24.Bölüm: Seni Görüyorum
Kalp kırıklarımla baş başayım. Hiç kimsenin bana yardım etmediğini fark ettiğimden belli yok oluyorum. Sanki yardım etmezlerse olmayacağım, sanki o kadar acizim... Gerçekte ne olduğuma ben karar veririm, biliyorum ama bu oyunda öyle olmuyor. Sen değil, büyük patron karar verir. Günümüz dünyasında büyük patronu teknolojiyi elinde tutandır. Ve bu adam da X'den başkası değildi.
Öyle ki öz annemi yüzünde Ecsad maskesiyle karşıma çıkarmıştı.
Bu nasıl bir güç böyle... kimin haddine bu! Bana bunu yapmak, kimin haddine! Başıma nasıl bunlar gelebiliyor? Ben nasıl bir şeyin içine düştüm böyle?
Midem bir savaş çıkıyor, lavları bedenime dağılıyordu. Alev alev, yanıyordum. Canım yanıyordu. Nefesim soluk boruma bir yüktü. Nefes almak, zordu. Yaşamak zordu. En çokta onun varlığı ile yaşamak zordu. Zihnimdeki varlığı, kalbimdeki varlığı, ruhumdaki varlığı ve hayatımdaki varlığı. Hepsi, her biri canımı yakıyordu. Ondan nefret ediyorum, ona ölüyordum. Onu delicesine yanımda istiyordum, onun yüzünü bile görmek istemiyordum. Ona yaşıyordum, intihar ipi sallanıyordu. Nefesimi kesecekti, ona yaşayan ruhum ona ölecekti. Ondan nefret etsem de onu yanımda istesem de yüzünü dahi görmek istemesem de. Nefesim, ruhumla beraber bedenimi terk etmeden önce göreceğim son yüz onun yüzü olacaktı.
O Azrail'di, ruhumun katili.
Adım atıyorum fakat attığım adımlar yere değmiyor. Asfalta vuran gölgem, bedenimi kabul etmiyordu. Uçuyorum, acıdan uçuyorum. Bedenim yükseliyor, korkuyorum. Ayaklarım yere bassın, adımlarım nerede? Kaybettim onları. İplerim çekiştiriliyor. Bu oyun evet, fakat sahnede yalnızca ben varım. Ben ve iplerim. Ben ve iplerimin buradayız, iplerin kontrolünü tutanlar ise sahne arkasında kaybolmuş. Onları kimse görmüyor. Her şey benim üzerimde. İpler sağlam, tenim direndikçe yırtılıyor.
Anne diyorum. İki kadın bakıyor. Fakat ben hangisine seslendim bilmiyorum. Hangisine ihtiyacım var, bilmiyorum.
Karışıktı... yaşadığım her şey birer karmaşadan ibaretti. Öyle ki tepki bile veremiyordum. Üzülemiyordum, sevinemiyordum ve uzun zamandır ağlayamıyordum. Öyleyse... artık güçlü müydüm?
Yolun sonunda evim göründü. O zaman düşündüm, en başından defolup gitseydim, bundan daha mutlu olur muydum? Yoksa peşimden gelir miydi bu bela? Zira ben nerede olursam olayım damarlarımdan akan kan, bir yabancıya aitti. Aldatma yoktu, annem bile bile beni kabul ediyordu. Ben, babamın eski eşinin eseriydim. Aralarında ne geçti bilmiyorum. Abim olduğunu söylemişti.
Evimin önüne geldiğimde cebimden anahtarımı çıkarmıştım ki yerdeki gülü ve siyah mendili gördüm. Titrek bir nefes verip elime aldım onları. Kendimle beraber içeri alırken artık garipsemiyordum. İçinde not var mı diye bakmadım bile. Umurumda değildi çünkü. Benden bana hiçbir şey kalmadı, hepsinin yüzünden.
Kapıyı ardımdan kilitlendikten sonra elimdekileri sehpanın üzerine bıraktım.
Ne uğruna bu haldeyim? Acılar her seferinde başa sarıyor. Güç mü arıyorum? Aradığım için öldürüldü. Aradığım için mahvoldum. Huzur mu arıyorum? Ah... her şey şundan ibaretti işte; başkasında aradığım her iyi şey, kendi hayatımda bulduğum kötülüktür. Yalnızlaştım. Çevremde kimse kalmadı. Ekrana kilitli gizem, beni de gözlerine kilitledi.
Gözlerim sehpanın üzerindeki, kırmızı gülleri gördü. O an yapacağımı çok iyi biliyordum. İçimde kaynayan öfke, dışarı çıkmak için derimi kemiriyordu. Çekmecelerin birinde bulduğum çakmağı kavradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECSAD
Teen Fiction|Yetişkin içeriklidir.| Bir hacker tarafından her şeyimin yedi yirmi dört izlendiğinden habersizdim. Odamda üstümü çıkarırken bir hackerın beni izlediğini tahmin dahi edemezdim ancak başıma gelmişti. Onun karşısında özelim ya da gizlim yoktu. Son...