maalesef ki baran tansudan hızla uzaklaştı kafasını çevirince beni gördü ben onlara bakıyordum. yanıma koşarak geldi.
'Esra bak anlatabilirim ben'
'Neyi anlatacaksın baran?' dedim şaşırarak.
'Şimdi tansuyla konuştum diye kızmadın mı?'
'Hayır neden kızıyım ki o da yakında evlenecek arkadaşın sonuçta ben seni engelleyemem'
'Sen ne güzel bir detaysın esram' dedi ve sarıldı. Zoraki de olsa karşılık vermeye çalışırken bize sertçe omuz atan semihe kaydı gözüm. Tansunun yanına gidip boynundan öptü. Bu tüm vücudumdaki sinir uçlarımın kasılmasına neden olurken tansunun dönüp semihe kısa bir öpücük vermesi beni daha da germişti. Baran elimi tutup onların yanına sürükledi. Bok vardı sanki yanlarında. Tansuyla baran sohbete dalarken semih bana ters ters bakıyordu. Bakışı duruşu beni derin sulardan derin sulara atıyordu. Hele bir gülümsemesi vardı(banaolmasada) gökyüzü görse kıskanırdı. siyahın en mükemmel ton da ki saçları bebek kadar ipeksiydi. O saçlara dokunmak dünyanın en kıymetli elmasını elinde tutmak gibi bir şeydi. Ah ulan hiç haberin yok be. Ters bakışı bile beni o derin sulardaki girdaba alıp karıştırıyor yok ediyordu. İçimdeki bu hissin tarifi neydi? Hayranlık? Belkide... Peki bana her yaklaştığında sıkışan kalbim? Korku? Belkide... Ben bile beni çözemiyordum. Ben ne oldu da bu kadar alt üst oldum bilmiyordum. Garson gelince 'cin' istiyorum dedim. Hepside bana uzaylı görmüş gibi baktılar. Umurumdamı? Hayır... Fondipleri bitirdim. Sonuncusunu elime alırken semih
'İçecek ne varda içiyorsun' dedi.
'Sen anlamazsın' dedim onu kendi lafıyla vururken. Gözlerimin içine baktı. Tabii ki de yanımızda tansu yok dans ediyor kendileri. Gözlerine daha fazla bakacak gücü bulamadım kendimde. Tuvalete yürüdüm. Kabinlerden birine geçtim. Kimse yoktu. Tuvalete giren bir grup kızların sesini duyunca onlara kulak verdim. Bir kız
'Ohaa kızım baran nasıl davet etti şimdi çıkışta otelinemi gideceksiniz?'
'Baran çapkın birisi zaten onu kandırmak zor olmadı. Gece bizim gecemiz olacak'
'Peki semih ne olacak?' dedi başka bir ses.
'Semih kimin umurunda onu sevmiyorum bile'
'O zaman ne diye esra denen kızdan kıskanır gibi yapıyosun?'
' sadece kıza gıcık oldum'
' kızı Kıskandım demiyonda' dedi biri gülüşerek çıktılar.
Vay şerro tansu ben de sizi basmazsam.. hem ayrılmak için on numara bir sebepti. Ama semihe söylemek konusunda kararsızdım. Baranı öldürme ihtimali yüksekti ki haklıydı. Ama gözümde yaşlar birikmişti bu da neyin nesiydi demiycem. Çünkü bir kez daha hiç kimseye güvenmemem gerektiğini anladım bana bu kadar aşık görünen bir insan bile bu haltı yiyordu. umurumdamıydı hayır! yani benim şu an da işime gelmişti. Gözümdeki yaşlar barandan kurtulacağım düşüncesiyle geri giderken tuvaletten mutlu bir şekilde çıktım. Resmen oynayacaktım şuracıkta😂 masaya geçtiğim de semih bana bakıp
'Ne oldu sarhoşmu oldun ne diye sırıtıyon' dedi kendime geldim o böyle bir şeyi görürse kahrolurdu ve ben buna dayanamazdım ona söylemeyecektim bunu kendisi görmesi lazım. Kendimi düzeltirken
'Biraz fazla içmişim de' diye kıvırdım.
'Cin içtin ne halt varsa şu içkide. İlk defa bu kadar içen bir kız gördüm'
'ilklerini bende görmeye iyi alıştın'
'Hımm dur bi düşiniyim başka ne ilklerin kaldı. Ama esra daha çok yapacağımız şey var ve sen evleniyosun yok yok bu nikah olmamalı daha bir sürü ilkini çalacağım'
'Sen şakamısın manyakmısın çözemedim ki'
'Psikopat desek daha doğru olurdu. Ama peşini bırakmam tüm ilklerini alana kadar o nikah olmayacak ki nerden baksan bir ömrünü alır'
'Yuh artık iyice sapıttın ha sende' dedim. Bakışları ciddiyim dercesine bakarken gözlerimi kocaman açtım. Önüme siper şeklinde durdu bir anda koltukla arasında kalırken anlamsız bir heycan kapladı beni. Bana doğru yaklaşmaya başladı kulağımın ordaki çene kemiğimi yavaşça öperken dişlerimi sıkmıştım. Kulağıma yaklaşıp boğuk çıkan sesiyle
'Şaka yaptığımı daha önce görmediğine göre bu nikah olmayacak küçük' dedi. Geri çekilip tam gözlerimin içine baktı. Gökyüzünde boşluğa düşmüştüm.
'Kendinden nasıl bu kadar eminsin' dedim. Egosuyla birlikte güldü. Masaya baran geldi bizi böyle yakın görünce kaşları çatıldı kolumu tutup çekti. Ben şaşırırken ayağa kalkmıştım bile kulağıma
'Ne oluyo esra?'
'Bir şey olduğu yok baran sadece konuşuyoruz da' dedim kolumdaki eline bakarak
'Sana ne oluyo' dedim. Ne yapacağını bildiğim için tersçe konuşabiliyordum.
'Yakında benim karım olacaksın ve benim olana başka bir erkek bu denli yakın olunca rahat olamıyorum'
'Belli olmaz o karım olacaksın işleri. tamam dedik diye bu bozulmayacağı anlamına gelmez' dedim dönmüş gözlerle bana bakarak
'Bu iş bozulursa ben de bu dünyayı bozarım duydun mu beni benim olacağın günü iple çekiyorum ben her şeyimiz hazır bile. Bu iş bozulursa senden vazgeçeceğimi düşünme sakın benim karım olana kadar peşini bırakmam ya isteğin le ya da zorla bundan sonra benimsin esra!' dedi. Ohaa lan yemin ederim dediklerin den korkmuştum. Ciddi ciddi tehdit eder gibi söylemişti. Ama umurumda değildi ben bir şekilde kurtulurdum. Kolumu çekip
'Boşuna korkutmaya çalışma beni utangaç olabilirim ama unutma ki korkak değilim ve şu an istersem senden ayrılırım konuşmana dikkat et baran!' dedim. Baranın sert bakışları yumuşarken
'Tamam ileri gittim ama elimde değil meleğim senin şu mis kokunu başkası soludukça deliriyorum. Bak esram ilk defa sana dokunmadım ilk defa uzaktan sevmeyi öğrendim ben sende. Ama bir başkasının saçının teline zarar verme düşüncesi bile deli ediyo beni. Kıskanıyorum özür dilerim yine kırdım seni' dedi.
'Önemli değil ama tehdit den nefret ederim' dedim. Baran
'Tamam bir daha olmaz' dedi. Sarıldı. Adi pislik şimdi bana sarılıyo yarım saat sonra tansuyla ne boklar yiyeceklerdi Allah bilir. Barana tiksinerek bakarken semihin de bana baktığını fark ettim yüzümü normale çekmeye çalıştım. Semih yandan bir gülüş atıp başını sağa sola salladı. Biraz oturduktan sonra tansuyla baranın aralarında bir bakışma geçti. Tansu
'Benim kalkmam lazım semih sonra görüşürüz birtanem' diyip yanağını öpünce tiksinerek baktım. Tansu gittikten beş dk sonra baran telefonla konuşup kapattı
'Esram sen eve kendin geçermisin acil bir işim çıktı da' iyi iyi bir takip edem de seni gör
'Olur olur git sen' dedim. Baran kalkınca bende ayaklandım semih
'Otursaydın sevgilin sattımı seni'
' işim var' dedim çıktım ona söylemeyecektim. Arabam gelir gelmez bindim. Baranın peşine düştüm vay seni şeref yoksunu adi pislik inşallah suç üstü yakalarım. Otele gelince durdu. Arabadan inip hızla otele girerken bende peşinden gidiyordum. Asansör bekledi ve bindi. Asansörden çıktığı kata bakıp yan asansöre bindim. Kata geldiğimde temkinli bir şekilde indim. Baran kapıyı çaldı. Tansu hanım kapıyı açar açmaz baranın yakasından tutup hızla öpmeye başladı baranda belinden tutarak karşılık veriyordu. İçeri geçerlerken kapıyı kapatmayı unutmuşlardı. Odanın önüne gidip kapıya tekme vurdum baranın gömleğini çıkarıyordu tansu denen. Tansu
'Semih!!' diyince arkama baktım semih takip etmişti beni yuh ama. Baran
'Esra!' dedi. İkisi de donmuş gibi bize bakarken. Suratım da ki kurtulmuşluk tebessümümle odaya girdim. Baran
'Esra özür dilerim anlatabilirim' dedi. Bense
'Aaa ne olmuş ki asıl ben özür dilerim' dedim. Parmağımda ki yüzüğü çıkarıp avucuna koydum ve devam ettim
'Böldüğüm için ben özür dilerim şimdi rahatça devam et' dedim. Baran kıpkırmızı olurken semih gerilmişti. Tansunun yanına geldi o da ' zaten pişman olmuştum iyi oldu ayrılık bahanemiz devam edin buyrun' dedi parmağındaki yüzüğü alırken. Ben gidecekken baran kolumu tutup
'Benden ayrılamazsın sen benim olacaksın' dedi. Artık fazla oluyordu. Hızla dönüp suratına tokadı geçirdim
'Senin kadar geniş değilim ben senin olmaya hazır fahişeler varken ben kendimi onlarla aynı yere koyaman' dedim. Söylediklerim karşısında donup kalmıştı. Semihse kolumdan tutup çıkarmaya çalışırken tansuya
'Bana kaşar diyene bak milletin fahişesi olmuşsun haberin yok' dedim. Tansu sinirlenirken semih beni oda dan çıkardı. Valla kurtulmuştum lan oh oh yandan yandan. Tabii ki de içimden oynuyordum. Semih
'Senin yüzünden yakaladım' sinirle konuşmaya başlayacakken
'iyi de yakaladın zaten pişman olmuştum' diye devam etti
'ne diye pişman oldun acaba'
'birilerine inada yaptığım için' dedi. yüzümde tebessüm genişlemeden durdurdum. üzülmüş gibi durmam lazımdı ama yapamıyordum... semihin boynundaki izime bakmıştım intikamımı misliyle almıştım. yüzümde egolu bir gülüş belirdi semih
'ne o çok mutlu görünüyorsun'
'nasıl mutlu olmam bir ilkini aldım bunun keyfi tarifsiz' dedim. asansördeydik. bir anda karşıma geçip
'çok sevinme derim bunun karşılığını alacağım'
'alınacak verilecek bir şey kalmadı' dedim.bana bu kadar yakınken rahat düşünemiyordum ıslak toprak kokusuna aşık bir insandım ve semih aynı o ferah koku gibi kokuyordu. gözlerimi kapattım. asansör durunca gözlerimi açmamla asansör kapısındaki bir yığın insanı görünce şaşırdım semihse üzerimde öylece duruyordu. ben şaşkınca kalırken semih kalabalığı fark etmesiyle elimi tutup kalabalıktan sıyrıldı. kalbim elimde atmaya başlarken elimi hızla çektim. semih yüzüme öylece bakakalmıştı. niye öyle bakıyordu ki daha fazla tutup kalp krizimi geçireydim. sonra suratı sırıtıp konuşmaya başladı
'elini ilk tutan da benim' dedi gülmeye devam etti o buna gülerken
'hayır değilsin' dedim gülmesine sinir olurken. suratı değişti arabamın yanındaydık. üzerime üzerime yürüyerek
'nasıl oluyo o iş' dedi. kaşları derinlere kadar çatılmıştı. hala üzerime geliyordu. sırtım arabayla buluştu semih kafasını kafama doğru uzatıp
'kimmiş o bahtsız kişi' dedi.
'her zaman ilkim olmak zorunda değilsin anladınmı?' burnunu burnuma sürterek
'hayır anlamadım kim o?' dedi sert çıkan sesiyle. üzerimden itmeye çalıştım ellerimi tuttu.
'sana kim dedim esra' sinirlenince hep adımı söylerdi. o sırada otelden koşarak çıkan baranı görmemle semihi üzerimden sertçe ittim
'babam oldumu?' dedim. suratı eski haline dönerken oldu dedi. baran beni görünce
'esraa!' diye bağırarak yanıma geliyordu. bana yaklaştığında
'sen bana bunu yapamazsın yaşayamam yıkılırım ben' dedi baran
'sakın yaklaşma baran sen bana ihanet ettin sen beni yıktın ama. asıl ben şimdi bu yarayla nasıl yaşayacağım baran sen beni de kendini de bitirdin hem de bir hiç uğruna' dedim hafif sesimi titreterek. bana doğru bir adım atarken semih sadece izliyordu ama her an ataktaymış gibiydi. baran
'meleğim beni denizsiz sensiz nefessiz bırakma' acıyla güldüm daha dorusu çalıştım.
'sen kendini çoktan o deniz de boğdun baran' dedim. arabaya bindim. semih de yanıma binmişti
'kendi arabana gitsene'
'arabayla gelmedim ki'
'peki buraya nasıl geldin?'
'arka koltuğa sen binmeden binip yatmıştım'
'sen manyakmısın ya' diyip arabayı çalıştırdım baransa mal gibi kalmıştı.
'manyak olduğumu bilip daha neden soruyon ki. yalnız bu baran denen senin peşini bırakmaz da sen ne diye evet dedin?'
'o an öyle gerekti çünkü' dedim asık suratımla
'seviyomuydun peki?' dediğinde eve gelmiştik
'sen de ne çok soru soruyon yeter artık uyumak istiyorum iyi geceler semih' dedim. arabadan indim. soruları sert ses ve mizacıyla soruyordu normalmiş gibi yazdığıma bakmayın. eve girdim. annem yatmıştı babamsa çalışma odasındaydı. yanına girdim.
'hoş geldin kızım ne oldu bu gün'
'ne olmadı ki dedim kocaman gülerek'
'anlatsana kızım merakta bırakma adamı' dedi olanları tek tek anlattım babamın yüzü gülerken bir an da donuklaştı
'ne oldu baba?'
'daha dikkatli olman lazım baranı tanımıyorsun çok manyak bi çocuk peşini bırakmaz bir şeye kafayı taktı mı olana kadar çabalar' dedi benim surat da düştü dedikleri kadar manyaksa bırakmazdı peşimi. babama
'neyse baba siz işinizi halletmeye bakın ben odama geçiyorum iyi geceler' dedim.
'iyi geceler kızım silahı yanından ayırma' dedi başımı sallayarak odadan çıktım. odama girdim lambalarımı açtım. yatağımın üzerinde çağrı yatıyordu perdelerim sonuna kadar açıktı. semih odasında üstünü değişiyordu töbe diyip kafamı çevirdim geniş omuzları vardı kocaman dı be. çantamı bir kenara attım. semih benim odama bakıyordu. camlar boydan olduğu için çağrıyıda görmüştü kaşları çatılmıştı. çağrının bana kötü niyetle yaklaştığına hala inanmıyordum. yanına gidip dürtmeye başladım uzaktan dürtüyordum ama bir türlü uyanmıyordu. offlayarak arkamı dönüp gidiyordum. kolumdan hızla tutup çevirdi. ellerim refleks olarak üzerimden itme şeklini alırken eli belimi sardı bana çok farklı daha önce görmediğim bakışlarını yolluyordu. gözlerini kapatıp içine burnundan yavaşça nefes çekti
'kurtuldunmu barandan?'
'evet bu gece kurtuldum da sen iyimisin çağrı'
'hiç iyi değilim esra' adımı bile farklı ses tonuyla telaffuz ederken bana biraz daha yaklaşınca semihin dedikleri aklıma geldi ve ellerimi çekip ellerinden kurtuldum
'ne oldu semihten mi çekindin yoksa'
'hayır kimseden çekinmedim ama biriyle bu kadar yakın olmak beni tedirgin ediyor elimde değil hemen alınma çağrı' dedim. kaşları çoktan eğilmişti bile. siyah saçları beyaz teniyle inanılmaz bir uyum sağlarken göz bebeklerinin büyüdüğünü gördüm. semihin odasına baktığımda kimse yoktu. çağrı belimden sertçe kendine çektiği sırada semih odaya girdi. hiç konuşmadan çağrının ensesinden tutup odadan beraber çıktılar. sinirliydi hemde çok elleri bembeyaz ken sırtındaki tüm kaslar gerilmişti. çağrının ne yapmak istediğini daha anlamamıştım. ama semih de kide iyi cesaretti bu saatte rahatça gelebiliyordu. nasıl anladı da geldi onu anlamadım sanırsam bende biraz değil bayağı bir mallık vardı anlamam için ya birilerinin anlatması gerekiyordu ya da uzunca düşünmem gerekiyordu. yanda inleme ve yumruk sesi gelince kendime geldim. hızla yan odaya geçtim ama kapı kitliydi.
'semih aç kapıyı semihh ' nedense aklıma ilk onun dayak yediği geldi.
'esra odana git' diye bağırdı.
'hayır gitmiyorum çık ordan' dedim. kapıyı açıp sadece kafasını çıkardı nefes nefeseyken saçları mavi gözünün üstüne dağılmıştı.
'sana git dediysem git' dedi sinirle. o sıra da çağrı semihin arkasından gelirken
'semihh' dedim. çağrı semihi çekince kapı açıldı birbirlerini öldüresiye döverken bu sefer babamın sinirleneceği aklıma gelerek odaya bende girip kapıyı kapattım. çağrı semihe acımasızca vuruyordu. semihin kaşı patlarken dayanamadım
'çağrı yeter dur' dedim ama çağrı bana bakmadan vurmaya devam ediyordu. çağrının kolundan tuttum ama banamısın demiyordu. beni kolundan silkeleyeceği aklımın ucundan geçmezdi. sol kolumun üzerine düşmüştüm kafamıda çekmecenin kenarına geçirmiştim. kolum sızlıyordu. başımda acımıştı. burnumda sıcak sıvı hissetmemle elim burnuma gitti kanıyordu.sol kolumdan destek alamadım. düştüğümün farkında bile değildi. sağ kolumdan zorla destek alarak ayağa kalktım. çağrıya sinirle baktım son ses
'bıraksana ulan malmısın sen ne hale getirdin beni' diye bağırdım. çağrı semihi bıraktı. bana dönünce şaşkınlıkla baktı sanki o yapmadı salak herif. yanıma gelip sol koluma dokununca acayip sızladı sesimi gizleyemedim. semih çağrıyı yakasından kavrayıp yatağına fırlattı. yanıma gelip bana bağırmaya başladı
'ben sana git demedim mi böyle olacağını biliyordum senin şu inadından bıktım ulan' dedi sessiz kaldım suratına baktım sadece. gözü yüzümde dolandı. elini kaldırınca geriye kaçtım sağlam kolumdan tuttu. beyaz tişörtünü katlayıp yavaşça burnumdan akan kanı sildi. yüzüme öyle bakıyordu ki güneşli bir gündeki güneşin bulutlara vuruşu gibiydi. eşsiz ve güzel. yavaşça sol kolumu tuttu yine sızlayınca yüzümü kırıştırmadan edemedim.
'yürü hastaneye gidiyoruz'
'hayır hiç bir yere gitmiyoruz' dedim. çağrı
'sen gitsene evine gecenin bu saatinde doymadın mı dayağa' dedi. çağrı da resmen gıcık veriyordu. semih çağrının üstüne giderken kolunu tutup
'çağrı yeter ama' dedim. semih bana dönüp
'gidiyonmu hastaneye?'
'hayır' dememle beni sırtladı.
'İndir beni semih' dedim çağrının odasından çıkarken. beni dinlemiyordu bile. merdivenlerden inerken
'semih bırak beni gitmiycem' dedim ama beni dinleyen kimdi. ters durmaktan beynimin suyu akmıştı. en son beni arabasına attığını hatırlıyordum. sürücü koltuğuna geçip oturdu
'gitmek istemiyorum'
'çocukluk yapma kolun incinmiş alçıya alırlar 2-3 gün durur en fazla' dedi. çok da takışmak istemiyordum. hastaneye geldik. acil bölümüne geçtik. gençten nöbetçi doktor yanımıza geldi. bu arada sarışın bir hemşire
'semih naber canım' diyerek geldi. semih hemen kızın yanına gitti kız hemen semihin boynuna atlarken damarlarımın gerildiğini hissedebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI CENNET
Teen Fictiono farklıydı diğerlerinden herkes'den farklıydı uğruna yanıp kül olduğum o küllerini bir türlü savuramadığım adamdı. bir gülüşüyle bana cenneti yaşatırken aynı zamanda cehennemi hissettiren adamdı. bir türlü beni sevemeyen bana karşı nefret besleyen...