adamların dövmesi bittiğinde ağzıma biriken kanı tükürüp sırt üstü yatıp deli gibi gülmeye başladım. beni dövenler tip tip bana bakıp
'lan dövmesemiydik acaba zaten kafayı kaçırmış lan'
'valla abi yazık oldu ne derdi vardı Allah bilir' dedim. birilerinin bana acımasından nefret ederdim. canımın yanmasını yüreğimdeki acı kadar hissetmiyordum. adamlara gülerek
'elinize sağlık abi yazık olmadı' dedim gülerek cebimdeki paayı çıkarıp
'teşekkür ederim alın abi' dedim. adamlar beni yerden kaldırmaya çalıştı
'kusura bakma be bilader bilemedik'
'olsun abi hadi gidin' dedim. adamlar şoka girmişti sanki.parayı almadan kaçar gibi gittiler. onların gitmesiyle kan kustuğum yere yine yığıldım. deli gibi ağlıyordum yerde yatarak. keşke az daha dövselerdi ben kendime zarar veremiyordum bari onlar dövseydi. sanırsam sızıyordum kendimi ayağa dikecek halim bile yoktu.bir saattir çuval gibi taşınıyordum sanki. en son bir yere fırlatıldım ama gözümü açacak halim dahi yoktu. vücuduma doğrudan değen buz gibi suyla gözlerim kocaman oldu. üstümde sadece erkek boxerım ve sargım vardı. üzerimi kapatmaya çalıştım aynı zamanda nefes de alamıyordum yüzüme yüzüme su vurmaya başladı bu suyun yüzümü acıtmaması gerekiyordu. ama canım acıyordu. su bir anda kapandı gözlerimi suyu tutan kişiye çevirmemle beyaz gömleğimi alıp üstüme tutmam bir oldu. tarık sinirli duruyordu kaşları çatıktı ve ben ilk defa onu bu kadar sinirli görüyordum. bakışları taa öümü yerinden oynatmıştı
'sen ne demeye bara gidiyon ne demeye milletle münakaşaya giriyon kim yaptı bu izleri' dedi gömleğimi üzerimden hızla çekerken. vücuduma baktığımda heryerim mosmordu. normal duran bir yerim yoktu. yüzümden akan sıcaklığa elimi koydum kan akıyordu. dudağımdan da. vücudumun acısını şimdi hissediyordum sanki. sırtımı çevirip sertçe iç çekti
'şerefsizler bir de kemerle vurmuşlar' dedi. dokunduğunda vücudumu geri çektim canım yanmıştı zaten utanıyordum. gömleği çekip aldım üzerime örttüm. tarık bana bakıp
'benden utanma sakın esra. sana bunu yapanları bulucam'
'onaların bi suçu yok ben kaşındım' dedim itiraz ederek ama ağzımın acısından yüzümü buruşturmuştum. dibime kadar gelip kızmaya hazırlanıyodu ki. yenik düşmüş gibi muzlarını indirerek şefkatli bakışına döndü
'ah esra ah ben seninle ne yapacağım böyle. peki neden ağlıyordun hem de hıçkırarak derin derin iç çekerek. ordakiler aramasa haberim bile olmayacaktı'
'ağlıyomuydum ki'
'sen ne içtin?'
'şeyy. kızma da şeyy.'
'ney esra?'
'bir şişe tekila içtim' dedim gözleri kocaman olurken sinirle ayağa kalktı
'sen kafayımı yedin ölmeyemi çalışıyorsun sen amacın ne senin esra sanki ölmek için herşeyi yapıyorsun'
'belkide doğrudur ölmeye çalışıyorumdur belki bıkmışımdır yaşamaktan nefes almaktan kendimden nefret ederek yaşamaktan bıkmışımdır tarık. ölmeyi bile adam akıllı beceremeyen ben nasıl öleceğimi bilmiyorken nasıl yaşayabilirim ki' dedim. dolan gözlerimi saklamaya çalıştım ama daha fazla dayanamayıp aktı. iç çekişim yine başlamıştı. bacaklarımı karnıma kadar çektim dirseklerimi dizime koyup ellerimi saçıma götürdüm. ağlamam başlamıştı artık. tarığa zor güç
'nolursun çık' dedim. inadına gitmediğini görünce ağlamam şiddetlendi. yanıma gelip girdi kafamı göğsüne yaslayıp açılmış saçlarımı okşamaya başladı bu beni sakinleştiriyordu işin garip yanı o saçıma dokununca hala sinirlenmiyordum. bir süre iç çeke çeke ağladım. ağlamam dinince kafamı kaldırdım sadece iç çekişlerim kalmıştı. tarık da ağlamıştı
'sen neden ağladın peki'
'sana'
'bana mı?' dedim şaşkınca.
'evet ağlamana nedense dayanamadım ağlamanı istedim ama engelleyemedim engelleyemediğim için bende ağladım' dedi. yanımdan kalkarken
'şimdi iyisen yıkan ve uyu yarın çete yemeği olacakmış iyi dinlen' dedi.
'teşekkür ederim'
'iyi geceler..' dedi yandan gülerek
'iyi geceler' dedim gülümseyerek gözleri ışıl ışıldı.çete yemeğine hep birlikte geçtik. yine kalabalıktı. baran iti de vardı. adi şerefsiz. eski egosu yok gibiydi. görmeyeli biraz da çökmüş duruyordu. gözlerinin altı siyahlaşmıştı. güçlü durmuyordu. yanında tansu vardı ama dönüp de bakmıyordu konuşmasını bile dinlemiyordu. elinde ki telefona kitlenmiş gibi bakıyordu. biraz daha arkadan yaklaştım bu... bu benim resmimdi kanım çekildi bir anda buz gibi oldu ellerim hala vazgeçmemişti. bu beni korkutmuştu. baran kokteyle kalmadan gitti. kokteylde sıkıcı geçmişti olabildiğince semihten tarafa bakmıyordum en azından bu gün içmeyecektim kafam çatlıyordu. kanımda hala alkol olduğuna adım kadar eminim de. kokteylde tarık bir çok kişiyle tanışmıştı. şimdi tuvalette elimi yüzümü yıkıyordum başımın ağrısından yanaklarım kıpkırmızıydı. kokteyl bitmişti. annemgil ve semihgil dışarda beni bekliyorlardı. acelece tuvaletten çıktım. yanlarına doğru yürüyordum. annem, babam, hasan amca ve zümrüt teyze bir kenarda konuşurken diğer yanda ebru, semih ve tarık konuşuyorlardı. ama arkadan gelen adamları görmüyorlardı ki bu adamlar iyi niyetle gelmiyordu. bir kenara pusulandılar. içlerinden biri silahını çıkarıp tarığa uzatmıştı. ama onlar herşeyden habersiz iki kardeş mutlu mutlu konuşuyorlardı. kızım malmısın lan sanki film izliyon çocuğu vuracaklar sen daha neyin peşindesin. adamların arkasından sinsice gittim. benim tarığa
'tarıkk yere yattt' diye bağırmamla tarık yere yattı. silahlı adam çoktan silahı patlatmıştı ama tarık yere yattığı için denk gelmemişti. adamın elindeki silahı çevik bir hareketle aldım. altı adam vardı. tek tek dövüşüyordum. çoğu yere yıkılmıştı. tarığa doğru giderken gülüyordum. tarığın ve semihin gözleri kocamandı ne olduğunu çözemedim hala gülüyordum. tarığın ağzından çıkan feryat benim adımla oldu
'esraaaa!' diyip koşmaya başlarken sol tarafımda büyük bir sızı yayılmıştı bir silah sesinin patlamasıyla aynı anda gelen bir sızıydı. semih adımı tekrarladı esra dedi şoka girmişti gözlerimin en içine bakıyordu. ben mi git gide karanlığa gömülürken semihin o şaşkın yüz ifadesi gözümün önünden silinmiyordu....SEMİH
esramı? iyi de nasıl nasıl olurda farkına varamazdım. Tabii nerde olacaktı ki en kötüsünden damarıma basmalarından anlamam lazımdı. Şu an da yoğun bakımda kanı çekilmiş beyazdan kül rengine dönmüş teniyle yatıyordu. Onun olduğunu duyduğumda zaman durdu sanki tarığın kollarına yıkılmadan gözlerinde kilitli kalmıştım. Lens vardı ama bakışlar aynıydı. O gittiğinden beri hiç iyi değildim. Kendime gelemedim. Ebruyla sevgili olduğumuzu gördüğü için kaçmıştı. Ve ben bundan suçluluk duyuyordum. Artık onu çok zor da olsa kardeşim yerine koyacaktım başka çarem yoktu. Hem ona hem kendime ediyordum. Onun bu kadar yakınında olup dokunmadan edemiyordum. Küçük olduğu için kıyamıyordum. Tarık yoğun bakımdan çıktı iki gündür uyanmıyordu esra. Uyanmadan tehlikeyi atlatmış sayılmazdı. Tarığın arkasından ben girdim. Sandelyeyi yanına cekip oturdum. Teni buz gibiydi. Göğsüne kablolar bağlıydı onu böyle görmek içimi acıtmıştı. Yine asi bir melek misali çekici duruyordu. Kokusu odayı sarmıştı.
'meleğim uzun zaman sonra seni bu şekilde görmek içimi acıtırken anlamsız bir şekilde de farklı hissediyorum. yakıcı bakışların cennet bahçesi çikolataya benzer kokun boyun posun her şeyinle bambaşkasın. ama bi sorun var ki ben seni yıpratıyorum daha fazla yıpranmaman için senden uzak durmaya çalışıcam elimden geldiğince....' dedim uzanıp alnını öptüm buz gibiydi kül rengi teni. ayağa kalktım çıkmak için esra bir şey mırıldanınca geri döndüm. dişlerini sıkmış gergindi. ellerni yumruk yapmıştı. ağzından daha net duyuluyordu
'tarıkk... hayır yapmayın.... tarıkkk' diye sesi git gide yükseliyordu kalp ritmi git gide düşüyordu ve bu hiç iyi bir şey değildi. yoğun bakımdan hızla çıkıp doktor diye feryat ettim. doktor geldi hemen kalp cihazını hazırlayıp esraya şok verdiler onu ilk defa bu halde görmüştüm bu görüntüyü ölsem de unutamazdım. yıllar bile çürütemezdi kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. doktor bir kaç kez şoku tekrarladı ama esra hiç bi tepki vermiyordu hayatta çaresizlik neymiş sevdiğin insanı gözlerinin önünde kaybetmek onun acısını kalbinin içinde hissedip o an ölmek istemek neymiş şu dakika da görüyordum. ona kötü davrandığım her aklıma gelirken pişmanlığın nirvanasını yaşıyordum. gözlerimin önünün kaarmasıyla duvara tutundum. doktor üstüne beyaz örtüyü öreterken sertçe elini tutup açtım
'tekrar dene!!' diye haykırdım. doktor bana bir süre baktı
'hadiii!!' diye tekarlayınca eline makinayı aldı. yine yaptı.. yine yaptı... yine yaptı..
'hadi uyan be güzelim!!' diye bağırdım. doktor elindeki malzemeleri çaresizce bırakırken. esranın göğsüne o an ki hırsımla sertçe vurdum o ölemezdi. olamazdı. o güçsüz değildi.. bir kez daha sertçe yumruğumu indirmemle makine tekrar çalışırken esra ağzını açıp derin bi nefes alırken oksijen tüpünü hızla taktılar doktor da şaşırmıştı hayata dönmesine ne yani ben iki yumruğu sinirle vurmam mı onu hayata döndürmüştü. hayat çok garipti. çok farklıydı. şu an da bir sürü hissi aynı anda yaşıyordum. o kısacık nefes alışında benim adımı söylediğini sonradan fark etmiştim. bu yüzümde sebepsiz bir gülümsemeye neden olmuştu. tarığın ismini duyduğumda ise istemeden de olsa gerilmiştim. vücudunun bir çok yerinde büyük morluklar vardı. kaşı ve dudağı patlakken yüzünde morluklar vardı. kimlerle kavga etti Allah bilirdi. bir kaç saat yoğun bakımdan çıkmadım başında bekliordum uyanana kadar burdaydım tarık da içeri girmek istedi ama ben olduğum için almadılar o da camın kenarından bir dakika bile ayrılmıyordu. esra da hareketlilik olunca direk baktım gözlerini yavaş yavaş açıyordu. beni puslu gördüğü bakışlarından belliydi.
'tarık?' dedi. bunu beklemediğim için gerçekten bozulmuş olmalıydım. beni net görünce kaşları çatıldı bana nefretle bakıyordu.
'tarık nerde?' dedi hissiz çıkan sesiyle. hislerimi dışa vurmamak için yine duvarlarımı indirip o sarsılmaz duruşumu taktım. kafamla camı gösterdim. tarığım yüzünde ki mutluluk burdan okunurken esra da ona en içten gülümsemesini gönderiyordu. ikisininde gözlerinin içi ışıldıyordu. tarık koşarak içeri geldi. esranın yatağının kenarına oturup ellerini avuçlarının içine aldı. beni takmadan konuşmaya başladılar bense sessizce oda dan çıktım farkına bile varmamıştı. hak etmiştim ya da haketmedim daha olayları bilmeden beni yargılamaya hakkı yoktu. bana o nefretle bakışından sonra yaklaşamazdım....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI CENNET
Teen Fictiono farklıydı diğerlerinden herkes'den farklıydı uğruna yanıp kül olduğum o küllerini bir türlü savuramadığım adamdı. bir gülüşüyle bana cenneti yaşatırken aynı zamanda cehennemi hissettiren adamdı. bir türlü beni sevemeyen bana karşı nefret besleyen...