Bölüm 48

121 17 34
                                    

Belki yorum neyin yapmak isterseniz satır aralarını hatırlatam dedim.


Keyifli Okumalar.


Kanser.

Bir kelime altı harf.

Bu kadar küçük bir şeyin binlerce insanın hayatını darmadağın etmesi ağırdı. Çok ağırdı. Kimseye yakıştıramadığım bir hastalıktı bu. Kimseye yakışmazdı. Her zaman başkalarının bu illete düştüğünü duyardık. Üzülürdük ama sonra geçerdi.

Unutulurdu...

Çünkü ateş düştüğü yeri yakardı. Unuturduk çünkü yabancıydık hastalığın pençesinde cebelleşen insanlara.

Bu hastalığın adının geçtiği ortamdan bile kilometrelerce uzaklaşmak isterdim. Çok saçma. Altı harfin yan yana gelip oluşturduğu tek kelimenin insanı bu denli korkutması bu denli yıkması çok saçma. Neden? Neden bize de uğramak zorundaydı?

Çok mu mutlu olmuştuk?

Çok mu gülmüştük?

Salman, hiçbir zaman duymak istemediğim, bu haberi verdiğinde içime düşen acı filizi canımı çok yakmıştı. Çok fazla yakmıştı. İkizler bir yanımda ağlarken ben de ağlayarak onları susturmaya çalışıyordum ama kendimde değildim.

Rani...

Göz yaşlarıma engel olamıyordum. Biz ondan yeni bir canın haberini bekliyorduk. Kendi canının hayati riske girmesini değil. Salman babasıyla konuşurken eli ayağı boşalmış bir şekilde koltuğa çökerken o an çöreklenmişti içime korkunun tohumları. O an anlamıştım kötü bir şeyler olacağını. Elinden çoktan kapanmış telefonu alıp yan tarafına bıraktığımda buğulu gözleriyle yüzüme bakıyordu. Tek bir şey söyledi.

"Rani... Kansermiş. Mide kanseri..."

Korkuyla elimi ağzıma götürüp kapadığım an akmaya başlamıştı yaşlarım. Hıçkıra hıçkıra ağlama isteğimi bir kenara itip düşüncelerinin arasında boğulduğunu bildiğim kocama sarıldım sıkıca. O hareket etmedi.

O bana sarılmadı.

Ben daha sıkı sardım onu. Yaşlarım omzuna düşerken "Armaan mahvolur Neha..." dedi fısıltıyla. Engel olamadığım bir hıçkırık kaçtı dudaklarımın arasından.

"Aryan çok küçük daha... Çok küçük."

"Daha çok genç Rani... Daha çok genç... Aryan'ı bırakamaz o... Armaan'ı bırakamaz. Rani onlarsız yapamaz..."

Salman düşüncelerini fısıltıyla söyleyip dururken kendimi geri çekip yaşlarımı sildim hızlıca. Islanmış ellerime aldırmadan yüzünü kavrayıp bana bakmasını sağladım.

"Ölmeyecek. Bana bak Salman. Ölmeyecek. Hasta. Sadece hasta. Anladın mı beni? Ölecekmiş gibi konuşma. Tedavisi var her şeyin. Duydun mu beni?"

Salman kızarmış bakışlarını bakışlarımdan çekmeye çalışıyordu. En sonunda yere eğdi başını. Bir damla düştü gözlerinden. O bir damla içimi nasıl yakıp kavurdu anlatamazdım.

"Salman lütfen. Yapma böyle. Armaan'ı düşün. Aryan'ı düşün Salman. Onlara en büyük destek sen olacaksın. Birlikte atlatacağız, birlikte söküp atacağız bu hastalığı" Salman kafasını onaylarcasına sallasa da göz yaşları damla damla düşüyordu. "Salman n'olur. N'olur yapma böyle. Salman..."

Fısıltım Salman'ın hıçkırıkları arasında yitip giderken kafasını kaldırıp yaşlarını sildim. Bir anda beni de önünde çöktüğüm yerden kaldırıp ayaklandı. Akan yaşlarını çabuk bir şekilde silerken gözlerinden "Gidelim. Armaan'ın yanına gitmem lazım. O şimdi mahvolmuştur. Hem... Hem Aryan da ne olduğunu anlamamıştır. Onu oradan alırım. Anlamasın bir şey." dedi ileri geri adımlayarak.

Bizim HikâyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin