3.Bölüm: Karmakarışık

71.5K 3.6K 832
                                    



3.Bölüm: Karmakarışık

Buket geri çekilerek kapının önündeki adamın içeri girmesine izin verdiğinde, babamı görmemle dişlerimi sıkarak ona baktım. Benden uzak durmasını söylemiştim!

Hiçbir şey söylemeden içeri girdiğinde mecburen onu içeri davet ettim. Bu habersiz gelişi, onun hakkında bin bir yargıya sahip olmama sebep oluyordu.

Babam mükemmeliyetçi bir adamdı. Aynı evde yaşadığımız zaman boyunca eleştiri yemekten delirmiştim. Şimdi ilk kez benime vime gelişi gerilmeme neden oluyordu.

En başında işler ne kadar da masumdu. Şu anda ise gördüğüm tek şey ihanetti.

Buket panik içerisine salona gittiğinde bende arkasından gitmiştim. Buket babamdan hep çekinirdi. Bunun sebebi her an bir eleştiri işitebilecek olmasıydı muhtemelen.

"Şey, Zahit ağabey hoş geldin." Buket'e atabileceğim en acayip bakışı attım. Şey? Babam ise karşıdaki şarapları koyduğum dolaba bakarak "Hoş bulduk." diye mırıldandı.

Buket alt dudağını ısırarak bana 'beni kurtar' bakışlarından attı. Ona mutfağı işaret ederek çoktan koltuğa oturan babamın yanına yerleştim. Buket de çoktan mutfağa gitmişti. "Bu sürpriz ziyareti neye borçluyum?" Yüzünü memnuniyetsiz bir ifadeyle buruşturdu.

"Canım ziyaret etmek istedi ve buradayım işte küçük hanım, bir sorun mu var?"

Hiçbir şey olamamış gibi davranmak? Ah, bu adam bunun için yaratılmıştı.

"Hayır, yani bir sorun yok."

Üstün körü üzerimdekilere baktı. Üzerimdekileri unutmuştum ben! Acaba şu an paspal olduğumu mu düşünüyordu? Ne kadar umurumdaydı? Gerçek şuydu ki her şey çok değişmişti. Kafasını iki yana sallayarak cebinden bir mendil çıkarıp sehpanın üzerinde gezdirdi. Hadi ama... o kadarda tozlu değildi.

"Annen için doğum günü partisi yapacağız, onun için hazırlanmanı söyleyecektim." Doğum günü, tamamen unutmuştum.

Babamın yanıma gelmek için daha iyi bir sebebi olamazdı. "Bunu telefonla söyleseydin ya, buraya kadar zahmet etmişsin." dediğimde "Aramak yerine bu bahaneyle buraya geleyim dedim." diyerek her zamanki gibi cevap veremeyeceğim açıklamasını yaptı.

Buraya niye geliyordu bu adam? En son benden uzak durmasını sitediğimi açıkça ifade etmiştim. Ne gitmeyi biliyordu ne de kalmayı.

Buket araya girerek "Şey bende gideyim, Mira ben sana onları sonra mesaj olarak atarım." Muhtemelen kodları atacaktı. Başımı salladığımda babam araya girdi. "Neyleri mesaj olarak atıyorsun?" Buket sesini gereğinden fazla yükselterek cevap verdi. "Ders notları!" Yüzümü buruşturdum.

"Hiçbir yere gitmiyorsun, ayrıca bildiğim kadarıyla dersleri Mira'nın umurunda değil?" Elindeki mendilin en uç köşesinden tutarak Bukete uzattığında Buket hızla alarak tekrar mutfağa gitti.

"Bana o gün yaptığın hadsizliği unuttum sanma. Sadece annen için buradayım. O seni önemsiyor ve doğum gününde orada olmanı ister. Ayrıca şu videodan sonra annenin doğum gününde görüntülenmezsen tekrar insanların ağzına laf vermiş oluruz. Anlaşılmayan bir şey?" Bazen kendimi babamın paralı kızı gibi hissediyorum. Yani, hani eve bir temizlikçi aldığında para ödüyordu ya, ondan bir farkım yoktu. Sadece benim görevim daha farklıydı.

"Paran var mı? Annen öyle ucuz bir hediye alma. İnsan içinde açacak hediyeleri." gözlerimi devirerek başımı iki yana salladım.

"Pahalı hediyeler alacak kadar yok." dediğimde, cebinden sayamayacağım kadar fazla iki yüzlüğü sehpanın üzerine koyup ayağa kalktı.

"Sakın yarın geç kalma, parti saat 20.00'da evde olacak." Başımla onaylamakla yetindim.

Ardından ayaklanarak evden çıktığında, Buket salonun duvarına yaslanarak derin bir oh çekti. Kıkırdayarak başımı iki yana salladım. Sanırım ağalanılacak halimize gülüyoruz sözünü doğruluyorduk.

Sesimi gereğinden fazla incelterek onu taklit ettim. "Ders notları..." o ise kaşlarını çatarak somurttuğunda tekrar konuşmama izin vermeden devam etti. "Eee duydun Zahit beyi, hadi hazırlan çıkalım." Gözlerimi irice açarak ona baktığımda bana anlamsız bakışlar atıyordu.

Sırf Siyah Mendil yüzünden Buketi buraya çağırıp, kendim gitmemiştim şimdi evden çıkmazdım.

"Şey, yarın alırız." tek kaşını kaldırarak bana baktı.

"Yarın? Parti yarın zaten kızım! Daha sana kıyafet falan alacağız." Gözlerimi kaçırarak koltukta yayılarak oturdum. "Çok üşendim, yarın gideriz." Gözlerini devirerek koltuğa oturdu.

"Yarın yetiştiremezsin."

Omuz silkip dudaklarımı büzdüm. "Alt tarafı doğum günü, yarın gayet de yetişirim." Cebinden telefonunu çıkarıp bir süre ilgilendikten sonra başını kaldırarak çekingen bir tavırla sordu. "Mesajlar konusunda ne yapacaksın?" Omuzlarımı kaldırıp indirdim.

Konuşmaya başlayacakken telefonu çalmıştı. Bu sebeple beni daha fazla sıkıştıramadı. Gözlerini kısarak bana 'seninle sonra görüşeceğiz' bakışını attıktan sonra telefonu cevapladı.

"Efendim ağabey." Bir süre karşı tarafı dinlemişti. "Tamam geliyorum." telefonu kapattıktan sonra en iğrendiğim şeyi yapıp, yaşlı teyzeler misali yanaklarıma sulu öpücükler bıraktı. Yüzümü buruşturduğumda yüz ifademe bakarak alayla kıkırdamıştı. "Ağabeyim çağırıyor ne olduğunu söylemedi ama apar topar çağırdığına göre önemli bir şey. Ben sana sonra onları mesaj atarım." diyerek kıkırdadığında yaptığı imayı anlayarak sırıtmıştım.

Buketi savuşturduktan sonra koltuğuma geri oturarak uyumayı planlıyordum. O gittikten kısa süre sonra telefonuma ardı ardına iki mesaj gelmişti. Biri Buket'ten, diğeri ise bilinmeyen numaradandı.

Önceliğimi Buket'e vererek mesajı açtığımda sayılar beni karşılamıştı.

Buket:

Videoyu yayımlayan;

01000001

Ve diğerleri;

01100001, 01100100, 01100101, 01101100, 01110100

Cevap yazmadan Buket'in mesaj bölmesinden çıkıp bilinmeyen numaranın mesaj bölümüne girdiğimde, bir videoya karşılaşmıştım. Kaşlarımı çatarak videonun açılmasını bekledim.

Video açıldığında takım elbiseli bir adam kameranın görüş açısındaydı. Uzun boylu olduğu kameradan bile belli oluyordu. Takım elbisesi, yapılı vücudunu saklayamamıştı.

Kamera, boynundan aşağısını çekiyordu. Heybetli bedeni, gözlerime bir yerden tanıdık gelse de yüzünü görmediğimden çıkaramamıştım. Bulunduğu yeri gördüğümde dudaklarım şaşkınlıkla aralanmıştı. Burası, benim evimin önüydü. Gerginlik, bir örümceğin avını ağına mahkûm ettiği gibi ruhumu kendine mahkûm etmişti.

Siyah takım elbiseli adam, ceketinin yakasındaki bölmeden mendili çıkardığında; mendil gözlerimin önünde siyah şimşeklerin birbiri ardına çakmasına sebep oldu. Önce siyah parladı, sonradan sesi geldi.

Siyah Mendil...

Hafifçe eğilerek mendili kapının önüne bırakırken az da olsa kırılan dirseğiyle ceketinin içinden pazıları belirginleşmişti. O kapıya mendili bırakırken eğildiğinde kamerada onunla beraber aşağıya doğru kayarak yüzünü sakladı. Bu video çeken kimse, o adamın ne yapmaya çalıştığını biliyor ve yardım ediyordu.

Doğrulup kapının önünde öylece durduğunda video bitmişti. Şaşkınca ekrana bakarken, küçük evimin duvarlarında sinir bozucu zil, ürkütücü bir ritim ile çaldı.

Bu ritmi ona katan göğüs kafesimi parçalayan kalbim değil, karmakarışık olan beynimdi.



BÖLÜM SONU

Instagram: lefazen

ECSADHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin