Hastalığım geçer geçmez her şey bitmişti sanki.
O gün için Külkedisi'nden Sindirella yapmayı becermiştim.
Ama saat on ikiyi geçince, hastalığım bitince, her şey eski haline dönmüştü.
Haklarını yememem gerekti evet, bana daha iyi muamele gösterdikleri kesindi fakat o günü mumla arıyordum.
Özellikle Brian'dan sonra..
Evden gitmeme iki gün vardı. Bir sürü kağıt ve kafa patlatma seanslarından sonra nihayet bu yurttan kurtulacaktım.
Fakat niyeyse, gitme vaktim yaklaştıkça daha fazla kalmak istiyordum.
Brian'ın yüzüne daha fazla bakmak, çocuklarla daha fazla sohbet etmek istiyordum.Bu yurtta her ne yaşarsam yaşayayım gülmek, bunları anı olarak biriktirmek istiyordum.
Ve de en kısa zamanda neler olup bittiğini hatırlayıp kendimi Brian'a affettirmek de 2018 hedeflerim arasında yer alıyordu.
2018'e girmiştik evet.
Onlar Tayland'da sahne alarak, ben de onları laptoptan izleyerek girmiştim.
Rahatsızlığım sebebiyle beni yanlarında götürmek istememişlerdi, ne kadar ısrar etsem de beni dinlemek yerine sabah erken vakitlerde benden gizlice evden çıkmayı tercih etmişlerdi.
Ne zamandan beri yapacağım işe patronum değil de onlar karar verir olmuştu, bilemiyordum.
Her neyse, şimdi hep beraber evde kardeş kardeş son düzenlemeleri yapıyorduk.
O kadar titiz çalışıyorlardı ki onların bu titizliği benim kendi düzenimi de etkilemiş iyice onlara benzemeye başlamıştım. Bunun için onlara minnettardım.
"Bu dosyayı da kapatıyorum. Japonca çeviri metni ile ilgili her şey burda. Üzerine yazdım zaten. Ben gittikten sonra da rahatça bulabilirsiniz."
"gitmek" kelimesini kullandıktan sonra içten içe bi' burukluk hissetmiştim. Bütün her şeyi bırakıp eski hayatıma kaldığım yerden devam etmeme şurda sadece iki gün hatta şu ana kadar geçen süreyi de dahil edecek olursam eğer bir buçuk gün kalmıştı.
Bu burukluğu umarım tek ben hissetmemişimdir diye küçük de bir duadan sonra işime kaldığım yerden devam ediyordum.
Elime aldığım kağıtları verdiğim sayfa numaralarına göre sıralarken birden bir baş ağrısının beni çevrelemeye başladığını hissettim.
Uzun zamandır bir şeyler görmüyordum ve bu demek oluyordu ki şimdi göreceklerim bir film kadar uzun olabilirdi ya da ağrıdan ölene dek hiçbir şey görmeyedebilirdim..
Çaktırmadan çocuklara baktım, hepsi kendi önündeki kağıtlarla cebelleşiyordu; bu yoğunluktan yararlanıp yavaşça odama çekildim.
Eğer olur da bir şeyler görürsem buna onların da şahit olmasını istemiyordum.
Sakince yatağıma oturdum ve ağrının yavaşça tüm bedenime nüfuz edişini izledim. Son olarak tekrar başıma geldiğinde ise, 'kayıt' düğmesine basıldığını anlamam uzun sürmedi.
Bu sefer, aceleyle bir yerlere yetişiyor gibi görünüyordum. Yanından hızlıca geçip gittiğim kafede bir şeyler, birileri dikkatimi çekmişti. Tam o anda yetişmem gereken yeri unutup geride kalarak kafede oturan ve dikkatimi çeken orta yaşlı iki insanı gözetlemeye başlamıştım.
İçimde oluşan "keşke bunu görmemiş olsaydım" hissine karşı verebilecek tek bir cevap dahi bulamıyordum.
Neden böyle hissettiğimi de bilmiyordum lakin bu iyi şeylerin habercisi değildi.
Geçen birkaç on dakikanın ardından her şeyi onaylamıştım. Gördüklerim kesinlikle gerçekti ve ben bu durumla nasıl başa çıkabileceğimi bilmiyordum.
***
Kendime geldiğimde gördüğüm şeylere anlam vermeye çalışıyordum.Gördüğüm kişiler kimdi?
Neden bu kadar çaresiz hissetmiştim?Yatakta yavaşça doğrulduğumda onu gördüm. Masanın yanına attığımız küçük mutfak sandalyesinde oturuyordu. Onu fark ettikten sonra tekrardan odamı taradım fakat ondan başkası yoktu. Gözlerim tekrar onu bulduğunda, "Yalnızım, kendine gelmeni bekledim.. Yine.. Bir şeyler gördün değil mi?" diye sorarak beni milyonuncu kez şaşırtmayı başarmıştı.
"E-evet.. Çok kötü değildi fakat hepinizin önünde yaşamak istemediğim için buraya geldim."
Oturduğu yerden yavaşça ayağa kalkarken, "Peki ya daha kötüleri olursa? Şimdi buradasın fakat ya iki gün sonra..?" diyerek cevabımın olmadığı bir soru daha yöneltti.
Sınırlarımızı korumalıyız Brian. Bana bu kadar iyi biriymiş gibi yaklaşırsan sana karşı olan vazifemi unutuveririm.
Yapma."Ama kötü değildi, o yüzden düşünmeye gerek yok değil mi? Hadi içeri geçelim işimize devam edelim!" hiç olmadığım kadar neşeli ve sahte bir ses tonuyla konuştuğumu çok değil iki günlük arkadaşım olsanız dahi anlayabilirdiniz ki sonuçta karşımdaki eski sevgilimdi..
"Biz bitirdik bile, sen dinlenmene bak."
Şaka yapıyor olmalıydı? Bu kadar kısa sürede onları bitirmelerine imkan yoktu.
"Şaka yapıyorsun değil mi? Buraya geleli on dakika olmadı ve sen bitirdiğinizi mi söylüyorsun?"
Konuşurken ağzımın üç karış kadar açıldığını söyleyebilirdim sanırım."Aslında Melissa.. Buraya geleli tamı tamına iki saat oldu. Ne gördüğünü bilmiyorum ama uzun olduğu kesin."
Bence Brian saatleri falan karıştırıyor olmalıydı. Gördüğüm en kısa görüntüyü de iki saate yayabiliyorsam eğer kendimden korkmam gerektiği aşikardı.
"T-tamam.. O zaman.. B-ben dinleneyim.." Yediğim şok darbesi büyük olduğu içindi sanırım, bir anda kendimi bitap düşmüş hissediyordum.
Brian iyi olup olmadığımı sorgular halde odadan çıkarken ben de başımı tekrardan yastığa koymuş ve gördüğüm görüntüleri yeniden beynimin içinde oynatmaya başlamıştım.
İki saatlik bu görüntü.. Ona anlam kazandırmak benim için hayli zor olacak gibiydi. Ama şimdilik bu görüntüleri kimseye anlatmayacaktım.
Brian'a bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost of Memory
Fiksi PenggemarKusursuzca tasarlanmış düzeni asla bozamazsınız ve eğer kader diye bir şey varsa o işte tam burda! Bu noktadan itibaren sizi kaderin zalım ağlarıyla yalnız bırakacağım. Melissa da dahil kimse ne olup biteceğini bilmeyecek ya da Brian bilse de engel...