Keyifli okumalar.
Kahvelerimiz geldiğinde masada ki gerginlik hala devam ediyor, Karan bir şeyler söylemeye yeltenip hemen sonrasında vazgeçiyordu. Salman ise Karan'ın bu haline eğlenerek bakıyordu.
"Beni beklemiyordun sanırım?" dedi yüzünde ki eğlenen ifadeyi sesinde de hissettirerek. Karan kahvesinde ki bakışlarını çekip bana baktı. Beni mi suçluyordu o? Bakışlarını Salman'a çevirdi.
"Beklemiyordum. Sahi, sen neden geldin?" Dedi dişlerinin arasından.
"Neden gelmeyecekmişim?" dedi Salman Karan'ın aksine alaycı bir tavırla.
"Ne konuşmamız gerekiyorsa konuşalım mı?" diyerek araya girdim.
Karan derin bir nefes alırken Salman kolunu oturduğum sandalyeye uzattı. Göz ucuyla ona baktığımda onun gözleri dışarıyı süzüyordu. Aradığı kişiyi bulunca bakışları hala bir şey söylemeyen Karan'a çevrildi.
"Yalnız bizim acelemiz var. Bir an önce konuşsan da gitsek?"
"Buyur git. Seni tutan bir şey yok değil mi?"
"Neha'nın burada olması yeterli bir neden." Dedi yapmacık bir gülüşle.
"Karan, lütfen artık ne konuşacaksak konuşabilir miyiz?" diyerek tekrar araya girdim. İkisinin birbirinden hoşlanmadığını fark etmiştim toplantıda ama Salman biraz fazla mı yükleniyordu sanki?
Karan'ın hareketlendiğini görünce şaşkınlıkla ona baktım. Gidiyor muydu?
"Yalnız konuşabileceğimiz bir zaman ayarlarsan memnun olurum Neha." Dedi ayağa kalkarken.
Salman da sandalyesinden kalkmış Karan'a elini uzatmıştı. Karan kendisine uzatılan ele önce boş boş baktıktan sonra gönülsüz bir şekilde o da elini uzattı.
"Neha yoğun bu sıralar. Bilirsin nişan hazırlıkları falan..."
"Nişandan beş dakika önce bile olsa mutlaka konuşurum ben, sen dert etme."
Salman abartılı bir şekilde hayret ettiğini gösteren bir ifadeye büründü.
"Nişanımıza davetli misin? Ailelerimizin dışında kimseyi çağırmadık." Dedi genişçe sırıtarak. Karan elini çekip bir şey söylemeden hızla yanımızdan uzaklaştı. Sandalyesine iyice yerleşen Salman'a soru dolu gözlerle baktım. Ama neyi nasıl soracağımı bilmediğimden yalnızca baktım öylece. O ise az önce ki gösterisinden oldukça keyif aldığını belli edercesine masanın ucundaki menüye uzanıp karıştırdı. Önüme doğru uzattığı menüye baktığımda tatlı çeşitleriyle karşılaştım.
"İki jalebi ve ladoo ile beni kandırabileceğini mi sandın? Öyle sandıysan büyük yanılıyorsun."
Ona boş boş bakarken o gözleriyle menüyü işaret ediyordu. Hafif bir şekilde gülümseyip ne istediğini ona sorsam da aklım Karan'ın söyleyeceği şeyde kalmıştı. Nişandan beş dakika önce olsa bile söyleyeceği şey ne olabilirdi? Siz olsanız merak etmez miydiniz? Ah, Karan! Derdin ney acaba... Hafif düşen enerjimin farkında olan Salman bunu irdelememeyi tercih etmiş kendisi aynı enerjisiyle devam etmiş ona ister istemez uyum sağlamama neden olmuştu. Aklımın dağılmasına yardımcı olmuştu yine ve yeniden. Ben istediği siparişi verirken o arkadaşını aramış kibarca bize katılması için davet etmiş olsa da konuşmasından anladığım kadarıyla arkadaşının gitmesi gerektiğinden bize katılmamıştı. Tatlılarımızı yerken oradan buradan alakalı alakasız şeylerden yeterince konuştuktan sonra kalktık. Yolda arkadaşının yapacağı haberi yayınlamadan önce içeriğini bana yollayacağını söylemişti. Evin önüne geldiğimizde görüş açıma giren araba ile kalakaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Hikâye
RomanceYıllardır bildiklerini sandıkları duygularda aslında onlardan cahili yoktu. Bir anlaşmayla girdikleri yolu düşe kalka da olsa bitirebilecekler miydi? Peki ya cahil oldukları duyguyu öğrenebilecekler miydi?