı öpüp günaydınn dedi. semihi görmemle bozulan moralim ayrıydı zaten. mutfaktan hızlıca çıktım. dün annem evde yoktu bu gün evdeydi. zümrüt teyzegilde gelmiş olmalıydı tarıkla ayşen abla hazırlıyorlardı zaten. yukarı çıkıp annemi buldum daha fazla semihin hayatına dahil olmak istemezdim. annem yardımcı oldu kıyafetimi giyindim. yine yakışıklı mı yakışıklı olmuştum. bmw nin anahtarını alıp aşağıya indim. gezecektim onlar rahatca kahvaltı etsinlerdi. kapının ordaki aynadan saçımı sağ elimle havalıca düzeltirken aynadan gördüğüm semihle göz göze geldim. kaşları zaten beni görür görmez çatılmıştı. ters ve havalı sayılabilecek bakışımı atıp. evden kapıyı çarparak çıktım. bmw ye bindim dikiz aynasından baktığımda semih de arabaya bakıyordu. ara gazı vererek evin bahçesinden çıktım. çok geçmeden telefonum çaldı tarık arıyordu
'esra nereye gittin neden gittin'
'tarık gitmek istedim ve gittim o ortamda bulunmak istemedim ne olursun beni anla' dedim.
'tamam esra öyle olsun sende haklısın bana da o laflar söylense bende durmazdım sanırsam. dikkat et kendine gün içinde görüşelim'' tamam sizin şirkete uğrarım bu gün orda görüşürüz'
'tamam görüşürüz ama mutlka uğra yanıma söylemem gereken bişi var'
'bak merak ettim neyse o zaman söylersin by by'
'by by' dedi ve kapattık. fırından iki simit alıp tepeme geçtim. simitlerimi izmiri izlerken kemirdim. işten istifa edecektim sözleşmede ki miktarı çalışmamak için ödeyecektim hayatında görmek istemiyorsa görmezdi. bulunduğu ortamlara girmeyecektim. öyle istiyorsa öyle davranırdım elbet ondan da geçerdim. kendinden tiksindirecek şeyleri çok yaptı ondan soğumam kolay olurdu. bir hiçmiş gibi davranırdım. arabanın bagajına baktım evrak dosyamız vardı. içinden kağıt ve kalem alıp istifamı yazdım. güzelce katladım. iç cebime koydum. çantayı arkaya attım yarım gündür burdaydım öğlen araları bile bitmişti. arabayla dönüşümü yapıp şirkete geçtim. evet yine şirketin kızları yiyecek gibi bana bakıyordu. gerçekten kızların bakması daha acayip oluyormuş. rahatsız olunuyormuş. her neyse. şirkette ilk sinanın yanına uğramam lazımdı onu bende çok özlemiştim ve çok ayıp olmuştu yanına hiç gitmedim geldim geleli. amma velakin şu işten 15 gün çalışma zorunluluğu olmadan ayrılmam için direk insan kaynaklarına gittim. ordaki kız beni fena halde süzdü. kıza yavaşça
'ben kızım bakma öyle' dedim. kız şaşırdı.
'ben esra günce bazı nedenlerden dolayı böyle giyindim' dedim. kız hala şaşkınken
'nasıl yardımcı olabilirim?' dedi. kağıdı çıkarıp koydum
'istifa etmek istiyorum ve 15 günlük mecbur çalışma süresini çalışmak istemiyorum'
'bunun için 3 bin tl ödeme yapmanız lazım' dedi. cebimden kartımı uzatıp
'tek çekim yap o zaman'
'tamam size vereceğim kağıdı semih beye vemeniz lazım'
'siz verseniz'
'maalesef sizin vermeniz zorunlu' dedi başımı salladım. kız işleri halledince kağıdı cebime atıp. sinanın odasına geçtim. beni görünce
'hayırdır bilader buraya öyle elini kolunu sallayarak girmezsin' dedi bu haline gülünce bana daha da tip tip baktı
'sallayacak kolum yok maalesef sinancık' dedim. sesimden az çok tanıdı
'nasıl ya bu ses sen kimsin'
'aşk olsun sinancık esrayı hatırlamaman ne acı kayıp' dedim. sandelyesinden fırlamasıyla yanıma gelip sarılması bir oldu. omzum sızlayınca geri çekildi
'özür dilerim çok acıdımı seni nasıl özledim bilemezsin nerelerdeydin'
'kaçışlardaydım'
'omzuna ne oldu?'
'tarığı vuracaklardı adamları dövdüm sonra arkamdan vurdu adiler' dedim. güldü biraz sohbet ettikten sonra
'ee işe ne zaman başlıyon?'
'hiç bi zaman istifa ettim işlem kabulünüde aldım'
'neden böyle bişi yaptın?'
'semihin hayatına girip mahvediyormuşum keşke gelmeseydin dedi bende gözüne görünmemeye çalışıyorum diyelim'
'ya nerde çalışıcan?'
'ben bulurum sen merak etme ben gidiyorum tarığa uğrayacağım bu arada olayları duymuşundur zaten'
'duydum duydum git ama kendine çok dikkat et' dedi ve yavaşça sarıldı. odadan çıkıp tarığın odasına geçtim. gidip koltuklardan birine yayıldım.
'söyle bakalım ne söylicen?'
'barandan kurtulduk sayılır'
'ciddimisin sen''aynen yakında görürsün'
'en güzel haberdi ee ne zaman eski halime dönüyorum'
'yeter bu kadar bilgi. sen ne yaptın karnını doyurdun mu açsan yiyelim bir şeyler.'
'doyurdum tepeme gittim sıkıntı yok tarık zaten doktorun verdiği krem ve ilaçlar işe yaradı daha az sızlıyo yaram'
'iyi bari gel sana odanı göstereyim''gerek kalmadı'
'ne demek gerek kalmadı?'
'çünkim istifa ettim sizin şirketle çalışmayacağım'
'ne demek çalışmayacağım ben sensiz ne yapacağım' dedi ve koltuğundan ayaklandı yanıma gelip oturdu bana doğru döndü bense hala yatıyor arasıydım. omuzlarımdan tutup kendime çevirdi
'esra abim için böyle saçma şeyler yapmak zorunda değilsin istemiyorsa o seni görmesin kaçan sen değil o olsun'
'onun kaçmasını bekleyemem ben tarık saçma şeyler değil beni görmek istemediğini defalarca söyleyen bir insanın karşısına daha fazla çıkamam anlamıyorsun.'
'doğru belki anlayamıyorum ama ne biliyim sana böyle davranması benim de canımı acıtıyor' dedi. bana masumca bakarken ikimizde aynı anda ellerimizi yanağımıza götürdük. aynı anda'sakın üzülme..' dedik. ikimizde bu halimize gülerken kapı açıldı yine semihdi tarık elini çekti hemen bende aynı. semih beni görünce göz devirdi
'aşkınızı gözümün önünde yaşamayın zaten yeterince hayatımı mahvediyorsunuz' dedi. gülüp
'aynen sende benim hayatımı mahvediyorsun semih bey o yüzden size iş hayatınızda başarılar diler daha iyi iş arkadaşı bulmanızı temenni ederim' dedim. cebimde ki çıkış kağıdımı semihin suratına korkusuzca fırlatıp hızla oda dan çıktım. şoka girmişti o surat ifadesini görmeniz lazımdı. şu an asansördeyim ne kadar iyi bir karar verdiğime seviniyordum.asansörden indim arabaya bindiğimde babamdan arama vardı açıp konuştum çağrı yurt dışındaydıbu gün gece dönüş yapıyormuş geldiğimi duyunca hemen dönmüş. babam' akşama çay bahçemize geçicez sende gel oraya sevineceğin haberlerim var'
'tamam orda görüşürüz' dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI CENNET
Teen Fictiono farklıydı diğerlerinden herkes'den farklıydı uğruna yanıp kül olduğum o küllerini bir türlü savuramadığım adamdı. bir gülüşüyle bana cenneti yaşatırken aynı zamanda cehennemi hissettiren adamdı. bir türlü beni sevemeyen bana karşı nefret besleyen...