'esra hadi kızım akşam oldu kalk artık' dedi annem bezmiş sesi ile. ben yatağıma daha da gömülürken gözüme değen güneş ışınları beni son derece rahatsız etmişti. mırıldanarak gözlerimi açtım. yanımdaki saate gözüm çarptı. saat üçe geliyordu. tabii normal dün hiç uyumamıştım bu gün de acısını çıkarmıştım. annem
'hele şükür kalktın esra bir saattir sesleniyorum sana. hadi hazırlan semihgile gidiyoruz. akşam mangal yapacaklarmış bahçelerinde bizi de çağırdılar'
'ben gelmiyorum. baran beni bir yere götürecek.'
'tamam şimdilik gel baranda seni ordan alır'
'iyi anne tamam' dedim bıkkınlıkla. yataktan çıktım semihgilin bahçeye baktım tansu malıda gelmişti kesin semih çağırmıştır. sinirle banyoya geçtim ne diye çağırıyorsa neyse Allahtan yanlarında kalmayacaktım. ilk önce duş aldım bu havada saç kurutacak değildim saç kremiyle hafif hafif dalgalar verdim. dolabın karşısına geçtim babam baranla birlikte olduğum zamanlarda daha özenli giyinmemi söyledi. dolaba bakındım. kot bir elbise gördüm çok güzel görünüyordu. elime aldım. yaka kısmı omuzlara kadar açılan kıvrık kıvrıktı uçlarında danteller vardı. etekleri de aynı şekildeydi. üzerime geçirdim. ayağıma da her zamanki adidaslarımı giyindim.dudağıma toz pembe dudak koruyucumu sürdüm. sadece rimel geçtim kirpiklerime. aşağı indiğimde kimse yoktu. ayşe abla
'annengil semihgile geçtiler seni bekliyolar' dedi teşekkür edip telefonumu alıp çıktım. semihgilin bahçeye girdim. arka bahçedeydiler. arkaya geçtim. herkes bana hoş geldin demeye başlarken tansunun ilgisini çektim bana ters bir bakış attı. semih malıda ters bakıyordu. bende meraklı değildim size anne zoruyla geldim. zümrüt teyze bana gülerek
'ne güzel olmuşsun güzel kızım' dedi. tansu zümrüt teyzeye ters bir bakış attı.bense
'teşekkür ederim zümrüt teyzecim o senin güzelliğin' dedim. zümrüt teyze gülümserken beni kendine çekip sarıldı. bende ona sarıldım semihi sevmiyor olabilirdim ama zümrüt teyze ve hasan amcayı çok seviyordum. ben yerdeki rengarenk pufuduklara geçip oturdum. anneme
'çağrı nerde anne?' dedim.
'arkadaşlarıyla buluşmaya gitmişti gelir az sonra' derken bahçeye çağrı girdi. ulan çok karizmatikdi be. yanıma geldi bana sarıldı. ona kızgın değildim. yara izleri duruyordu. yaralar bile yakışmıştı be. tövbe de esra tövbe de. yanıma oturdu. tansu ve semihe hiç bakmıyordum. bahçeye gürültüyle birileri girdi baktığımda egenin annesi, babası, çağatay ve ege vardı. Allahım suçum günahım neydi benim bir kurtuluş yoktu be. hepsiyle tek tek tokalaşırken çağatay beni kendine çekti.
'demek kardeşime aşıkmış bu prenses çok üzücü ama bana da aşık olacaksın' dedi. bu tam bir manyaktı.
'işte burada yanıldın ne kardeşini ne de seni seviyorum hatta sizin sülaleden iğreniyorum' dedim. ve üzerimden ittim. yerdeki minderlere oturdular. tansu ve semihde gelip oturdular. tansu otururken ne kadar mızmızlansada. kız haklı tabii götünü zor örten bir etekle oturmak gerçekten zor olmalıydı. herkes sohbete başlamıştı çağrı bile konuşuyordu. telefonuma mesaj geldi. barandandı
'esra nerdesin almaya geliyorum seni'yazmıştı.
'semihgilin evindeyiz mangal partisi varmış da akşama' yazdım.
'desene seni kurtaracağım' yazdı. gerçekten kurtarıyordu beni yoksa gece boyu geberebilirdim.
'aynen öyle'yazdım. instagramda gezerken bahçeden
'selamın aleyküm' diye selam veren baranı gördüm. tansunun gözleri anında parlarken. semihin suratı gerildi. sanırsam tansuyu kıskanıyordu. baran herkesle selamlaştı. biz bu sırada ayağa kalkmıştık. baran en son geldiğinde belimden tutup kendine çekti ve yanaklarımı öptü. şuan da burdakilerin öldürücü bakışlarını görmemek için bakmamaya çalıştım. semih sert sesiyle
'seni kim davet etti hayırdır?' dedi sert sesiyle. baran dalga geçerek
'merak etme üstündağ sana gelmedim sadece prensesimi kurtarıp gideceğim. size iyi eğlenceler' dedi. beraber yürümeye başladığımızda semih
'ahmet amcadan izin aldınmı hiç bir yere gidemezsiniz' dedi. tansu dişlerini sıkmış bana bakıyordu. baran
'sen ne akıllısın öyle ya. ahmet amcayı önceden arayıp izin aldım zaten o güzel kafanı çok yorma sen' dedi. sırtımdan destek vererek yürütmeye başladı. bu sırada kolum sertçe tutuldu. çağataydı
'hiç bir yere gidemezsin' dedi. babam görünce yardımıma geldi
'oğlum buna siz karışamazsın ben babası olarak iznimi verdim' dedi. semih ise
'ahmet amca yeter' dedi. babam semihe ters bir bakış atarken tansu
'sen niye karışıyorsun semih boş versene şu kaşarı' dedi. sinirlerim gerilirken baran konuştu
'hımm tansucum istersen senin kaşarlıkları açmayalım çünkü burdan çine kadar uzarsın' dedi. semih yumruğunu sıkıp baranın üstüne yürürken baranı tutup çekiştirmeye başladım. baranın arabasına sonunda gelebilmiştik. bana bakıp
'bunlar ne diye sana laf atıp duruyorlar sanki hepsi sana karşı gibiler'
'zaten bana karşılar biri bile sevmiyor hepsinin içindeki yerim nefretten başka bir şey değil. ama bu umurumda da değil bende hepsinden nefret ediyorum' dedim. arabanın kapısını açıp oturdum. oda yanıma gelip arabayı çalıştırdı.
'nereye gidiyoruz?'
'süpriz ama şu kadar ip ucu vereyim sakin sessiz huzur dolu bir yer akşam olmadan gidelim gündüzde gör' dedi. hızla gidiyorduk.yol bir süre sonra yeşillenmeye başladı. izmirden bayağı uzaklaşmıştık. sohbetimiz devam ediyordu sevdiğimiz şeylerden bahsediyorduk. bir tepeyi tırmanmaya başladık. tepeden aşağı yokuş aşağı inerken gördüğüm manzara beni heycanlandırmıştı. bunu gören baran
'bende seni her görüşümde böyle heycanlanıyorum işte' dedi. yine utanmıştım. bu gün hiç bir şey düşünmeyecek bu manzaranın tadını çıkaracaktım. arabayı kenara çekti. bu manzaranın beni bu kadar mutlu edeceği aklımın ucundan geçmezdi. arabadan indik ben hayranlıkla etrafa bakarken barana döndüm o da benim manzaraya baktığım gibi bana bakıyordu.
'burası çok güzel' dedim.
'sense mükemmel' dedi. kafamı önüme eğdim. ilerde hazır bir masa vardı.
'hadi gel bakalım sevdiğin şeyleri doğru tahmin edebilmişmiyim?' dedi. beraber masaya doğru yürümeye başladık. masanın yanına geldik manzara burdan çok güzeldi. beyaz çiçekli bir sürü ağaç vardı. önümüzde dibi görünen mavi bir gölet vardı. ağaçların beyaz çiçekleri gölete yansımıştı.bir sürü ördek geziyordu gölde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI CENNET
Teen Fictiono farklıydı diğerlerinden herkes'den farklıydı uğruna yanıp kül olduğum o küllerini bir türlü savuramadığım adamdı. bir gülüşüyle bana cenneti yaşatırken aynı zamanda cehennemi hissettiren adamdı. bir türlü beni sevemeyen bana karşı nefret besleyen...