Bölüm 32

212 24 126
                                    

Bölüm hakkında yorumlarınızı bekliyorum ♥

Okuyup geçmeyin satır aralarını ziyaret etmekten kaçınmayın lütfen >_<

Keyifli okumalar.

Zaman.

Çok acayip bir şey. Öylece akıp gidiyor ve hiçbir şekilde buna engel olamıyorsun. Bunları düşünürken geçen saniyelere bile üzülüyorum. Evleneli bir ay hatta bir ay bir hafta olmuştu. Salmanla aramız iyiydi. Hatta çok çok iyiydi. Bunları düşünürken sırıtan suratımı ellerimle kapıyordum. Çünkü aramızın iyi olması mutlu ediyordu. Güzel hissettiriyordu. Böylesine güzel hissetmeyeli ne kadar olmuştu sahi?

Sabahları evden birlikte çıkıyorduk. Arada beni o bırakıyordu. Yani aslında Salman birlikte gitmeyi teklif ediyordu bende her teklif ettiğinde çok mantıklı bir fikirmiş gibi hemencecik kabul edip kuruluyordum yan koltuğuna. Ayrıca cidden mantıklı bir fikirdi. Neden yarısı aynı olan yolları ayrı arabalarda tepelim ki? Dönüş saatlerimiz ise farklı olduğundan kimin erken geleceği pek belli olmuyordu ama genelde ben daha erken evde oluyordum. Çalan kapının ardında Salman'ın olmasından daha güzel bir şey varsa o da çaldığım kapıyı Salman'ın açmasıydı kesinlikle. Bu tarifi imkansız bir duyguydu benim için...

Mesela ikimizde de anahtar olmasına rağmen zil çalmayı tercih ediyorduk. Daha hiç Salman'ın zile basmadan eve anahtarla girdiği olmadı. Aynı şekilde ben de zile basıyordum hep. Kapı açılmıyorsa anahtarımı çıkarıyordum. Bu çok güzel değil miydi?

Ben ki evimde kardeşim anahtarını almadığı zaman ya da anahtarı olduğu halde zile basıyor, kapıya vuruyor diye -ki belirtmek isterim kapıyı ben değil genel de Radha abla açardı- sinirlenip, söylenir dururdum. Belki şu an ki düşüncelerim kardeşim Ali'ye haksızlıktı ama umurumda değildi. Çünkü o da bana aynı şekilde davranıyordu. Ne diye umurumda olacakmış? Ayrıca bir iki gün bize gelmiş ve yemeklerden şikayet edip gitmişti. Ali'ye sinir oluyordum. Ama onu özlemiştim. Arayı fazla açmıştı gıcık.

Masamın üzerindeki düzenlediğim dosyalara baktım göz ucuyla. Şirkete gelmediğim zamanlarda birikmiş onca şeyi ancak toparlayabilmiştim. Babam sağ olsun hiç el atmamış ve de attırmamıştı. Stajyerken de canımı okumuştu böyle. Aptal Karan'ın peşinde az koşmamıştım iş güç yüzünden. Tabii o zamanlar ben de aptal aşıktım. Ya da öyle olduğumu sanıyordum.

Saate baktığımda artık çıkmam gerektiğini fark edince kalktım. Hızlıca montumu giyip ve eşyalarımı toparlayıp hazırlanıp odamdan çıktım. Abha kemik gözlüklerini takmış bilgisayara odaklanmıştı. "Babam çıktı mı? Haberin var mı?"

"Ay!" dedi yerinde sıçrayarak. Onu korkutmak istememiştim. Özür dileyerek masasında ki suyu ona uzattım. Sakinleştiğinde sıcak bir gülümse gönderdi bana. "Sizi sormuş o da Neha Hanım. Sanırım sizin çıkmanızı bekliyor." dedi.

"Tamam. Sen de çık bekleme daha fazla. Yarın hallederiz kalanları."

Abha başıyla beni onaylarken ben de koridorun sonuna doğru ilerliyordum. Babamın asistanına selam verip babamın kapısını tıklattım. Kafamı araladığım kapıdan uzattığımda babamı her zaman ki haliyle buldum.

"Kamaal Bey ben çıkıyorum da bana eşlik etmek ister misiniz?"

Babam geriye yaslanarak beni süzdü ve yüzünde manidar bir gülüş belirdi. Bir şey demeden askılığına uzandı ve uzun paltosunu aldı. O paltosunu giyerken ben de paltosuyla uyumlu atkısını alıp boynuna sardım sıkı sıkı. Tam bir salon beyefendisiydi. O da hazır olduğunda koluna girip odasından çıktık. Babamın yüzünde ki hafif gülümsemeyi fark etsem de üzerinde durmadım. Asansördeyken sonunda babam çıkardı ağzındaki baklayı.

Bizim HikâyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin