nereye gideceğimi bilmeden izmir caddelerinde cirit atıyordum. sahile gelince arabayı park edip indim. kenarda ki taşlara vura vura yürürken ilerde ki çığlıkla kafamı kaldırdım. bir adam kadını dövüyordu. şu hayatta ki en nefret edip sinirlerimi geren şey kadına şiddettir. etrafında ki insanlarda toplanmış adamın kadını dövüşünü izliyordu. kolumda ki yaraya aldırmadan hızla kalabalığa doğru yürüdüm. kalabalığı yara yara geçtim. adama son ses bağırdım Allahtan arabada ses kalınlaştıran spreyden çekmiştim.
'lan şerefsiz bıraksana kadını gücün ona mı yetiyo yiyosa gel lan' dedim. adam bana boydan bakıp güldü
'çelimsiz sen kime yiyosa gel diyon lan' diyip üstüme yürüdü. sağlam elimle elini tutup kıvırdım yere çökmesi için dizine bir kaç darbe attım. iki elimi kullanamadığım için adam ayağa kalkıp suratıma iki yumruk geçirdi ama umurumda değildi bu adamı bu gün buda dövmezsem içimde kalırdı. adama sağ elimle osmanlı tokadı geçirmemle yere yapıştı yerde yatarken ciğerine ciğerine son kuvvetimle tekmeler savuruyordum adamın ağzından kan gelirken bayılmıştı beni zor tutmuşlardı. beni tutanlara bağırdım
'siz bu kadarsınız bir de ortalıkta erkeğim diye gerile gerile yürürsünüz niye birinizde mertçe çıkıp dövemedi lan bu adamı söylesenize şerefsizler. anca kadına gücünüz yeter anca onları ezersiniz asıl ezik sizsiniz ezik ve aciz varlıklarsınız' dedim. bir çok kişi kafasını önüne eğmişti. anında polisler gelmişti. beni götürecekleri sırada dayak yiyen benim yaşlarımda ki kız polisi tutup
'onun hiç bi suçu yok ben dayak yerken o kadar insan bakarken o gelip yarasına aldırmadan beni kurtardı' dedi. polisler benden özür dileyip teşekkür ettiler. ortalıktaki kalabalık dağılmıştı. sahilde yürümeye devam ederken ağzıma gelen kan tadıyla dudağımın kenarına baktım yine kanıyordu. elmacık kemiğimin üstünde de ağrı vardı. sahilde ki boş bir banka küçücük bir köpek kıvrılmıştı. daha yavruydu. minicikti. küçücük. gidip yanına oturdum. beyaz tüyleri kirlenmişti. kulağının üstünde yara vardı sanırsam diğerleri ısırmıştı. karnı aç gibi duruyordu. bir köpeğin gözlerine yaş dolarmı dolmuştu işte. kucağıma alırken biraz tedirgin olup değişik sesler çıkarsa da kucağımda sevmeye başladım. gözündeki yaşı akarken görünce bende onunla ağladım Allah bilir kim onu böyle üzmüş yaralamıştı. inim inim inliyordu ama yine de ses etmiyordu. bu köpekte kendimi gördüm sanki içimden bir yerleri yakıp kül etti. bir saate yakın köpekle ağladım. siyah boncuk gibi gözleri vardı. onu kucağıma alıp veterinere götürmeye karar verdim. bu artık benim köpeğimdi ve onun ağlamasına asla izin vermeyecektim. daha yeni doğmuşa benziyordu büyük ihtimal annesi terk etmişti. veterinere geldim. içeri girdim. köpek düşündüğüm gibi yeni doğmuş bir bebekti annesi terk etmişti ve diğer arkadaşları bu miniği kulağından ısırmışlardı aç ve susuzdu. doktor
'karnını doyurduk fakat bu köpeğin aşıya ihtiyacı var aksi takdirde ölebilir zaten yaralı' dedi yarasını sarmışlardı.
'aşısını ve ne gerekiyosa yapın mamasınıda burdan alalım'
'peki kart çıkarmak istermisiniz öpeğinize bu japon türü bir köpek cinsi kyüshü çok zeki hayvanlardır enerjik sıcakkanlı bi hayvandır bir haftadan kocaman olur' dedi.
'çıkaralım o zaman sürekli geliriz buaya' dedim.
'adı ne olsun?' dedi bir süre düşündüm ben onunla gözyaşı sayesinde tanışmıştım bir anda
'gözyaşı' dedim. doktor tip tip bakınca
'aa pardon ya dewy olsun'
'eminmisiniz'
'evet eminim onun gözyaşları içime dokundu adı da gözyaşı anlamına gelen dewy olsun' dedim. doktor güldü.tüm işler bitince onu küçük bir kümese koydular karnı tok olunca uyumuştu bile yıkamışlardı da ah yavru ah kıyamam ki ben ona ağlamıştı ben ömrüm boyunca ilk defa bir hayvanın gözyaşlarını gördüm. içim acımıştı. şimdi ise kendi yaram için gidiyordum. hastaneye gelince dewy arabada bırakıp hastaneye girdim. pansuman odasına geçtim. yaramı hemşireyle açtık. biraz canım yansa da pansumanı yaptı. dikişlerimi üç günden çıkaracaklarmış. ilk önce eve gelip dewy odama bıraktım ona minder hazırladım oraya yatırdım. sonra kan damlamış gömleğimi sızlaya sızlaya değiştim. bebek mavisi gömleğin üstüne ceket giyinme ihtiyacı duymadım. altımada tek elimle kot pantalonu geçirdim. işim bitince saçlarımı düzeltmek için aynanın karşısına geçtim. elmacık kemiğimin üstündeki morluğu görünce şoka girdim oysaki adam o kadar da sert vurmamıştı. dudağımın kenarıda patlamış morarmıştı. tenimin beyaz olmasına bir kez daha nalet ettim ya. kanı temizleyip erkek parfümünü sıkıp evden çıktım. beyaz bmw ye binip çaybahçesine sürdüm. babamgilin masayı görünce annemle babamın yanına yürüdüm. annemin kaşları çatık bana bakıyordu. yanlarına ulaştığımda annem bombayı patlattı
'ne halt yedin sen delisin sen deli ne apıcam allahım ben yardım et....'
'anne bir kadın dayak yerken elim kolum bağlı kalamazdım sakin olurmusun adamı bayıltana kadar dövdüm zaten' diyince annem sustu söylediklerimle şaşırdı. bir anda tutup beni kendine çekip alnımdan öptü. hiç bir şey demedi ama alnımdan öptüyse bu gururlandığı anlamına geliyordu. annemle her zaman iletişimim kopuktu ama bir şekilde anlaşırdık. babamda alnımın ortasından öpüp
'işte benim kızım helal olsun be' dedi. gülümseyip oturdum
'ee anlat bakalım kızım naptın'
'napim baba hasan amcanın şirketinden ayrıldım'
'az çok anlıyorum zaten semih seni istemediğini bir kaç kez demişti iyi yaptın bu arada baran bu gün yurt dışına gitmiş işleri battı iflazın eşiğinde bir hafta beklicez ondan sonra esra haline dön emin olduktan sonra daha önce de kendi kimliğine dönebilirsin. ' dedi. bu habere sevinmiştim
'kurtulduk mu şimdi'
'aynen öyle kurtulduk sayılır' dedi. annem
'kızım sen çok yıprandın betin benzin kül rengi gözlerinin altı simsiyah oldu zaten doğru düzgün de yemiyorsun ne olacak bu halin'
'halimde bişi yok anne canını sıkma sadece yorgunum özellikle ruhum ve eminim bundan kurtulmama az kaldı güzel canını sıkma sen' dedim. annemle sarıldık. babam da sarıldı tepemizde hasan amcanın gülüşünü duydum
'demek aile toplantısı bizsiz' dedi kahkaha atarak babamda ona güldü zümrüt teyzenin elini öptüm. tarık da gelmişti onunlada tokalaştık. semihe elimi bile uzatmadan ebruya döndüm onla da el sıkışmadım zaten başımla selam verdim. yanlarından ayrılacakken tarık sağlam kolumdan tutup kulağıma yaklaştı
'o suratının hali ne senin?' dedi ilk defa ürkütücü yani çok farklı bir ses tonuyla konuşmuştu.
'yok bir şey' dedim. semih suratımı inceliyordu ama kafamı kaldırıp suratına bakmadım. tarık karşıma geçip dudağımın kenarına dokunacakken kafamı yana çevirince dokunamadı. tarık
'esra ne oldu dedim' dedi. ilk defa sabrının taştığını hissetmiştim. sadece
'kavga ettim' dedim. sağlam kolumdan tutup götürmeye başladı bende garip durmasın diye ayak uydurmaya çalıştım. erkekler tuvaletine girince ne yaptığını anlamaz ona bakıyordum yüzü gergin kaşları çatıktı. sırtımı duvara yasladı.
'tarık bir şey yok ne yapıcan'
' sadece bakmadan inanmam yarana bakmak istiyorum' dedi kolumdaki desteği çıkarırken. geçen gece yediğim dayaktan morluklar vardı.
'hayır ben görmeni istemiyorum çekil tarık'
'hayır çekilmiyorum esra' dedi. geçeceğim sırda tuttuğuyla düğmeleri açmaya başladı.
'tarık bırak istemiyorum' diye bağırdım. tarığın gözü dönmüş gibi gömleği üzerimden çıkardı. sargı bezimi bu sefer o kadar büyük sarmamıştım sadece göğüslerimi kapatıp yok edecek kadardı. ilk defa bu kadar sinirli görmüştüm. ilk önce omzumdaki yarayı kontrol etti. derin bi nefes alırken nefesini tuttu baktığı yere baktığımda geçen gece ekme denk gelen karnıma bakıyordu. yüzünü ilk defa bu kadar gergin görüyordum. hızla arkamı çevirdi. sırtıma kemerle de vurmuşlardı bu yüzden derin bir yara vardı daha bu gün annem sararken aynadan gösterdi. ben bilmiyordum bile omzumun acısından sıra oraya gelmemişti. sırtımda morluklar da vardı. tarığın sesi çıkmıyordu. hırsla duvara yumruk geçirdi ilk defa bu kadar gözü dönmüş görüyordum. vurduğu fayans paramparça olmuştu. dişlerinin arasından
'bunu kim yaptı' dedi. sırtım hala ona dönüktü kemer yarasına yavaşça dokundu. kapı açılma sesinden sonra semihin sesini duydum.
'ulan! varya sen tam bir...' diye küfredecekken bir anda sustu. arkamı onlara dönemiyordum bile. ben saklıyordum yaramı içimdeki yaralarımı sakladığım gibi anneme sargıyı o yüzden büyük sardırmıştım tarık üzerimi değişirken görmesin diye ama yinede görmüştü.
'kim yaptı bunu!' diye bağırdı semih. yavaşça onlara doğru döndüm. tarığın elindeki gömleğimi çekip aldım üstüme geçirdim. semih sinirle
'konuşsana lan!!' diye bağırdı. tarığın elinden kanlar akıyordu. gömleğimin kolunu yırtarak kopardım. eline sardım. şoka girmişti. semih de aynıydı çağrıyı almaya gidecektim ve bu sorgudan kurtulmuş olacaktım. yanlarından geçerken ikiside kolumdan tuttu
'kim?' dediler sakin çıkan sesleriyle
'geçen gün gece kulübüne tek gittim sarhoş kafayla kavga etmeye çalıştım ve dayak yedim yüzümdekiler ise bir kadını döven erkeği döverken oldu. BİTTİMİ!!!!? OLDUMU GÖNLÜNÜZ!' diye bağırdım. kolumun desteğini almadan bi hızla çıktım çay bahçesinden. bir kerede gizlediğim bir şey öğrenilmese kendimi asardım. altı üstü yaraydı işte tıpkı diğerleri gibi. içimdekiler gibi... evet unutmam lazımdı çağrıya bir oyun yapmam lazımdı bu halimi hala görmemişti. havalanına geldim. çağrı elindeki bavullarıyla çıkıyordu. yanımdan geçerken kolundan tuttum
'yakışıklı geceni benle geçirsene' dedim. çağrı elimi sıkıca kavrayıp bıraktı
'lan gay zaten dağıtmışlar ağzını bir de ben dağıtmıyım' dedi. gülmemek için avurdumu ısırdım ama surat ifadesine bakınca tutamadım saldım gitti.
'lan çağrı ayıkmadı daha ahaha' dedim. çağrı anlar anlamaz kucaklayıp sarıldı. bende ona sarıldım nasılda özlemişim kokusunu yüzünü kahve gözleriyle bana bakışını güzel yüzünü çok özlemiştim. sarılmamız bitince ayrıldık
'ah be meleğim nasıl özledim seni bilemezsin'
'ah be hiç deme bende kokunun hasretini çekmişim'
'hasretliğimsin' dedi ve telefon ekranını gösterdi ben vardım en güzel gülümsememle. bende de ikimiz vardı. tekrardan sarılıp arabaya geçtik çağrıya vermiştim arabayı. tabii binmeden önce ondan da bir ton azar yemiştim olayları anlatmıştım. Babamı görmesi gerektiğini söyledi çay bahçesine gectik. Beraber girdik iki dk dan çıkarız dedi. Ben bi köşede dururken çağrıyla selamlaşıyordu herkes. Tarık yanıma geldi. O sırada semihlede göz göze geldim. Ters ters bakıyordu her zamanki gibi. Tarık sağlam omzumun üstüne elini koydu.
'Seni barda dayak yemiş halde bulduğumda oldu o yaralar peki ya bu gün ki suratının hali niye?'
'Şimdi sahilde bi adam kadını dövüyodu herkes de adamın kadını dövüşünü izliyordu ben dayanamam böyle konulara. Kolumda ki yaraya aldırış etmeden kavgaya daldım sol elimi kullanamadığım için iki yumruk yedim altı üstü uzatılacak bişi yok' dedim.
'Bakma öyle kızamıyorum esra'
'Bunu yaşamana sevindim çünkü sende aynı bakıyosun' dedim. İkimizde yamukca güldük gülüşü şirindi tarığın. Bakışları etkileyiciydi. Birbirimize bakarken masaya vurulma sesi gelince irkildim. Semih vurmuştu. Babamgil de şaşkınca bakıyordu. Çağrının konuşması bitmeyecek gibiydi. Babama
'Baba ben gidiyorum'
'Nereye gidicen dikkat et'
'Mustafa kaza yaptı eve ziyarete gidiyorum beni bekliyodu' dedim. Babam tamam derken tarığın kaşlar çatılmış
'Erkek arkadaşın olduğunu bilmiyordum.
'Ne erkek arkadaşmı hahaha o benim kardeşim be çocukluğumuz beraber geçti bizim istersen sen de gel seversin mustafayı' dedim tarık
'Gelirdim gelmesinede abim buradan çıkışta benimle önemli bir şey konuşacakmış' dedi. Kardeş arasında olurdu konuşmalar fazla zorlatmadan ordan ayrıldım. Arabanın marşına bastıkca çalışmıyordu. Arabadan inip kaputu açtım telefonun flaşıyla bakıyordum arkamdan bir ses
'Umut bey mustafasına gidememişmi?'
'Ne istiyon semih şov yapma bana'
'Hiç sadece bu kabloyumu arıyordun hani gitmen için tek yol bende de o yüzden' dedi. Ben dahil olmuyordum o karışıyordu
'İşine bak semih hayatıma maydanoz olma hayatımı mahvediyorsun ver şu kabloyu' dedim. Eline uzanırken geri çekti. Dişlerimi sıkıp sinirlerim daha da gerilirken aklıma gelen bir fikirle elimi göğsüne koydum bu hareketime şaşırırken cebindeki arabasının anahtarını alıp havada salladım almaya çalışırken arkama sakladım. Bozuk arabanın anahtarını eline bırakıp onun arabasına koşmaya başladım. Semih
'Sakın öyle vur şey yapma' diye arkamdan bağrıp koşarken kendimi arabasına atıp kitledim. Kapıyı açamadı cama vurdu
'Esra in arabamdan yaparım arabanı' dedi. Ama ben onu umuruma takmadan marşa bastım hayatıma karışırsa böyle olurdu ben onun hayatından çıkmaya çalıştıkca o daha çok geliyordu ben ondan bir adım uzaklasıyorsam o bana on adım atıyordu. Bana hayatımı mahvediyorsun diyip hayatıma karışması kadar saçma bişi yoktu. Ona aldırmadan gaza basıp çıktım arkama baktığımda elini saçına daldırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI CENNET
Teen Fictiono farklıydı diğerlerinden herkes'den farklıydı uğruna yanıp kül olduğum o küllerini bir türlü savuramadığım adamdı. bir gülüşüyle bana cenneti yaşatırken aynı zamanda cehennemi hissettiren adamdı. bir türlü beni sevemeyen bana karşı nefret besleyen...