ESRA'dan devam
semih masmavi gözlerini gözlerime dikmiş beni sarsıyordu
'esra uyan esra!!' diye bağırıyordu. bense inada gözlerimi açmıyordum. boynumda nefes hissetmemle gözlerimi yavaşça araladım semih falan yoktu. bir yatakta yatıyordum burası baranın yatak odamız dediği yerdi. kollarım bir yere bağlıydı ayaklarımda bağlıydı.arkamda sesini duymamla korktum. ölmemiştim bunu bile becerememiştim.bileklerimi sarmıştı bilerek kolumdan bağlamıştı.
'sana iyi davranmak olmuyormuş. kapıyı kırıp yetişemesem ölecektin farkındamısın sen? elimden nefesimi almana müsade edemem nefesimsin sen benim' dedi. avuç içlerime baktı
'kendine bir daha zarar verme sakın!' dedi sinirle. yataktan kurtulmaya çalışmadım çünkü imkansızdı
'baran yeter bırak beni'
'sen semihe mi aşıksın sürekli onu sayıkladın' dedi sinir ve ürkütücü sesiyle. aynı zamanda üstüme çıkıp gözlerimin içine baktı
'hayır aşık falan değilim'
'o zaman neden beni istemiyorsun?'
'senden tiksiniyorum sevmiyorum seni bırak!!' diye bağırdım. ağırlığını üzerime vererek
'o zaman bana mecbur kalırsın sana bunu yapmak istemezdim bir tanem ama başka çarem kalmadı seni kimseyle paylaşamam sana bunu anlatmaya çalıştım ama anlamadın.' dedi. elindeki makası görünce seslice yutkundum sesim çıkmazken aklıma binbir türlü şeyler geldi elim kolum ayaklarım bağlıydı. bileklerim sızlıyordu. ilk önce ıslanıp kurumuş tişörtümü yavaş yavaş kesiyordu. bu beni korkutmuştu. gözleri tam bir manyak gibi bakıyordu. altta olabildiğince çırpınarak bağırmaya başladım.
'baran bırak beni yalvarırım evlenicem nolursun bırak imdatt!' diye son sese bağırıyordum baran ise bana sırıtarak
'sevgilim boşuna boğazını acıtma burada sadece sen, ben ve ıssız koca bir ormandan başka hiç bir şey yok sesini duyamazlar. korkmana gerek yok.' dedi. tirtirtitriyordum hıçkırarak ağlıyordum nefesim kesilmek üzereydi. çok korkuyordum. çok kötü hissediyordum ölmek büyük kurtuluştu benim için. ağlarken nefesim kesildi daha fazla dayanamıyordum bu olanlara. sağa sola hızla çırpınmaya başladım. kollarımı ve ayaklarımı sıkıca bağlamıştı. altta çığlık atıp yapmaması için yalvarırken kendimden geçmiştim gözümün önü simsiyahtı. ağlamaya devam ettim. ellerim çözüldü ayaklarımda ama kendimde değildim titriyordum ve gözümün önü simsiyahtı. bana değen elleri bağırarak itmeye çalıştım. inadına elleriyle yüzümü avuçlarının içine aldı. bağırıyordu
'esra aç gözünü kurtuldun esra ben burdayım bak yanındayım kendine gel küçüğüm' dedi. bu huzur bulduğum sesle ağlamam durup iç çekişlerine dönerken gözlerim kapalıydı. gözlerimin önü netleşirken ayakta duramayacağımı anlayıp kaslı kollarına tutundum. gözlerimi açtım gökyüzleri bana bakarken rüya olmadığını anladım. baransa yerde eli yüzü kan içinde yatıyordu. ayaklarımda derman yoktu semihe tekrar baktım alnımdan öptü. ona kılım kıpırdamıyordu. semih yetişmişti kurtarmıştı beni. yine o kurtarmıştı. ceketini çıkarıp üzerime giyindirdi. ayaklarımda derman kesilmişti semihin gök mavisine son kez bakıp sesim kısılarak
'semih' derken kollarına yığılıp kalmıştım. anında beni kucakladı ama dayanacak halim kalmamıştı.Gözlerimi açmamla krize girmem bir olmuştu. Kimseyi yanıma yaklaştırmıyor dokundurtmuyordum. Sürekli sakinleştirici ve anti depresan yedim. Doktor bir psikoloğa gitmem gerektiğini söyledi. Polisler ifademi aldılar boynumda ki morluk ve bilek ve avucumdaki yaralar için bense olanları anlattım kendimin yaptığını söyleyince korkma sana bir şey yapamaz gerçekleri söyle dediler. Semih de odada dinlemişti ama anlatırken yine kötü olmuştum. Şimdi nerdemiydim bir haftadır gün yüzü görmediğim deliler hastanesinde ki bir odadaydım. Her gün annemgil geliyordu. İfadeden sonra tekrar kriz geçirdim ondan sonra konuşamaz oldum yani isteğimle konuşmuyordum. Yine o olayı soracaklardı ve ben yine aynı olacaktım. Semihinde her gün geldiğini unutmamak lazımdı. Doktora istemiyorum desemde semih bir zorluk çıkarıp girmişti. Sandalyeyi yanıma çekip hiç konuşmadan bana bakıyordu bense dışarıya zaten yeterince içime birikmişti daha fazla biriktiremezdim. Kendime zararı olurdu hani saf oksijeni soluduğunda baş ağrısı yapar ya da burnun kanar ya ben de semihe daha fazla bakarsam kalpten gidecektim. Bu gün yine görüş saati geldi dışarıya çıkmıyordum odadan adımımı atmıyordum aslında hastanede yatmak bir yönden iyi olmuştu. Antidepresanları saymazsak beni uyuza çevirmişti. Dışarıya demir parmaklıklı camdan bakıyordum hapishane gibiydi. Kendime zarar verme ihtimalim olduğu için oda da yatakdan başka hiç bir şey yoktu su içmek için bile hemşireyi çağırıyordum bu hastane en sağlam adamı bile hasta ederdi. Kapım yavaşça açıldı. Gök mavileriyle bir kez daha karşılaştım. Kafamı dışarıya çevirdim. Yine sandalyeyi çekip oturdu burdan ne zaman çıkacaktım bilmiyorum ama kafayı yememe ramak kalmıştı. Semih kollarımdan tutup.
'Esra lütfen bu gün gözlerime bak hepsi benim yüzümden oldu yalvarırım gözlerime bak' dedi. Gerçekten yalvarır bir şekilde söylüyordu. Ben de öyle bir özledim ki mavilerine bakmayı anlatamam. Yataktan yavaşça ondan tarafa döndüm ayaklarımı yere sarkıttım. gözlerimin içine bakıyordu ama gözlerinde ki sadece bana karşı kaldırmadığı duvarları duruyordu. Bende onun gözlerine baktım. Baranın bana her dokunuşunda içim bulanmıştı. Orda gördüğüm rüyalar aklıma geldi semih rüyamda ağlayarak beni sarsıyordu. Onun ağlamasını bile düşünemiyordum. Gözlerimden iki damla yaş firar etti gözleri öyle derin di ki bakarken bile dalıyordum başka alemlere. Benin gözümden akan yaşla semihin kaşları çatıldı. Sinirle ağzını bir kaç sefer açtı ama geri kapadı. Sonunda dayanamadı ve
'Neden ağlıyorsun sana bir şey mi yaptı?' dedi. Sorusuyla aklıma kurtulduğum gece geldi bana manyak bir sapık gibi bakıyordu eğer gelmeselerdi yapacaktı. Ağlamam şiddetlenince semih sandalyeden kalkıp yanıma oturdu beni kollarının arasına aldı. Göğsünde ağlarken saçımı okşuyordu ama zerre tepki vermiyordum ona karşı böyle olmamdan nefret ediyordum. Kısık ve sakinlik veren sesiyle
'Onu bin pişman edeceğim. Sana dokunması senin masumluğunu kaybetmeni sağlamaz ilklerin hala bende unutma ki daha alacağım bir sürü ilk anların var' dedi. İstemsizce son dedikleriyle göz yaşım durup gülümsememe neden oldu. Kafamı kaldırdığımda göz kırpıp alnımı öptü aynı rüyamda ki gibi öpmüştü. Elindeki poşeti yeni fark etmiştim. Poşeti alıp içinden simsiyah yüzlü ajanda tipi büyük bir defter çıkardı. Ve siyah kurşun kalem silgi ve açacak. Bana uzatıp
'İçinden ne kadar kötü şey geçiyorsa yaz' dedi. Görüş saati bitmişti başımı salladım. Defteri bir kenara atıp yatağa uzandım. Kafam bomboştu hiç bir şey düşünemiyordum. Tavanı izledim bayağıdır böylece durdum. Hastane beni daha da bunalıma sokmuştu dışarda olsam çoktan kendime gelirdim ama babam tedavi görmemi istedi. Gözümün önünden semihin suratı gitmiyordu her an benimleymiş gibiydi. Defteri elime aldım. Ne demişti içinden geçenleri yaz. Ben de çizerdim. Defterin yaprakları bembeyazdı. Elime siyah kurşun kalemi aldım. Rastgele karalamaya başladım. Odaya doktor girdi. Biraz sohbet ettik. Dışa neden konuşmadığımı sorunca kriz geçireceğimden korktuğumu söyledim. Doktor odadan çıkarken
'Bana mavi renkli kuru boya getirirmisiniz?' dedim. Ne yapacaktım ki saçmaca bu rengi istemiştim. Çok geçmeden getirmişti. Karalamam devam ettim. Detaylıca bakmadan diğer sayfayıda karalamaya başladım. Bir sürü sayfayı kullanmıştım. Ellerim ağrıyınca kalemi bırakıp ilk sayfaya döndüm. Saçma karalamam neye benzemişti. Bir çift göze benziyordu. Mavi kalemi elime aldım. Maviyle renk verdim. O an beynim boştu sadece gözümün önüne gelenleri çizmiştim. Bu gözler aynı semihinkiler gibi olmuştu gök mavisi anlamlı bakışlarından olmuştu. Nasıl bu kadar detay çizebilmiştim hayretti doğrusu. Diğer sayfalara baktığımda karalamadan çok onun yüz mimiklerinin her zerresini ayrı ayrı yüzünü çizerek yansıtmıştım. Ressam olsa bu kadar yansıtamazdı ben şaşırmıştım ben semihi çizmeye diye başına geçmemiştim. Yüz hatlarını mimiklerini yüz şekillerini öyle ezberlemiştim ki detayına kadar çizmiştim. bu yaptığım suratım da saçma bir gülümsemeye sebep olurken mavi kalemi elime alıp gözlerine renk verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI CENNET
Teen Fictiono farklıydı diğerlerinden herkes'den farklıydı uğruna yanıp kül olduğum o küllerini bir türlü savuramadığım adamdı. bir gülüşüyle bana cenneti yaşatırken aynı zamanda cehennemi hissettiren adamdı. bir türlü beni sevemeyen bana karşı nefret besleyen...