17.Bölüm: Cennetin Kapısından Döndün

27.6K 1.5K 722
                                    

Merhaba, 

Bu bölümde çok devlet konusu geçti bu yüzden bu kitabın kişi ve kurumlarla ilgili yoktur, direkt benimle ve hayal dünyamla ilgisi olup, olaylar tamamen Lefazen devletinde geçmektedir.

Güzel okumalar 👾✨

Güzel okumalar 👾✨

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


17.Bölüm: Cennetin Kapısından Döndün

"Bu da ne?" Diyerek gözlerimi bir an olsun televizyondan ayırmadım. Sonunda Cebrail'de oraya bakmıştı. Yüz ifadesini milim milim incelemeye başladığımda gördüğüm şey bariz endişe ve şaşkınlıktı.

"Biz değiliz! Sikeyim!" Ayaklanmasıyla bende ayağa kalkarak yolunu kestim. "Ne saçmalıyorsun?"

"Diyorum o televizyonda gördüğün adamlar gerçek altı hacker değiller! Bizi taklit ediyorlar." Kaşlarım çatılırken neden diye düşündüm. Neden böyle bir şey yapsınlar? Kaşlarımı çattım. Ya... Ya kandırılıyorsam? Karşımdaki adam altı hackerden biri değilse? Gitmek için attığı adımda önüne geçtim. "Hiçbir yere gitmiyorsun. Bana neler olduğunu açıklamak zorundasın." Sinir bozucu bir şekilde güldü. "Açıklamazsam ne olur, beni ifşa mı edersin?" gözlerinde gördüğüm ifade... İyi şeyler söyleyeceğe benzemiyordu.

"Televizyondaki olay yüzünden devletle aramız zaten bozulacak. Senin ifşanı kim takar kızım?" Sözleri üzerine hızla uzaklaşmaya başladığında arkasından baka kaldım. Telaşlı adımlarla lokantadan çıkarken ben kaybettiğim gücün acısını yaşıyordum. Zihnim yanıyordu...

Peşinden bende lokantadan çıktığımda ne yapacağımı bilemez bir şekilde etrafa baktım.

Elimdeki en büyük kozu, bilgi akışını kaybetmiştim!

Sonunda önümde bir araba durduğunda anlamsızca baktım. "Buyurun, hanımefendi." Kaşlarımı çattım. "Sebep?"

"Siyah Mendil'in selamı var." Sertçe yutkunurken bir an ne yapacağımı bilemedim. Kukla bile olamayacak kadar önemsizdi karşımdaki adam, kuklanın iplerinden biriydi o. Bu hikâyede kuklanın kim olduğunu artık ben bile anlamıştım... Hiçbir şey demeden arabaya bindim. Biner binmez şoför tarafından kucağıma telsize benzer bir şey fırlatıldı. Ve araba hareket etmeye başladı. Sessizlik ürkütücüydü... Bu arabanın beni nereye götüreceğini bilmeden binmiştim, çünkü cümlenin başında Siyah Mendil vardı. Çevremdeki kimsenin bana bu şekilde zarar vermeyeceğini anlayalı çok oluyordu.

Kaosu ılık bir su gibi iç; küçük kız çocuğu. Çok susamışsın...

Başta cızırtılar yükselirken sonunda anlamlı cümleler duymaya başladım. "Sana bensiz hareket etme dedim." Heyecandan ellerim titrerken ilk kez yaramazlık yapmış bir çocuk gibi hissediyordum. Kötüyü sevmiş lakin suçlu. Sevgiye dikkat edin; sizi suçlayacak olan duygudur. Sesinde öfkeyi hissediyordum, üstelik yine ses değiştiren cihazlara dönmüştük. "Sana nasıl ödül verdiysem ceza vermeyi de bilirim." Konuşamıyordum, dilimi yutmuş gibiydim. En önemlisi kendimi suçlu hissetmeme ramak kalandaydım. Nasıl yakalamıştı beni? Konuştuklarımız? Her şeyi biliyor muydu? Şu an onun zihninde olmayı çok isterdim.

ECSADHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin