aşk; topuklarından etine kadar işlemiş bir nasır gibidir. ya canın acıya acıya adım atacaksın, ya da canını acıta acıta söküp atacaksın. iki yolda da bir gerçek var ki; canın çok hiç ummadığın kadar çok acıyacak. bense ne adım atabiliyordum ne de onu içimden söküp atabiliyordum. canım böyle de çok acıyordu. ona adım atmaktan korkarken içimden atmaya kıyamayacak kadar seviyordum ve bu delilikti bir nevi. ne gidebiliyordum bu adamdan ne de atabiliyordum en derin kuyularımdan. içime öyle bir işlemişki zift dökseniz de sökülmezdi. hangi ara bu kadar tutuldum bilmiyorum ama kendimi çok üzdüm biliyorum. fazla sevmemek lazımmış yüreğinde başkasını sevecek yer olmayanı.. benim artık bir şekilde kendime gelmem lazımdı. bedenim ruhum benden bağımsızdı kendimi yönetemez olmuştum. antidepresan tedavisine başlamayı kabul edecektim sonucu ne olursa olsun kendi kendimi ne kadar motive etsemde olmuyordu bir yere kadardı. kaldırmıyordu bünyem beceremiyordum yeniden ayağa kalkmayı. kokusu burnuma dolmuştu odanın içi o kokuyordu. onu yinede unutamayacağımı adım kadar biliyordum ama acısını bir nebzede olsa azaltabilirdim. odanın içi karanlıktı. bu kadar saat uyumamda semihin verdiği ilacın etkisi büyüktü. acaba yanımda durmuşmuydu dedi iç ses ve iç sesime küfür edip susturdum. neden yanımda duracakki biraz da olsa benden kurtulmak için uyutmuştur kalpsiz. benden kurtulmak için uyuttu bense hala ne düşünüyorum. yataktan hızla kalktım. üstüm mim gibi örtülüydü. iyi de kış da olsa bu kadar örtünmem ki zaten bu sıcakta imkansızdı. terin suyun içinde kalmıştım.banyoya girdiğimde duş kabini yenilenmişti. aklıma semihin burda olduğu gelirken beni de bu şekilde o örtmüş olmalıydı. suratımda salakça bir gülümseme olurken içimden kendime tokat attım. kolumun sargısına baktım hafif kan sızmıştı fazla olması imkansız çünkü derin bi çizik değildi. sargıyı kolumdan çıkardım. üstümdekilerden de kurtuldum. uyumak çok iyi gelmişti bana. suyu ılık yerde ayarlayıp kendimi suya attım. mis gibi yıkanmıştım. canımı olabildiğince az sıkıcaktım izmire dönüşte de hemen psikoloğuma gidecektim. duştan çıkıp üstümü giyinmeye başladım elbise giyineceğim için kısa beyaz boxer giyindim ama bir sıkıntı vardı ki üst çamaşırımın kopcasını kolumda ki çizik yüzünden takamıyordum. kıvranırken sırtım da hissettiğim sıcak ellerle olduğum yerde kaldım hızla her yerime kan hucum etti beni bu halde daha önce hiç kimse görmemişti ve şu an deli gibi utanıyordum oysa çıplakta değildim. kopçayı alıp taktı. sıcak nefesi boynumda hissettim. semih konuştu
'beceriksiz olduğunu bu kadar belli etme küçük' dedi. sağlam kolumla karnına geçirip havluyu hızla üzerime tuttum.
'ne işin var senin burda çık odamdan' diye bağırdım semihse bana kıyasla
'ee bir ilkini daha benimle gerçekleştirdin bu güne kadar birinin bu işi yapacağını zannetmiyorum.' dedi. sinirden daha da kızarırken semih keyifle gülümsedi
'daha nice nice ilklerimize inşallah' diye iç geçirerek söyledi sapık herif ne olacak. sinirle ne diyeceğimi bulamazken ağzımdan aaahhh diye bi çığlık çıktı.
'semihhh!! çık odamdan!!' diye haykırdım. semih ben suçsuzum der gibi yapıp
'tamam sakin ol sadece akşam yemeğinde seni bekliyoruz haber vermek için geldim' dedi. bana bir daha bakıp çarpıkca gülüp çıktı. adamın çarpık çapkın gülüşüne aşık olmayacak kız tanımıyorum arkadaş. off ya yine rezil olmuştum yanaklarım kıpkırmızıydı. iyi de o nasıl olduysa girmişti odama. hem plajda da öyle dolaşacan diye kendime teselli vermeye çalışsam da pek başarılı olamadım. dolaptan aldığım bebek mavisi belden açılan yazlık ipeksi elbiseyi giyindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI CENNET
Novela Juvenilo farklıydı diğerlerinden herkes'den farklıydı uğruna yanıp kül olduğum o küllerini bir türlü savuramadığım adamdı. bir gülüşüyle bana cenneti yaşatırken aynı zamanda cehennemi hissettiren adamdı. bir türlü beni sevemeyen bana karşı nefret besleyen...