Bölüm 30

207 22 141
                                    



Bölüm hakkında yorumlarınızı bekliyorum.

Umarım sadece okuyup geçmezsiniz. >_<


Keyifli okumalar.

Türkiye gezimiz planladığımız süreden daha kısa sürmüştü. Salman'ın işleri, gezinin kısa sürmesinde ki en büyük etkendi. Dürüst olmak gerekirse bu kadar çabuk bitmiş olması üzmüştü beni. Böyle iyiydik. Salman ile bilmediğimiz şehirleri keşfetmek ve farkına varmasak da birbirimizi de keşfetmek güzeldi. Yani o beni ne kadar keşfediyordu bilemiyordum. Ama ben kesinlikle onu daha da keşfediyordum ve bu mutlu ediyordu beni.

An itibari ile Hindistan'daydık. Uzun zamandır görmediğim, Salman'ın şoförü olan adam havaalanının çıkışında bizi bekliyordu. Bizi fark ettiği zaman hızlı bir şekilde yanımıza gelmiş ve bizi selamlamıştı. Valizlerin birazını o birazını Salman ve bir iki küçük çantayı da ben taşıyarak otoparka doğru ilerlemeye başladık. Ben yolun verdiği yorgunluktan dolayı sessizken Salman şoföründen haberleri alıyordu. İlk önce ilgimi çektiği için biraz kulak misafiri olmuş olsam da hemen sonra vazgeçtim onları dinlemekten. Sıkıcıydı. Arabaya ulaştığımızda onlar valizleri bagaja yerleştirirken ben arabanın arka kapısını açıp konforlu koltuklara kurulmuştum güzelce. Bir süre sonra şoför koltuğu ve ön yolcu koltuğu da dolmuştu. Salman ve Balraj konuşmalarına devam ederken sabit bir hızla ilerleyen araba benim uykumu getiriyordu. Göz kapaklarıma iyice binen ağırlıklar ile tam kendimi bırakmıştım ki Balraj'ın sorduğu soru ile kendime geldim.

"Uçağınız sabah 6'da ise yarın evinizden alıyorum o zaman sizi değil mi?"

"Sabahın o saatinde nereden alabilirsin başka Balraj?"

Salman gülerek sorusunu sorarken gömüldüğüm köşeden çıkmıştım ben de.

"Sabah 6 uçağı mı?" diye sordum ani bir şekilde. Salman omzunun üzerinden bana çevirdiği bakışlarıyla önce bir sorgulayıcı bakış attı daha sonra da kafasını aşağı yukarı salladı evet dercesine.

"Dubai'ye geçiş yapacağımı söylemiştim."

"Hemen ertesi gün geçiş yapacağını söylemedin."

"Fark eder mi?" dedi. Bunu cidden merak ederek soruyor gibi bir hali vardı.

"Direk geçerdin ekstra yorulmazdın ve zaman kaybetmezdin en azından."

"Evde yalnız kalma lütfen. En geç 1 haftaya döneceğim. Ya sizinkilerin ya bizimkilerin yanına git kalmaya..."

Salman az önce benim söylediğim şeyleri es geçmiş bir şekilde direktiflerini veriyordu bana. Herhangi birinin yanına gidip kalmasam olmuyor muydu? Aslında ailemi çok özlemiştim ama düğünden sonra çoğu akrabamızın hala bizde kaldığını bildiğimden pek oralı da olmadım. Salman olmadan Salman'ın ailesinin yanında ne işim vardı zaten?

"Gerek yok bence kalmaya. Hem kendi güvenliğinizin yetersizliğinden mi şüphe ediyorsunuz Mr.Haider?"

"Güveniyorum elbette Mrs. Haider fakat tedbiri de elden bırakmamak gerek."

*

Uyuşuk bir şekilde dişlerimi fırçalıyordum. Bugün dört gün olmuştu ve Salman hala dönmemişti. Meraktan deliriyordum fakat onu arama gibi bir girişimde de bulunmuyordum. Çünkü Salman da aynı şekilde beni aramıyordu. İşlerimi hallettikten sonra banyodan çıkmış ve oturma odasına geçmiştim. Ali dağınıklığını öylece bırakıp gitmişti yine. Söylenerek onun dağıttıklarını toplamaya başladım. Onu misafir odasında ağırlamam gerekiyordu belki ama orası aslında Salman'ın odası olduğu için bu fikri es geçmiştim direk. Tabii bunu Ali'ye açıklamak zordu. Her zaman ki gibi tartışma çıkarmış ve Ali'ye pes dedirtmiştim. Kadınların birkaç taktiklerinden biriydi bu. Söylen ve karşıdakini bıktır. Annemden öğrendim de diyebilirim.

Bizim HikâyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin