Bölüm 71

47 3 1
                                    

  içeri geçtiğimizde garsonlar masamızı gösterdi. masaya gider gitmez kimin olduğuna bakmadan sandalyeye  kendimi zor attım. gözümün önü ağrıdan kararmıştı. yanıma çağrı oturmuştu. kafamı önüme eğip ciğerime baskı yapıyordum. çağrı elimi tutup çekti
'doktora gidelim mi çok ağrıyosa?'
'gerek yok sadece nefesim kesildi' dedim. çağrı yüzüme biraz kızgınca baktı. önüme düşen saçımı nazikce iki parmağının arasında tutup kulağımın arkasına yerleştirdi. sanki elinde elektrik varmış gibi tüylerim havalandı. ona kızamadım da üstelik  ne hissediyordum ki neye kızayım. ebrunun sesini duydum
'ay yoksa siz sevgilimisiniz?' dedi gözlerinin içi ışıldarken. ciğerimin acısından bu pisliğe bile sinirlenemiyordum. çağrı
'öyle göründüğümüze sevindim ama esra benim kuzenim' dedi. sevindiğinide duymadım değildi. bense takılarak tabii birazda semihi sinir etmek istercesine
'bu kadar sevindiysen olalım aşk olsun... kardeşim' dedim. kardeşimi demeden önce semihin gözleri öfkeyle açılırken kardeşimle normale bindi çağrıysa ne kadar seviyorum desede şaka yaptığımı anlayacak kadar tanıyordu beni.  ebru gülerek
'aslında olsanız çok yakışırsınız' dedi. tarığın burda olduğunun sonra farkına vardım ebruya
'sanane yenge milletin hayatından istediğiyle sevgili olur ne diye yakıştırma yapıyorsun?' dedi. beyaz gömlek üzerine kareli ceket giyinmişti. semihse yaka detayı zincir olan sade siyah gömleğini giyinmişti. çağrı her zamanki gibi yakışıklıydı zaten. sinangilde geldi. semih ebruya ters ters konuşuyordu. bense dişlerimi sıkmış ağrım olduğunu belli etmemeye çalışıyordum. çok ağrım vardı ve gece daha başlamamıştı bile. sinan yanıma gelip elimi nazikce tutup öptü
'ah nasıl da özlemişim seni' dedi. semihse sertçe sinana
'yanıma gel konuşmamız gerek' dedi. sinan semihe ters ters bakarken istemeyerek elimi bırakıp gitti. çağrı sinanın arkasından ters ters bakıyordu. onu en iyi anlayan benken. onun yanımda durdukça ne kadar çok acı çektiğini anlayabiliyordum. çağrının  gözlerine baktım. o da bana baktı bu uzun bir bakışmaydı. nedense onun canını acıtan kişinin ben olduğunu düşündükçe üzülüyordum sanki içten içe. çağrı yüzüme masumane bir gülücük gönderdi.  ağrıdan buruşan yüzümle telaşlandığını gördüm. çantamdan ağrı kesici çıkarırken
'bana su verirmisin?' dedim. bardağa hızla su doldurdu. hapı yuttum.  semihle sürekli göz göze gelirken tarığında bana kızaran yüzlerle baktığını görüyordum. serhan bizim masanın başına geldi. hatta benim hemen soluma geldi
'oo esra hanım nasılsınız bu gün beni orda ekip kaçtınız bunun rövanşını alırım' dedi.
'ben kaçmadım sizin bakışmanız uzadı benim de acil işim vardı' dedim. serhan
'benimde acil sana ihtiyacım var' dedi göz kırptı hiç de ilk gördüğüm gibi değildi kötü bir amacı vardı sinsi bakıyordu. yanağımdan makas almaya uzanınca kafamı geri çektim
'dokunmazsan sevinirim pek hoşlanmam el şakalarından' dedim. bozulsa da belli etmemeye çalıştı. çağrı kolunu omzuma atıp kendine çekti onun omzuna şu anda çok ihtiyacım vardı ağrımın geçmesi gerekirken fazlalaşıyordu. serhan başka masaya geçti. ilk gördüğümde bakışlarında bu sinsilik yoktu sanki.   yemek yavaş yavaş başlarken aygenlerde geldi. serhangilin masaya geçmeden semihin yanına geldi ebruyla aralarında sert bakışma geçerken bana da bakmadan geçmedi. yemekler geldi yemekler gitti. hiç birine kaşık çatal değdiremedim.  ağrım çok fazlaydı. loş ışık olduğundan gizliden giden yaşlarımı kimse görmüyordu. gözüme yaklaşan beyaz mendille irkildim. çağrı ağladığımı görmüştü. beni kendine çevirip yavaşça göz yaşımı sildi. 
'az sonra kalkalım hastaneye gidelim çok ağrın var' dedi. başımı olumlu anlamda salladım doktorun dediği gibi kalacaktım işte kendi salaklığımdı ne inat ediyon. mikrofondan bir ses
'esra günce büyük lider çıkmadan önce sizinle görüşmek istiyor odasında' diye anons gelince herkes esra kim diye etrafına bakınırken beni tanıyanlar çoktan bana bakıyordu. semih sertçe bana bakarken
'seni nerden tanıyo?' dedi. onu umursamadan babama baktım çok gergin duruyordu nerdeyse kalkıp gidecekti dikkat et dedi ağzını oynatarak. sonra gözüyle git diye onayladı. çağrıda benimle kalktı baktığımda
'seni bu halde yalnız bırakamam en azından kapının önüne kadar götürüyüm' dedi. başımla onayladım tarık
'bende geliyim mi?' dedi. 
'gerek yok' dedim. de aklımda ki tek soru işareti büyük lider dedikleri neden beni görmek istiyordu ki bir kusurum mu olmuştu acaba. odanın önünde durduğumuzda  korumalar çağrıya dokunacaklarken ağrıma aldırmadan ellerini tutup
'yavaş gelin gençler sakin sadece hastaneden yeni çıktım sıkıntım var yanımda gelmek zorundaydı içeri girmeyecek' dedim. üstümü arayacakları sırada elerini tutup kapıya yasladım öbür adam el katacakken
'sakın!! sizin lideriniz kim size ilk önce bir kadına dokunulmayacağını öğretsin' dedim elimin altında ki adam kızarırken
'bana bakın kas yığınları ben bir adama zarar vereceksem silaha ihtiyacım yok bileklerim yeter bana' dedim. oysa ki ağrıdan bayılmak üzereydim bu hareketlerden ve yaramı zorladıktan sonra da ağrımın azalmasını bekleyemezdim.  deli gibi çığlık atmak istiyordum şu anda ağrım son noktalarına ulaşmıştı. kapıyı girmem için açtılar çağrı bir adım daha atacakken
'sıkıntı yok çağrı sen bekle' dedim içeri girdim simsiyah odaydı korkmuyor değildim. ağrıdan titreyen dizlerle arkası dönük olan koltuğa yaklaştım. adamın sesi geldi kalındı
'evet esra günce hoş geldiniz' dedi. bense korkusuz deli ağrımında verdiği sinirle
'hoş gelmedim lider bey' dedim soğuk sesimle
'halla halla bu cesaret nerden daha bu güne kadar bana bunu söylemeye cesaret eden çıkmadı' dedi egolu sesiyle
'sen veya bir başkası çetenin lideri de olsa kimse kapıda böyle yobaz korumalarla karşılanmayı istemezdi o yüzden hoş gelmedim.' dedim. sinirlenmiş sesiyle
'peki bu küçük hanımı hoş buldurmak için ne yapalım' dedi. bir anda silahını çekerek bana döndü. benim şu an dünya umurumda değildi isterse vursundu ağrım öyle fazlaydı ki adama tepki vermeyi geçtim gözümü dahi kırpmamıştım. bu bu ali abiydi kaza yapan. beni görünce suratı donuklaştı elinde ki silahı yere indirdi. suratı şekilden şekle girerken nefes dahi almıyor gibiydi. ben fazla tepki veremediğim için öylece bakıyordum ama şaşırmıştım gerçi şaşırmamış da olabilirdim alıştı bu bünye olmayacak insanlarla karşılaşmaya. ağzından
'e-e-es-esra senin ne işin var burda?'
'esra günce demedinizmi geldik işte asıl senin ne işin var abi hemde çetelerin lideri olarak?'
'ben- ben senin bu çetede olduğunu bilmiyordum.'
'o zaman neden beni görmek istediniz tanımadan bilmeden?'
'gerçeği söyleyeceğim ama kızma' dedi. daha demin ki egosu havası bir an da gitmişti.
'senin adını çok duydum herkese kafa tutuyormuşsun egoluymuşsun kulağıma geldi amacım biraz ürkütmekti ama kılın kıpırdamadı. ölmekten gerçekten korkmuyormusun?'

SAKLI CENNETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin