Bölüm hakkında yorumlarınızı bekliyorum. ♥
Umarım sadece okuyup geçmezsiniz. >_<
Keyifli okumalar.
Rize'den sonra Antalya'ya geçiş yapmıştık. Orada hava daha iyiydi. Salman'ın ortağı olduğu otelde zaman geçirdik bir süre. Daha sonra oranın tarihi yerlerini gezdik. Burası da en az Rize kadar güzel bir yerdi. Türkiye gerçekten de güzel bir ülkeydi. Antalya'da da 2 gece kaldıktan sonra İstanbul'a geçiş yaptık. Aslında İstanbul'dan önce İzmir ve Çanakkale'ye gideceğimizi söylemişti Salman. Ama Yasin aracılığıyla aldığı bir haber doğrultusunda daha erken dönme durumumuz söz konusu olduğundan önce İstanbul'a geçmeyi uygun görmüştük. İstanbul'a geçtiğimizde bizi yine Yasin karşılamıştı. İlk günü onun rehberliğinde geçirmiştik. Soğuk havaya rağmen o kadar çok yere gitmiştik ki gezdiğimiz yerlerin adlarını unutuyordum artık. Gün sonunda Yasin ile akşam yemeğini yedikten sonra ayrılmıştık. Yarın için Salman'ın planı doğrultusunda gezecektik. Yasin olmayacaktı yani. Salman'a planını sorsam da beni "Yarın gezer görürsün." diye geçiştirip durdu. İlla merak ettirecekti.
*
Sabahın erken saatlerinde gezi planı için takıyor beni peşine Salman. Nereye gittiğimizi yine birkaç kez sorsam da cevap vermemeyi tercih ediyor. Erken çıkmış olsak da trafik sebebiyle epey vakit kaybediyoruz. Salman bunu hesaba kattığını söylüyor. Sonunda Yasin'den aldığı arabayı bir yere park ettikten sonra arabadan inip onu takip ediyorum. Yürüdüğümüz dik yolda ki eski evleri, sıra sıra dizilmiş kafeleri ve sabahın erken saatleri olmasına rağmen bu kafeleri dolduran insanları inceliyorum dikkatle. Bakışlarımı yola çevirip öyle ilerliyorum bir müddet. Kafamı kaldırmamla karşımda devasa bir kule ile karşılaşıyorum. Heybeti ve güzelliği ile olduğum yerde kalıyorum öylece. Benden bir iki adım önde olan Salman durduğumu anlamış gibi bana dönüyor. Şaşkın bakışlarımı ona çevirdiğimde bilmiş bir gülümse yer ediniyor suratında. "Gel," diyor tekrar önüne dönüp yürümeye devam ederken. Bakışlarımı kuleden çekmeden ilerliyorum bende. Kulenin önüne geldiğimizde kulenin dibinde dağınık bir şekilde dizilmiş masalarda oturanları ve merdivenlerde sırada olan birkaç kişi görüyorum. Asansör beklediklerini öğreniyorum. Biz de beklemeye başlıyoruz. Gelen asansöre biniyoruz bizle bekleyen birkaç kişiyle. Asansör bir müddet çıktıktan sonra duruyor. Kalan 2 kata merdivenle devam etmemiz gerektiği söyleniyor. Salman beni önüne katarak merdivenlere yönlendiriyor. Sonunda ulaşıyoruz kulenin balkonuna. Saat yönünde dönerek ilerliyoruz. Önce büyüklü küçüklü dağınık bir şekilde yerleşmiş evler giriyor görüş alanıma daha sonra... Gördüğüm manzara ile nutkum tutuluyor. Koskoca İstanbul gözlerimin önünü seriliyor sanki.
Bakıyorum... Bakıyorum... Bakıyorum.
İzlemeye doyamıyorum.
Deniz, üstüne mavinin en güzel tonunu çekmiş muazzam bir güzellik sunuyor. Nasıl güzel olduğunu anlatacak tek kelime edemiyorum. Salman'dan da herhangi bir tepki gelmediğini fark ettiğimde zorlanarak ayırıyorum bakışlarımı eşsiz güzellikten ve Salman'a çeviriyorum. Sağ elini demire koymuş sessizce keyfini çıkarıyor manzaranın hafif bir gülümsemeyle. Bakış açımı biraz genişlettiğim zaman daha bir güzelleştiğini fark ediyorum manzaranın...
Eşsiz güzelliği, eşsiz bir güzellikle seyreden adam.
Bakışlarını ağır ağır çekiyor mavi manzaradan ve benim kahvelerime dikiyor. Gülümseyişi hafifçe siliniyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Hikâye
RomanceYıllardır bildiklerini sandıkları duygularda aslında onlardan cahili yoktu. Bir anlaşmayla girdikleri yolu düşe kalka da olsa bitirebilecekler miydi? Peki ya cahil oldukları duyguyu öğrenebilecekler miydi?