Part quince

73 9 27
                                        

|Şarkının bölümle, daha doğrusu hikayeyle olan uyumu ALLAHIM BU GRUP NEDEN BU KADAR MÜKEMMEL dedirtmiyor mu!?? Neyse, kendimi kaptırmamaya söz verdim; fangirl feelings de bir yere kadar yani.. Ben 남겨두게  (I'll remember) dinlemeye giderken sizi de Sofa ile baş başa bırakıyorum 💪🏼😋🙏🏼:)|

"Yong Gun amca, artık onu görüntülerimde bile görmüşken neden hala bir şeyler söylemiyoruz? Ne zamana kadar bu böyle devam edecek? En azından bir şeyler biliyor olmalı.." cümlem biter bitmez Yong Gun amca kaşlarını kaldırdı ve her zamanki gibi, beklediğimin aksine bambaşka bir cevap verdi.

"Çocuğun sana davranışlarına bakılırsa pek de iyi bir geçmişiniz yok gibi Melissa. Sen her ne kadar durumundan bahsedecek olursan ol, şu an sana yardım edecekmiş gibi durmuyor. Aksine seni yanlış yönlendirebilir, bu riski almalı mıyız?"

Dediklerinde sonuna kadar haklıydı ve lanet olsun ki ona söyleyecek tek bir mantıklı sözcük gelmiyordu şu an aklıma.

Yani demesi oydu ki, biz oyunumuza devam edecek ve o beyefendiyle olan ilişkimin düzelmesini bekleyecektik.

Kısacası, ömrümün sonuna dek hafızası noksan olarak yaşayıp en sonunda da Young K'in bana anlatacağı gün ölecektim.

Hikayem benim için çoktan yazılmıştı.

Yong Gun amcaya bir cevap vermediğim gibi kafam daha da karışmış bir vaziyette hastaneden ayrıldım.

İşte şimdi ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Young K'le aramızı düzeltmek istiyor hatta onun dökülmesini sağlamayı düşünüyordum düşünmesine fakat beynim git derken kalbim ikinci kez durmamı emrediyordu.

Hatırlayamadığım olaylar her neydiyse, kalbimle bir anlaşma yapmış olmalılardı. Her adımımda beni durdurmaya çalışan bir kalp ancak ve ancak rüşvete tâbi tutulmuş olmalıydı.

Sorunlu bir kalp ile sıcakta yürümek, denenmesi konusunda hiç de ısrarcı olamayacağım bir şeydi.

Sıcağın gitmemekte direndiği şu günlerde şirkete gidiyor olmam dahası bunu hastaneden çıktıktan hemen sonra bir dolu kafayla yapmam takdire şayandı doğrusu.




***

Vardığımda, klimanın oluşturduğu soğuk hava kütlesi beni epey bi' çarpmıştı.

Tekrar asansör kullanmayı göze alamadığımdan olsa gerek yirmi katı merdivenlerden çıkma gafletinde bulunmuş yedinci katta pes edip asansörün yolunu tutmuştum.

Ne kadar kararlı bir insan olduğumu tartışmaya gerek yoktu, bence.

Asansörün kapısı açıldığı an beklediğim şey bir adet Young K değildi, aksine yalnız gideceğime kendimi o kadar fazla inandırmıştım ki derin derin nefesler alıp veriyordum.

"Ne bekliyorsun, bineceksen bin!" diyerek, ben Young K'im diye bağırıyordu adeta.

Sessizce binmemle birlikte, ki onunla şu an muhattap olmak niyetinde değildim, nereye gideceğimi bilir gibi yirminci kata bastığını görmem bir olmuştu.

"Te.. Teşekkürler." diyebilmiştim sadece yarım ağızla.

Aramızda hiçbir şey geçmemesine rağmen onunla olduğum zamanlarda aşırı derecede geriliyor, adımı sorsalar Abdurrahman diyecek kıvama geliyordum.

Geçmişteki ilişkimiz nasıl bir karın ağrısıysa onu bir an önce öğrenmek zorundaydım.

"Senin için basmadım, ben
o kata gideceğim için bastım!"

Aniden konuşmaya başlaması beni korkutmuştu. Üstelik her kelimesine tek tek vurgu yaparak beni mort etmeyi yine başarmıştı.

Onu unutup asansöre odaklanmayı denedim, onu kişisel alanımın dışında tutmak hiç de zor değilken neden hala daha asansörün içinde onun haricindeki birçok yere bakmak yerine ayakkabısına baktığımı sorguluyordum.

Siyah ayakkabılara fazlaca baktığımdan olsa gerek diye düşündüğüm ani karanlıklaşma Young K'in ağzından ufak bir küfür kaçırması eşliğinde beni karanlığın 'gerçek' olduğuna inandırdı.

Şu an karanlık bir asansörün içindeydik ve daha kötüsü asansör ilerlemiyordu.

Lost of Memory Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin