bir ay dolmuştu bitkisel hayata girmiş gibiydim sadece haplarla beslediler beni. aynadan kendime baktıkça korkuyordum kendimden. aldığım ilaçlar beni uyuşturmuştu hemşirelerden aldığım destekle yürüyordum. kilo vermiştim yüzüm içine çökmüştü küçük olan bedenim daha da küçücük olmuştu boyum bile içime kaçmıştı. saçlarım döküldü aldığım yüksek doz ilaçlar yüzünden. göz altlarım mosmordu. yatakta bedenim yok oluyordu sık sık kabus görüyordum. peşimi rahat bırakmıyordu. aklımdan çıkmamıştı ama deseniz ki semih seni gerçekten seviyo elinde bir demet çiçekle gelmiş inanın ki içimde yaprak oynamazdı dedim ya ben onu içime gömdüm. gömdüm gömmesine de acısı hala tazeydi. yanıma doktorum serkan geldi
'bak esra alacağın ilaçların dozları yüksek ve piyasada ki en etkili ilaçlar daha önce de dediğim gibi bir tane fazla alırsan zehirlenirsin. bedenin çok zayıfladı ters tepki verdi beden yönünden. eğer kaldıramazsan ilaçları keserim normal devam ederiz'
' hayır ilaçlarla istiyorum benim hemen kendime gelmem lazım'
'onunla göz teması kursan bile unutma o senin canını yaktı ve sen de ona karşı her zaman güçlü duracaksın esra unutma gün gelir devran döner bu devranı da sen kendini iyileştirerek yapacaksın anlaştık mı?'
'anlaştık doktor.' dedim el sıkıştık. ellerim bile zayıflamıştı. doktor
'annengil geldi seni bekliyorlar'
'semra hemşireyi çağırsan da giyinmeme yardımcı olsa' dedim. semra hemşire bana çok yardımcı olmuştu kapının ordan
'burdayım zaten' dedi. elinde ki poşetlerle geldi
'istediğim kıyafetler dimi?' diye sordum.
'evet de neden bol erkek kıyafetleri?'
'annemle babam benim bu kadar zayıfladığımı görmesinle çok üzülürler hiç değilse alıştıra alıştıa' dedim doktorla hemşirenin yüzünde de mahzun bir gülümseme olurken üstümü giyindim. saçlarımı topladı saolsun. kolumu kaldıracak halim yoktu ayakta duramıyordum. semra saolsun bana tekerlekli sandelye getirmişt. beni aşağı kata annemgilin yanına indirdi. annemle babam beni gördüler onlara gülümsedim ama annem ağzını kapatmış ağlamaya hazırlanıyordu babamın gözleri dolmuşken suratımın halini bildiğim için neden böyle olduklarını anladım. Allahtan bol kıyafetler giyinmiştim öyle böyle değil çok zayıflamıştım nerdeyse 14 kiloya yakındı ve şu an vücudum da ki tüm kemiklerim sayılıyordu. kemiklerim bile vücudumu tartmıyordu. annemgile inat zorlukla gülümsedim
'ben iyiyim bir şeyim yok ilaçlardanmış normal yani' dedim. oysa ki bünyem zayıf geldiği için böyle olmuştum. annemin gözünden yaşlar süzülürken babam yanıma gelip öptü beni. annemde öptü beni. babam hadi diye kolumdan tuttup kaldırırken ayağımın üzerine basamadım ve sendeledim o sırada beni ayakta tutmak için kolumu daha sıkı tutunca eline et gelmedi sert kemik batınca babamın gözleri tekrar doldu. arabaya bindirdi beni. annemi öne oturtmuştu bilerek. yanıma oturdu. tişörtüm uzun kolluydu kolunu sıyırmaya çalışırken tuttum kolumu. babam ise inatla kolumu sıyırdı sadece kemikti dedim ya babamın gözünden yaş süzülürken yaşlarını sildim. bu seferde tişörtün bel kısmını kaldırdı babamın suratı şekilden şekile girerken beni sertçe bağrına yasladı. ağladığını saçlarıma düşen yaşlardan anlıyordum ona dayanamayıp bende sessizce ağladım. eve gelmiştik. babam beni kucağına aldı. zaten şu an 35-40 kg anca vardım. boynuna sarıldım. beni eve taşırken hasan amcanın sesini duydum
'geçmiş olsun ahmet sonunda geldi evine güzel kızım. akşam size gelelim müsaitseniz' dedi. başımı kaldırdım semih de yanındaydı beni izliyordu. çok komikti sanki. babam bana sorarcasına baktı gelsinler mi diye gözümü kapatıp onayladım. babamda
'buyrun gelin hasan' dedi. hasan amca
'iyi bari esram iyi gördüm kızım seni zayıflamamışsın' diyince babamla göz göze geldik babam üzülmesin diye gülümsedim. o da bana gülümsedi eve geçtik. babam beni odama kadar çıkardı. beni yavaşça yatağıma yatırdı. odadan çıktı. annem geldi. yüzümün her yerini öpüp
'yavrum benim yorgun görünüyorsun akşam onlar gelmeden yıkarım ben seni' dedi.
'gerek yok annem ben yıkanırım sen beni uyat uyanamayabilirim korkma yada çığlıklarımı duyarsınız korkma odama da gelmeyin' dedim. annemin gözlerini yine dolarken
'ayten sultan sen böyle sulu gözmüydün ya bak işte baştan söylüyorum sonra korkup doktorumu aramayın diye' dedim annem zor da olsa gülümsedi. ve odadan çıktı. kapının önünde ki hıçkırık sesini duymamla bende sessizce ağladım herkesi üzüyordum işte her türlü herkesi üzüyordum. kafamı boşaltmaya çalışırken uyuya kalmıştım. annemin seslenmesiyle irkilerek uyandım kan ter içindeydim. gözlerimden iki damla yaş akarken bir süre kendime gelemedim. annem su içirince gözümün önünde ki perde kalktı sanki. annemin eli ayağı titrerken bana bakıyordu
'iyiyim yok bir şeyim' dedim. annem bana yaklaşıp hızla tişörtü üzerimden sıyırıp aldı. amacını çözmüştüm anında üzerimi kapattım yorganla
'aç şunu esra'
'anne yok bir şey çık odamdan' dedim. yorganın ucundan tutup çekmeye çalıştı zaten dermanım yoktu
'anne!! bırak!!' dedim o ise yorganı çekip attı üzerimden. kendimi yatağa sertçe bıraktım. ne yapıyım buraya kadarmış. annemin sıcak elini kaburgalarımın üzerinde hissettim. altımda ki eşofmanı da çekip aldı. soluğu kesilmiş gibiydi. ağzından kaçan hıçkırık sesiyle ağladığını anladım.
'anne ağlama' diye sofranarak kalkarken annem beni alıp sardı kendine. kendinden ayırdı beni
'tek başına yıkanamazsın bu halde olmaz izin vermem' dedi. zaten mecalim yoktu çok yorgun hissediyordum kendimi. omuz silkip
'olur' dedim. annem beni en son 7 yaşımdayken yıkamıştı. annem bana çiçekli elbise giyindirmeye çalıştı.
'anne olmaz zayıfladığımı kimse görmesin istiyorum' dedim pantalon giyindirdi ama belimden düştü bana 2-3 beden büyüktü. mecburen elbise giyecektim. annem üzerime buz mavisi kot belden büzgülü elbiseyi giyindirip büzgüsünü sonuna kadar çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI CENNET
Teen Fictiono farklıydı diğerlerinden herkes'den farklıydı uğruna yanıp kül olduğum o küllerini bir türlü savuramadığım adamdı. bir gülüşüyle bana cenneti yaşatırken aynı zamanda cehennemi hissettiren adamdı. bir türlü beni sevemeyen bana karşı nefret besleyen...