Grubun şu an dışarda olduğunu söylemişlerdi.
Küçük sokak konserlerinin ortasına dalmak çok da kötü bir fikir gibi gelmiyordu.
Zaten ilk defa da olmayacaktı.
Ancak bekleme kararı aldım.
Kocaman bir salaklık çukurundan çıkar çıkmaz başkasına atlamak seviyeyi yerlere indirirdi ve ben bile bu kadarına düşemezdim.
Birkaç saat kadar sonra gerçekten de sıkılmaya başladığım sıralarda içeri giren grubu gördüm.
Fazlasıyla mutlu görünüyorlardı.
Yanlarına gitmek için hareketlendiğimde bu manzarayı görmek benim geri adım atmama sebep olmuştu.
Biraz daha yerimde kalıp mutlu Brian'ı izlemek istedim.
Herkesi selamlıyor ve bir an olsun yüzündeki gülümsemeyi bırakmıyordu.
Görüntüler geldi aklıma, yemeğe gittiğimiz gün.
Bana o günü hatırlatmıştı, arada birçok eksik olsa da o günkü kadar mutlu görünüyordu.
O gün gülmesine sebep bensem bile, bugün değildim.
Çokça negatiflik barındıran düşüncelerimi dağıtıp dikkatimi tekrardan gruba yoğunlaştırdığım sırada beni gördü.
Yüzündeki gülümseme yavaşça soldu, mutluluğunu bir daha asla almamak üzere rafa kaldırdı.
Sanki ben onun mutluluğunu görürsem bir daha asla olamayacakmış gibi kapattı kendini.
Bir anda, ruhsuz Brian'ın geri döndüğünü gördüğüme yemin edebilirdim.
Bu hali beni çok kırmıştı, onun mutluluğunu gölgelememe izin verdiği için de ona kızgındım.
Bu kadar önemli biri değildim.
Hiç olmamıştım.Ne olursa olsun film bugün kopacaktı, mutlu olsun ya da olmasın gerçeklerle yüzleşmek zorundaydı.
Zorundaydık.
İkimiz de."Young K!"
Zaten bana baktığı için sesimi duymamasına imkan yoktu.
Ama aynı anda diğer grup üyelerinin de bana dönmesini beklememiştim.
Yavaşça yanlarına yaklaşırken bugünün sorunsuzca bitmesi için dua ediyordum.
Pek mümkün değil gibiydi ama şansımı denemekten zarar gelmezdi.
Değil mi!?
Bir şey konuşabilir miyiz, diye sorduğumda dört üye de bana bakıyordu.
Omzuna astığı gitar çantasını çok sakin bir şekilde Sungjin'e verirken her birinin içlerinden yükselen 'hadi oğlum bitir şu işi' seslerini duyuyordum o'ysa hiçbir şey demeden çoktan yürümeye başlamıştı.
Sanki ben onu değil de o beni çağırmış gibiydi.
Hala daha sessizliğini koruyordu.
Nereye gidiyorsun, diye sordum.
Konuşmak için sakin bir yer arıyorum, dedi.
Konuşma yapmak istememe bu kadar meraklı olacağını düşünmemiştim.
Dünden beri bunu bekliyormuş gibi bir hali vardı.
Yerini sorsalar bir daha asla bulamayacağım odadan içeri girer girmez kapıyı kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost of Memory
FanfictionKusursuzca tasarlanmış düzeni asla bozamazsınız ve eğer kader diye bir şey varsa o işte tam burda! Bu noktadan itibaren sizi kaderin zalım ağlarıyla yalnız bırakacağım. Melissa da dahil kimse ne olup biteceğini bilmeyecek ya da Brian bilse de engel...