Bölüm 43

35 4 3
                                    

sertçe kendimi çektim. bana kısa bir bakış atıp çıkıp gitti nereye gittiğiyle alakalı hiç bir fikrim yoktu. ben bir şey yapmamıştım canımı acıtmıştı yapacak bir şey yoktu. ben şaşkınlıkla semihin arkasından bakarken baran yanıma gelmişti  
'bakıyorum da ayrılığımıza hiç üzülmüşe benzemiyorsun' dedi. suratına tiksinerek baktım
'sen beni aldat sonra kalk üzülmemi bekle sen.. sen ne aşağılık bir insansın gerçekten sana verdiğim değere yazıkmış'

'esra bir kere dinle lütfen sarhoştum sana da dokunamıyordum benim de ihtiyaçlarım var'
'o zaman benim de ihtiyaçlarım var diyim kendimi başkalarının koluna atıyım' dedim gözleri koyulaşırken sertçe kolumu tuttu
'buna ben izin vermem benimle evleneceksin kendimi affettireceğim sana' dedi gözlerinde ki pişmanlığı görüyordum daha da ileri gittim üstüne gitmem lazımdı
'peki ihtiyaçlarını rahat karşıladın mı eğlenebildiniz mi?' dedim. baranın gözlerin de ki yıkılmışlık daha çok ortaya çıktı uykusuz duruyordu.
'esra böyle konuşma yemin ederim dokunmadım'
'ihanetin affedilecek hiç bir yanı yok baran ben sana bir daha nasıl güvenirim eskisi gibi sevemem seni gördüm ben, gözlerimle gördüm takip ettim seni yıkıldım beni hiç mi düşünmedin. aynısını ben yapsaydım affedebilirmiydin?' dedim. gözleri koyulaşırken kolumu sıktı
'affetmeyi bırak gebertirdim' dedi. kolumu hızla çekip
'o zaman seni ve sürtüğünü gebertmediğime dua et' dedim. bir adım daha yaklaşarak
'anlamıyorsun delirtme beni sensiz yaşayamam kokuna bakışına gülüşüne bu denli alışmışken bu denli her hücrene aşıkken yaşayamam'
'artık ben de seninle yaşayamam' dedim arkamı dönüp giderken kolumu tutup kulağıma yaklaştı
'başkasıyla olabileceğini düşünüyorsan çok yanılırsın buna asla izin vermem ya benimsin ya benim' dedi. dönüp gözlerine baktım kötü bir bakıştı bu
'senden nefret ediyorum' dedim kolumu kurtarıp yanından ayrıldım. babamgil bu tarafa bakıyorlardı her an tetiktelerdi. babamın yanına gittim hemen dibime sokulup
'semih nerde?' dedi.
'Bilmiyorum baba'
'ne dedi sana baran'
'ihtiyacı varmış falan filan affet diyo bende olmaz dedim işte başkasıyla olaman ya benimsin ya benim dedi' 
'anladım dikkatli ol kızım'
'bir şey yapamaz baba korkma' dedim. bu sırada sinan yanımıza gelip babama
' korkma ahmet amca bir şey yapamaz' dedi babam sinana gülümsedi. sinan da gülümseyerek
'semih meydanı bıraktığına göre dans edebilirmiyiz?' dedi güldüm sabahtan beri bu anı kolluyordu. elimi tutup dans pistine çıkardı. semihten de uzundu ki benden de uzundu basketcilere taş çıkarırdı.kafam göğüs kısmına denk gelirken kafamı kaldırıp konuşuyordum. nazikçe ellerini belime koydu semihten sonra nazik gelirdi tabi. bende omuzlarına ellerimi koydum. kafasını eğip bana baktı
'sinan çok uzunsun be' dedim güldü.
'işime geliyo şu an da. bu güne kadar şikayet ederdim ama şu an da işime yaradı'
'ne yönden işine yaradı'
'sen uzunsun ya şimdi ben de senden uzunum işte sonra ikimizde uzunuz...'
'tamam sinan anladım tamam anlatma sen' dedim güldük. sempatik bir şekilde bakarak
'saçmaladım demi?' dedi. gülerek başımı salladım. kafamı indirdim dans etmeye devam ederken başımın üstünde nefesini hissettim. bu durumdan rahatsız olup geri çekildim. kolumdan sıkıca kavrayan bir semih vardı sinan
'semih ne yapıyorsun?' dedi. semih onu dinlemeden beni sürüklemeye başladı. asansöre bindirdi en son kata bastı babam hayretle bakakalmıştı.
'semih derdin ne?' dedim. kolumu hala sıkı sıkı tutuyordu. bana dönüp bakmadı bile. kata geldiğimizde sürüyerek çıkardı deli bir ruh hali vardı sinirliydi. kapının önüne geldiğimizde hala kolumu tutuyordu. ağzı içki kokuyordu. kapıyı açtı en son kattaydık. kolumdan tutarak içeriye çekti. yatağın üstüne çuval fırlatıyo gibi fırlattı korkmadan edemedim. titriyordum. yine ne yaptım Allah bilir.
'senin amacın ne lan!!' diye bağırdı.
'ne diye konuşuyorsun daha aldattı o seni hem gerçek bir ilişki bile değildi aşık oldun demi aptal kız' diye bağırarak devam etti. yataktan ayağa kalktım
'aşık olmadım onu sevmiyorum nefret bile etmiyorum ondan, onun varlığı ya da yokluğu umurum da değil duydun mu beni' diye bende ona bağırdım.
'neden millete gülücükler saçıyorsun lan gülme demedim mi ben sana. sinandan uzak dur çok yüz veriyon millete' diye tekrar sinirli bir şekilde bağırdı. gözlerimi sıkıca yumdum takıntılıydı ve ben de sinirlenmiştim. sinirle yanıma gelip hızla yatağa itti ve bağırmaya devam etti
'sinanın sana olan ilgisini görmemek için aptal olman lazım' diye bağırdı. gözlerimi yavaşça açtım siyaha dönmüş mavilerine baktım alkolle birleşmiş sıcak nefesi yüzüme vururken üzerime eğilmişti üzerimden itip kalkarken ben de bağırdım
'zaten aptalım fark etmiyorum kimsenin ilgisini de sevgisini de hani sen çok akıllısın ya sen göster o zaman aptalım çünkü ben!!' sert bakışlarıyla üzerime gelmeye başladı geri geri yürüdüm sırtım dolaba değince irkildim. üzerime gelmeye devam etti. yandan geçmeye kalktım yeleğimi tuttu üzerimden sıyrılırken kapıya yöneldim. kapıyı açıp gidecekken kapının üzerine elini sertçe koydu öbür tarafada elini koydu. arkamda hissediyordum dönemedimde. saçlarımı sol yanıma attı. işaret parmağının tersini yavaşça sırtımda gezdirdi. hareket edemiyordum. işaret parmağını boynumdan aşağıya sürterek omzuma kadar getirdi. nefesini yanağımda hissediyordum. karnına dirseğimi geçirecekken iki elimi arkada birleştirip tek eliyle tuttu bu kadar güçlü olduğuna artı şaşırmıştım. sağa sola hareket etmeye başladım
'bırak beni gitmek istiyorum' diye sesimi yükselttim. o ise kısık çıkan sesiyle
' benim istediklerim olur' dedi. hareket etmeye devam ederken
'öyle bir kural yok bırak'
'rahat durmazsan kötü kötü şeyler olur sevdiklerine zarar verebilirim' dedi korkunç sesiyle semihten korktuğum kadar çağataydan korkmuyordum. yine hareketsizce durdum. beni kendine çevirip sırtımı kapıya yasladı ellerimi hala arkamda tutuyordu. gözlerine bakamadım utanıyordum.
'gözlerime bak' dedi.çenemden tutup kafamı kaldırdı. gözlerinde farklı şeyler vardı ama çözmeme izin vermiyordu sanki. çenemdeki elini çekti gözlerime bakarak parmağıyla köprücük kemiğimdeki yolu takip ederek 'burası..' dedi sustu. parmağı boynuma geldi yavaşça çene kemiğime çıkararak 'burası..' dedi sustu ama sesi çokk farklıydı anlatamıyordum gözlerinin mavisi koyulaşıyordu. çene kemiğimi takip ederek dudaklarıma geldi 've burası bana ait' dedi. yaptıklarıyla kanım donarken bir şey demeye dermanım yoktu. ellerimi oynatınca yavaşça boşladı bu gün bu ikinci yaklaşmasıydı ve ben çok kötü hissediyorum. omzumdan düşürdüğü askıyı yerleştirdi. kot yeleğimi elime verdi. üzerime geçirip semihe ters bir bakış attım odadan çıkarken kolumu tuttu
'bensiz bir yere gidersen gebertirim seni demiştim yanından 2 dk ayrıldım kurtlar sardı etrafını' dedi çatık kaşlarıyla. kendisinin etrafını da sarı sırtlanlar sarıyordu biz bişi diyomuyduk. sakinleşmişti. asansöre bindik bir metre uzağında duruyordum. yine germişti sinirlendirmişti beni. beraber salona girdik. baran semihi umursamadan bu tarafa doğru geliyordu. gözünü benden ayırmıyordu. babama gözümle baranı göstermemle baranın koluna girip dışarı çıkardı semih zor sakinleşmişti burada kıyamet kopardı. kolumu sıkı sıkıya tutuyordu. masanın başına geldiğimizde bileğimden tutmaya başladı. bizim masanın başına esmer bir kız geldi gerçekten güzeldi benden bile.
'semih sen burdamıydın istanbula hiç gelmez oldun?' dedi. semih bileğimdeki elini çekti nedendir bilmem o an çekmesini istemedim. kızla sohbete başladı
'istanbulda ki işleri kuzenlerim yönetiyor sizin şirketle anlaşmamız da onlarda' dedi. komple kıza doğru dönüp sohbete başladılar. ben bu ortamdan da insanlardan da sıkılmıştım. nasıl olsa babam baranın yanındaydı. yandan yandan ufak ufak yürüdüm bu kıza gıcık olmuştum. dil kıra kıra konuşuyor semihin gözlerini süzüyordu masa da ben de vardım insan bir kafasıyla selam verirdi. Allah bilir aralarında ne var. kız benden büyüktü, rahat semihle yaşıttı. yandan bir bakış attı bana. tekrar semihe dönüp konuşmasına devam etti. ben tam kayacakken çağrı yanıma geldi
'esra bir şeyler içelimmi?' dedi.
'olur' dedim. semih bizi duymamıştı barların olduğu tarafa geçtik. barmene en sertini ver dedim çağrıda aynısını istemişti. barmen kahve rengi sıvı dolu bardakları önümüze koydu. çağrı
'semih seni nereye götürdü bir şey yaptı mı?'
'terasa götürdü bir şey yapmadı sinirlenmiş sadece' dedim gerçeği söylersem ortalık karışırdı. çağrı
'saçının tek teline zarar versinler gebertirim' dedi celallenerek
'sakin ol çağrı kimsenin kimseye bir şey yaptığı yok' dedim içkileri yudumlamaya başladık.
'baran semihi dövmeye yanına geliyordu ahmet amcam olmasa ortalık fena karışırdı'
'valla öyle olacaktı' dedim. içkinin kanımda dolaştığını hissediyordum. kafama diktiğim bardağı barmene uzatıp
'aynısından' dedim. Barmen içkileri doldurdu. Elime aldım içmeye başladım harbi tadı sertti. Kafamı döndürmeye yetmişti. Kafam hala semih ve yanındaki o kızday dı neden bu kadar takıyordum ki Allah kahretsin ya. Sinirlerim gerilmişti kristal bardağı öyle bir sıkmıştım ki acısını hissetmemle sıkmayı bıraktım avucumun içi kan içindeydi. Kristaller kesmişti. Çağrı omzumdan dürterek
'Esra duyuyormusun beni?' dedi. Konuştuğunu bile duymamıştım. Başımı olumsuz anlamda salladım ve ellerimi sakladım. Çağrı endişeyle bakıp
'İyimisin esra?' dedi. Başımı olumlu anlamda salladım. Kanı görmeden temizlemem lazımdı.
'Ben bi tuvalete gidip geleceğim' dedim.
'Yardıma ihtiyacın var mı?'
'Yok saol' dedim. Tuvalete girdim bomboştu. Aynanın karşısına geçtim saçım başım dağılmıştı iyice. Kırmızı elbisenin içindeki beyaz tenimin kanı çekilmiş gibi duruyordu hava iyi olmasına karşın üşüyordum. Bu normal üşüme değildi içten geliyordu. Ellerimdeki kana baktım bardağı nasıl sıktıysam her yeri kesik kesik olmuştu. Kan akmaya devam ediyordu sadece avuç içlerim böyleydi. Suya ellerimi tuttum sızlamıştı kan hala akıyordu peçeteyi alıp kanayan yerlerime bastırdım. Tuvalet kapısı bir anda açıldı. Kızın teki birinin yakasından tutup öperken tuvalete sokmaya çalışıyordu. Bu masaya gelen kızdı. Biri dediğim öbür kişi kafasını kaldırınca gözlerime dolan gözyaşlarını saklayamamıştım. Semihti beni umursamadığı kadar vardı daha yarım saat önce otel odasında bana dedikleri umut vermeye girmiyormuydu? yada bana öyle geliyordu. Nefes alamıyordum. Semihin arkası bana dönüktü kıza
'Ebru ne yapıyorsun' dedi. Kız beni çoktan görmüştü bana aldırmadan öpmeye devam edecekken elimdeki kandan kırmızıya dönmüş peçeteleri çöpe attım. Topuklularımın tıkırtısıyla semih bana döndü gözleri şaşkınlıkla açıldı. Gözlerim de ki kırgınlığı saklayamadım ağlamak üzere olan kızarmış gözlerimide. Ben giderken arkamdan
'Esra!' diye seslendi. Arkamdan gelmeye başlamıştı elimi sıkıca kavradı kesik kesik olan yerlerim ruhum kadar acımıyordu. Kanamaya başlamıştı. Avcumun içini açıp baktı oysa bu yarayıda onu düşünürken istemsiz yapmıştım. Sertçe
'Kim yaptı' dedi. Elimi hızla çekmeye çalıştım bileğimden sıktı sızıdan iki büklüm olsamda ellerinden kurtardım ellerimi. Arkama bakmadan yürümeye başladım. İçimdeki fırtınanın tarifi yoktu ilklerimi almasını geçtim benim diyip.. Her neyse işte içim acıyordu işte. Babamla baran hala konuşurlarken benim bu halimi gördüler. Baran hemen ayağa kalkıp yanıma gelmeye başladı sinirle
'SAKIN!' diye bağırdım olduğu yerde bana bakarken gözlerin deki pişmanlık ve hüznü gördüm. Gözyaşlarımı sıkıyordum. Çağrı arkamdan gelip tuttu
'Esra nereye?' dedi. Gözyaşlarımı sıkıyordum ve konuşacak halim yoktu. Elimi ceketinin cebine sokup arabasının anahtarını aldım.  Hızla arabaya binerken semih de otel kapısının önüne çıkmıştı. Gözlerimdeki yaşları ne kadar bırakmak istemesemde aradan firar ediyorlardı kendi kendime yapmıştım hatayı kendi kendime gelin güvey olmuştum otur ağla şimdi adam napsın senin gibi çirkini çirkindim ben herkes çıkarları için kullanıyordu beni. Yoldan gelen arabalara aldırmadan bir anda yola çıktım. Arkamdan bir sürü korna yedim. Arkamdaki araba bana sinirlenmiş olacak ki uzunları yakıp yakıp söndürüyordu. Direksiyonu öyle sıkmıştım ki kan elbiseme damlıyordu acısımı kimin umurunda. Beni kimse sevemezdi ben bile kendimden nefret ediyorken başkası neden sevsin ki. Baranla tansuyu öyle gördüğümde bile içimde kıvılcım oluşmamışken semihgili sadece öyle görmemle içimde volkanlar patlamış büyük bir ateşin altında kalmış gibiydim. Etrafıma bakmadan deli gibi araba sürüyordum. Bir sürü korna yiyordum. Dokunduğu her yerime cimcik atmaya başladım. Onunmuş bok senin ona ait falan değil. İlklerimi almış olabilirdi ama ona ait değildim onun malı hiç değildim. Benimkisi olmayacak bir hayaldi. Onla ben hiç bir zaman olamazdık onun gözünde erkek meraklısı bir kızdım nasıl olurdu ki o böyle düşünürken. Bana nefretle bakıyordu sürekli rezil etmeye çalışıyordu ben kendime bu davranışlardan pay çıkarmasam bile gökyüzü gözleri gözlerime gün doğduruyordu. Ağlıyordum içim yana yana ege den sonra hissettiğim en derin acıyla ağlıyordum. Yol bittiğinde tepeme sürdüğümü fark ettim. Arabadan inip son sese bağırdım
'SENDEN NEFRET EDİYORUM ALLAH KAHRETSİN NEFRET EDİYORUM!' hıckırıklarla ağlarken
'Allah kahretsin seviyorum' dedim.  bu hale geldiğimin farkında bile değildim hangi ara ona bu kadar tutulmuştum ki anlamamıştım. Nefes alamıyor gibiydim. Arabanın tekerlerini tekmelemeye başladım sinirimi çıkaramıyordum. Taşları aşağı atmaya başladım ama hiç bir şey içimdeki hırsı dizginleyemiyordu. Oturdum saçımı başımı yoldum. Avuçlarıma çakıl taşlarını alıp son gücümle sıktım canımın acıması beni sakinleştirmişti az da olsa. Ellerim ruhum kadar acımıyordu neden böyle oldum neden yıkıldım ben güçsüz bir kız değildim ne oldu da hemen göçük altında kaldım. kendimi kaybettiğimin farkındamıydım...

Eve sabaha doğru geldim. Kafam dağınıktı hiç bir şey düşünemiyordum. Herkes uyuyordu onun odasının ışığıda yanmıyordu. Babamın ışığı yanıyordu odasına gittim. Kapıyı çaldım benim olduğumu anlayınca yumuşak sesiyle gel kızım dedi.
'Baba özür dilerim öyle gitmek istemezdim ama yaşadıklarım ağır geldi. Eski hayatımızda böyle şeyleri bilmezdim sokakta sadece erkek çocuğu gibi oynamayı bilirdim. Şimdi ise hayatım bambaşka oldu yani alışık değilim' dedim uzun konuşmutum zaten konuşacak halim yoktu. O da sabaha kadar beklemişti gözlerinden belliydi.
'Esra kızım asıl ben özür dilerim ne kadar güçlü görünmeye çalışsanda, içinde benim yüzümden kırgın duygusal bir kız çocuğu var erkek sevdam yüzünden kız çocukluğunu doyasıya yaşayamadın.' dedi. Kocaman deri koltuğa geçerken kolumdan tutup yanına oturttu. Kafamı göğsüne yasladı 18 senelik hayatım da kendimi bildim bileli bir ilk gerçekleşiyordu. Babam
'Sen benim bir tanecik kızımsın. Bu güne kadar başımı öne eğecek hiç bir şey yapmadın on tane erkeği getirsem hiç birin de sende ki yüreği bulamam. Çocukluğunu doyasıya yaşamana izin vermediğim için affet kızım' dedi saçlarımı okşarken ilk defa babamın beni sevdiğini hücrelerime kadar hissettim bu konuşması beni çok etkilemişti gözlerimden yaş akıyordu. Çocukluğumu yaşamadığıma değecek bir şeydi bu. babam bu güne kadar bana bir çok hatası olmasına rağmen özür dilememişti.
'Bir erkek evladım olsa senin gibi olmazdı. belki de geri kafalı adamımdır ben bazı şeyleri tavşan karşıya geçtikten sonra anlıyorum' dedi. Dediklerine kıkırdadım.
'Babam çocukluğumu en iyi şekilde yaşadım ve senden sevgi görmediğim gün sayılarını topla o günlerde bana yavaş yavaş vereceğin sevgiden daha derin hissettim bu gün' dedim. Karnına sarılıp küçük bir çocuk gibi oraya kıvrıldım. Babam saçlarımı sevmeye devam etti babanın verdiği huzur ve güveni daha içten hissettim. O beni küçükken sevmemiş olsa bile her zaman ilk sevgilimdi ilk kahramanımdı. Babam saçlarımı sevmeye devam ederken gözlerim kapanmaya başladı. Yavaşça doğruldum. Babam
'Hadi git de uyu yarın işe de gitme seninle konuşacaklarım var' dedi. Başımı salladım. Yanaklarını uzatıp
'Prensesim bana iyi geceler öpücüğü vermeden mi gidiyormuş?' dedi. Gülümsedim ilk defa ilk defa kendimi kız çocuğu gibi hissettim. Yanaklarını öpüp iyi geceler diledim. Odama girdim babamla yaşadığım duygusallık yüzünden gözlerim hala nemliydi. Kıyafet odama geçtim kısa şortlu takımımı aldım. Üzerimdeki elbiseyi yavaşça çıkardım. Altıma şortumu geçirdim. Arkamda bir şey hissetmemle hızla arkamı döndüm....

SAKLI CENNETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin