33.Bölüm: Son Anlaşma

34.6K 1.4K 755
                                    

Merhaba 🤍

Bölüme satır arası yorumlar bırakarak tepkilerinizi benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum. Sizlerin fikirlerini görmek benim için önemli.



33.Bölüm: Son Anlaşma


Bir hayat seçme şansım olsaydı onunkini seçer, onun hayatını da berbat ederdim.

Başım çok dikti, omuzlarım havada girdim savaş meydanına. Rakip göremedim, tanımadığım rakibimin gücü çarptığım duvardı. O duvarda ruhumun izi kaldı. Ruhumda kalan iz ise devasa bir yenilgiydi. Düşmanıma karşı yenilebilirdim ancak kendime yenildiğim anda yolumu şaşırdım.

"Yaşamak isteyeceğim bir hayat... İçim merakla doldu." Yüzüm gülüyordu ama dokunsa ağlayabilirdim.

Bakışları sertleşti, aniden beliren soğukluğu içimi ürpertmişti. "Sonunda intihar düşünceleriyle dolacaktın madem, neden bu işe girdin?" Kelimeleri dudaklarından dökülürken fiziki bir hal alıp suratıma çarptı sanki. Afalladım, en çokta Nüvah'ın yüzündeki ürkütücü ifadeyle gerildim. Bir yabancı, olduğundan daha fazla yabancılaşabilir miydi?

"Sandığım kadar güçlü değilmişim." diyerek geçiştirmek istedim. Ondan esen soğukluk derhal silinmeliydi aksi halde kendimi arabadan atacaktım.

Düşüncelerimi duymuşçasına ifadesizliğe büründü. En azından buzdan bir duvar kadar soğuk ve sert değildi şimdi. "Tüm mesele kazanmak veya kaybetmekten mi ibaret senin için?"

Duraksadım, bu soruyla ilgili ne hissettiğimi anlamaya çalıştım. Tüm mesele başlığının altına yazılacak bir öznem yoktu. Kendimi anlayabilmek bana da zor geliyordu. Ancak kendimle ilgili bildiğim net bir bilgi varsa o da güçlü olmanın bana iyi geldiğiydi. "Herkesi hayatta tutan bir şey vardır. Bazılarımız sevdiklerinin varlığıyla yaşar, bazılarımızsa kendi gücüyle. Beni ayakta tutan sahip olduğuma inandığım gücümdü. Biraz memnuniyetsizdi babam. Ona karşı her seferinde yenilmezliğimi, kariyerimi, gücümü, zekamı savundum. Evet dedim, ben buyum ve böylece ayaktayım. Ecsad ayakta durmamı sağlayan şeyi aldı benden. Tüm mesele neyden ibaret sorusunun bir cevabı yok benim için. Eğer kaybettiğimi kabul edersem, kaybederim. Ve böylece hayatın renkleri solar. Yaşamak anlamsızlaşır."

Sessizlik vardı, artık kimsenin sesini duyamıyordum. Kafanın içinden kaldır o tabutu dedim kendi kendime. Nihayetinde ilk kez düşmediğini görmezden gelmekti yaptığım. Aldığım her nefese lanet ediyorken neden nefes alıyordum ki?

"Baban seni hep küçük gördüğü için kendinde onun saygı duyacağı bir şey geliştirdin. Buna da güç diyorsun. Şimdi senin gücünü küçük gören baban bile değilken sırf o metaforu kaybettin diye onu haklı bulmaya başladın. Ama asıl soru şu; ölüme layık olacak kadar değersiz olduğunu mu düşünüyorsun?"

Konun gittiği yer canımı sıkmaya başlamıştı. Ne zaman onunla babam hakkında gereksiz bir muhabbete başlamıştık? Babamdan bahsederken aklım neredeydi! Konunun buraya evrileceğini düşünmeliydim. Nüvah aptal değildi, benimle ilgili anlattığım ne varsa zihninde profilimin oluşmasına yardım ediyordu. "Değersiz olduğumu düşünüyorum demedim."

"Değerli olduğunu kanıtlayacağım diye yırtınıyorsan muhtemelen değersiz olduğunu düşünüyorsundur. Ne eksikse orayı kapatmak için yüklenirsin. O bardağı taşırdığını fark etmezsin. Herkesin bir güç bardağı varsa doğru düşünen insanların ortalama düzeyde doludur. Seninki ise taşmış. Kulağına iyi bir şey gibi gelmesin. O taşan suya baktıkça bardağı düzgün dolduramadığını düşüneceksin. Her taştığında boşluk kaldı mı diye efor sarfeteceksin. Durmadan su döküp en sonunda o suda boğulacaksın. Ben senin ağzına kadar dolan bardağını, ayağını kaydıran su dolu zeminlerini görebiliyorum. Savunmaya geçme, kendinle yüzleşmeye cesaret edemediğin sürece düştüğünde ayağa kalkamazsın." Onu gerçekten dinlememe ramak kalmıştı. İçimde kaynayan öfke kulaklarımı sıkı sıkıya kapatmamı söylerken öte yandan kazanabileceği doğruluk değeri mantaliteme doğacak güneş gibiydi.

ECSADHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin