Part veintisiete

55 8 32
                                    

"Demek öyle, demek bunları Jae planladı ve neden olduğuna dair tek kelime etmedi. Ve sen de ona uydun öyle mi? Sorgusuz sualsiz!?"

Bunları inanmamı bekliyorsa eğer.. sanırım inanmıştım.

Sonuçta ben de bugün sorgusuz sualsiz toplantı salonuna gitmiştim.

Sırf Pil dedi diye.

O da pekala Jae abisi dediği için yapabilirdi.

Tüm bu ipuçları beni Jae'yi sorgulamaya sevk ediyordu etmesine ama onunla aramızda böyle bir samimiyet yoktu.

Ve bu samimiyet tohumlarını nasıl ekeceğimizi de bilmiyordum.

Pil'i serbest bıraktıktan sonra sanırım Jae'yi aramaya koyulacaktım

"Tamam son bir soru, Jae nerededir şimdi?"

Kadife sesiyle bana 'prova' dedikten sonra hem onu serbest bırakmış hem de peşine takılmıştım.

Teknik olarak halen serbest kalmış sayılmazdı.

Neyseki şu an önemli olan şey bu değildi. Önemli olan Bay J'nin söyleyecekleriydi.

Beni bu kadar geç hatırlaması.. Bir oyun muydu yoksa başka şeylerin peşinde miydi, öğrenmek zorundaydım.












***

Bir iki üç, diye ritim sayıp şarkıya girdikleri esnada odaya giriş yaptım.

Pil'i dikkat çekmemek adına önceden gönderdiğim için o gelir gelmez provaya başlamış olmalılardı.

Sorun olmazsa izleyebilir miyim, diye sorduktan sonra ilk cevap veren tabi ki Pil olmuştu.

Kesinlikle olabileceğini söylüyordu.

Sungjin ve Dowoon da aynı fikirdeydi.

Ama benim için önemli olan iki adam hala daha sessizliklerini koruyordu.

Bir an için Jae'nin Brian'a dönüp 'iyi olacak mısın' diye sorduğunu gördüğüme yemin edebilirdim.

Ve inanın bana, bunu hiç hesaba katmadığım için kendimden bir kez daha nefret ettim.

Şimdi çıksam çok dikkat çekeceğinden sessizce cevabı beklemeye devam ettim.

Düşüncesizlik seviyemi arşa çıkarmıştım, ve bu hep senin yüzündendi Bay J.

"Durabilirsin tabi ki."

Her kelimesinin üzerine basa basa verdiği cevap içimi rahatlatmamış aksine daha çok acı çekmeme neden olmuştu.

Herkesten onay aldıktan sonra zor da olsa oturmuş bulunuyordum.

Ve Allah kahretsin ki, başka hiçbir yer olmadığı için çocukların tam da önlerindeydim.

Bir insana daha fazla nasıl acı çektirebilirsiniz adlı kitabın maziyi hatırlama bölümünün zirvesini okuyorduk şu anda hep birlikte.

Kimi bundan habersizdi, kimileriyse  birbirlerinin gözlerine hapsolmuş acı çekiyordu.

Ve ben çektiren taraftım.

Tekrar başa alıp 'bir iki üç' denilen kısma gelmişlerdi.

Buraya kadar her şey fazlasıyla normaldi.

Brian bile.

Daha sonra, şarkının girişinden hangi şarkı olduğunu anladım.

Daha sonra, Brian'ın hisleriyle dolu şarkı söyleyişine maruz kaldım.

Bir an olsun gözlerini gözlerimden ayırmadan söylediği bu şarkı onun her kelimesinde kalbime birer bıçak misali saplanıyor ve onu ikiye üçe beşe, bir kalp en fazla kaç parçaya ayrılırsa işte o kadar fazla parçalıyordu beni.

O love kelimesini her telaffuz edişinde benim onu sürekli nefret (hate) olarak algılamam, bence onun da aslında söylemek istediği şeyle eş değerdi.

I loved you, derken ne kadar zorlandığını görüyordum.

Benim karşımda, bana, seni seviyordum demek..

Ayağa kalktım, ona bunu yapmaya hakkım yoktu. Fazlasıyla deşmiştim yarasını.

Odadan çıktım ve kendimi en yakın lavaboya attım.

Boş olduğundan emin olduktan sonra yere çöktüm ve şarkı boyunca beklettiğim yaşları saldım dışarı.

Geçen günkünden pek farkları yoktu.

İkisi de aynı sebepten, aynı şekilde akıyorlardı.

Ama artık, bir şeyler ilerlemek zorundaydı.

Kahrolası hafızam bu kadar zorlanmaya karşın biraz olsun benimle işbirliği yapmalıydı.

Derdim artık sevgi ya da aşk değildi.

Aşk zaten her şey değildi belki de ama ben hayatta yapmaktan en çok korktuğum şeyi yapmıştım.

Ben birini kırmıştım.
Birinin acı çekmesine sebep olmuş, belki de onu hayattan soğutmuştum.

Yapabilecek olsaydım eğer Brian, gözünün önünden defolup giderdim.

Senin de tam istediğin gibi.

Yavaşça doğrulmaya çalıştım, ağlamak için çok fazla zaman harcamıştım.

Yerden kalkarken birden bire başıma bir ağrı saplandı.

Tam zamanı, diye geçirdim içimden.

Böyle bir yerde, böyle bir zamanda olması gereken şey kesinlikle yeni görüntülerle baş başa kalmaktı.

Teşekürler Brain.

Lost of Memory Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin