"Melissa, bunu benden istemen ne kadar doğru olur bilemiyorum.. O bilgilere ulaşmam pek mümkün değil, ayrıca bunu neden istiyorsun ki?"
Yaklaşık olarak on dakikadır Pil'i ikna etmeye çalışıyordum ve eğer olur da ikna edebilecek olursam her şey harika olacaktı.
Hissediyordum, Brian'a ulaşabilmem için çıkmam gereken merdivenin son basamağına kadar gelmiştim şimdi tek yapmam gereken o son adımı atmak için kalan parçayı toplamaktı ve ben o parçanın Brian'ın annesinde saklandığından aşırı derecede emindim.
"Pil, bak anlıyorum. Bu isteğimi tuhaf karşılıyorsun ama.. Çok uzun bir mesele, sadece ona ihtiyacım var ve bundan kesinlikle Brian'ın haberi olmamalı. Sana güveniyorum Pil. Lütfen!"
Beni her ne kadar kırmayacağını bilsem de hassas bir noktaya değiniyordum ve bunun, onun için ne kadar zor olacağının da farkındaydım.
Şimdi karar verme sırası onda olduğu için merakla gelecek cevabı bekliyordum."Tamam Mel, tamam! Beni çok zorluyorsun ama seni reddedemiyorum malesef! Ben bulunca sana geri dönüş yaparım o yüzden sen beni arama ya da mesaj atma tamam mı? Dikkat çekmeyelim zaten bu oyun boyumuzu aşıyor.."
Beni nasıl mutlu ettiğinin ya da zafere giden yolda çorbaya nasıl kilogramlarca tuz ektiğinin farkında bile değildi.
Yanımda olsaydı eğer, muhtemelen şu an onu sarıp sarmalıyor olurdum fakat mesafeler bize biraz engel oluyordu..
Aniden kendime gelip beni cevapsız bırakmayacağından emin bir şekilde, "Çok teşekkür ederim Pil, sen harikasın seni çok seviyorum!! Görüşürüz." diyerek telefonu sonlandırmıştım.
Şimdi geriye bir tek beklemek kalıyordu ki bu da benim yapmakta en iyi olduğum şeydi.
***
Masada toplanmış bir şeylerden bahsediyorduk, daha doğrusu onlar bahsediyor ben dinliyordum fakat dedikleri şeylerden zerre bir şey anlamıyordum; Çince olması yeterince zor değilmiş gibi bir de terimsel konuşmaları beni çok zorluyordu..
Her zamankinin aksine sağ koluma taktığım saatimle göz göze geldiğimizde onun da ilerlemekte ne kadar ısrarcı olduğunu görebiliyordum. Lakin Einstein'ın da yıllar evvel ortaya attığı gibi; sevmediğimiz şeyleri yaparken zaman geçmek bilmiyordu.
İşte tam o esnada her kim olursa olsun kurtarıcım olduğundan son derece emin olduğum kişi beni arıyordu ve çalan zil sesim odadaki insanları rahatsız ettiğinden önemli olduğunu söyleyip kendimi direkt olarak dışarı attım.
Heyecanlı bir şekilde telefon ekranımı görüş alanıma getirdiğimde ilk başta arayan kişinin ismini yanlış okuduğumu falan sanmıştım zira bu kadar kısa zamanda bana geri dönüş yapması imkansıza yakındı.
Yine de üzerimdeki şoku bir an önce atmış karşımdaki kişiyi de pes ettirip telefonu kapattırmadan evvel cevaplamayı başarmıştım.
"Efendim Pil-ah!"
"Mel, şimdi beni iyi dinle fazla vaktim yok. Ben buldum ve bulduğum şeyi sana mesaj olarak göndereceğim ama ilk başta seninle konuşmak istedim çünkü.. Melissa bak bu çok özel bir durum, lütfen Brian hyunga sıçramasına izin vermeden ne işin varsa hemen hallet! Sana güveniyorum, lütfen.."
Endişeleniyordu endişelenmesine, ses tonuna dahi hakim olamıyordu belli ki; ancak sorun yoktu. Her şeyi tereyağından kıl çeker gibi halledecektim.
Güven veren bir ses tonuyla konuşmaya başladığımda karşımdaki kişinin yavaştan da olsa sakinleştiğini hissedebiliyordum.
"Pil, inan bana öyle bir şey olmayacak! Bunu en az senin kadar ben de istemem, biliyorsun! Çok teşekkür ederim Pil, gerçekten. Bana güvendiğin için de ayrıca teşekkür ederim! Sen mükemmel bir arkadaşsın.."
Biraz daha rahat bir ses tonuna geçip kapatması gerektiğini söyledikten sonra kulağımdaki kadife bey hiç beklemeden telefonu kapatmıştı.
Odaya tekrar girmeden az evvel beklediğim mesaj da elime ulaşınca işte şimdi son parçayı toplama zamanıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost of Memory
FanfictionKusursuzca tasarlanmış düzeni asla bozamazsınız ve eğer kader diye bir şey varsa o işte tam burda! Bu noktadan itibaren sizi kaderin zalım ağlarıyla yalnız bırakacağım. Melissa da dahil kimse ne olup biteceğini bilmeyecek ya da Brian bilse de engel...