"Yong Gun amca saçmalama. Ne demek ondan rahatsızlığımı saklayayım? Sahip olduğum tek şansım oyken, nasıl yaparım bunu? Zaten benimle konuşmaya can attığı falan da yok."Nasıl olduysa beni ikna etmeyi başarmıştı, bu oyunu oynamaya and içmiş bir Melissa vardı artık karşınızda.
Kapının çalınması ile telefonu kapatmış, iki dakikadır gelen kişiyi izlemekle meşguldüm.
"Sanırım nuna demem gerekiyor."
Buna gerek olduğunu sanmıyordum, zaten şunun şurasında iki gün daha beraberdik.
Takıntılı bir insan da olmadığıma göre..
"Gerçekten buna hiç gerek yok, nasıl rahat ediyorsan öyle seslenebilirsin. Wonpil..?"
Rahatlamışa benziyordu.
"Pil. Sadece Pil. Ben konser için küçük bir konuşma metni hazırlamak istiyorum da bana yardımcı olabileceğini düşündüm."
Doğru yerdesin bebeğim.
Öhöm öhöm.."Tabii ki, ama bunu bu saate yapmak zorunda mıyız..? Saat biraz.."
Saatime baktığımda saat on ikiye gelmek üzereydi, sanırım jetlag bahanesiyle uykuyu biraz fazla kaçırmıştım.
Kore'den Japonya'ya uçmakla jetlag falan olunmuyordu, her zamanki uyuma bahanelerimden sadece biriydi işte. Siz bana aldırış etmeyin lütfen.
"..geç olmuş."
Derin bir nefes aldı.
Bana karşı çıkacağını biliyordum, bu tarz samimi insanların hareketlerini az buçuk tahmin edebiliyordum."Yarın son kez prova yapmamız gerekiyor, bildiğin gibi biz bir Rock grubuyuz. Enstrümanlar falan..baya uzun sürecek. Yarın seni görecek vaktim kalacağını sanmıyorum Mel. O yüzden şimdi geldim. Eğer hemen başlarsak bitirebiliriz ben Korece'sini hazırladım zaten, ufak tefek düzeltilmeye ihtiyacı var o kadar.Hem.. Hızlı olduğunu duydum."
İlk olarak can damarımdan vurmuştu beni, üstelik bahanesi de sağlamdı.
Fazla düşünmeme gerek kalmadan teklifini kabul ettim.
İkinci olarak ise..
Mel ha.. Evet bunu sevmiştim.***
Kapının arkasından gelen gürültüler çeviri yapmamı engelliyordu, başlayalı daha yarım saat olmuştu.
Kabul, yarım saat boyunca çeviri yapmamış aksine bol kahkahalı ve birbirimizi daha yakından tanıma temalı küçük bir sohbet etmiştik.
Yeni yeni başladığım şu sıralarda da dışarıdan gelen sesler ciddi anlamda rahatsız ediciydi.
"Pil, dışarıya baksana bi'. Sesler neden bu kadar yüksek anlamıyorum. Bir otelde olduğumuzu sanıyordum."
Evet, Pil. Artık bu ismi kullanmama izin vardı.
Üstelik yarım saat bunun için gayet de yeterli gelmişti.Emrime itaat eden bir asker edasıyla kapıya gittiğini görmem samimiyet konusunda biraz ileri gidip gitmediğimi sorgulamama neden oldu.
Onu orda bırakıp, en baştan çeviriye odaklandım.
'Burda bizi sıkılmadan sabırla izleyen sevgili izleyenler'
Çok gereksizdi.
Üzerini çizdim ve 'Sevgili fanlarımız' olarak yeniden yazdım.
Ufak tefek düzeltmeden kastettiği buysa eğer, işim bitmişti.
Böyle gidersek bu çeviri sabaha dek sürebilirdi ve eğer Pil yakın arkadaşlarım arasındaki kontenjanını almasaydı yemin ederim ki onu bunun için boğabilirdim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost of Memory
FanfictionKusursuzca tasarlanmış düzeni asla bozamazsınız ve eğer kader diye bir şey varsa o işte tam burda! Bu noktadan itibaren sizi kaderin zalım ağlarıyla yalnız bırakacağım. Melissa da dahil kimse ne olup biteceğini bilmeyecek ya da Brian bilse de engel...