Part veintitres

85 10 82
                                    


Adımlarımı hızlandırdığımda şirkete geç kalmış olmanın verdiği eziklikle birlikte kafam aşağıda ilerliyordum, sanki yere bakarak yürürsem daha çabuk varacak gibiydim.

Şirket kapısına geldiğimde sonunda o devasa kapıdan içeri girmeyi becerebilmiştim çünkü bu çoğu kez sekteye uğrayan bir eylemdi.

Bring back to beginning of the story.

Baştan alıyorum.

Kafam aşağıda olduğu için yürürken önümdeki insanlara katiyen dikkat etmediğimden olsa gerek -vov, bunu fark ettiğim için çok zeki falan olmam gerekti sanırım- bir şeye çarpmıştım.

Ve bu şey tam anlamıyla ağır ve sonradan öğrendiğim kadarıyla pahalı bir ŞEYDİ.

Kafamın acısını rafa kaldırıp başımı da güneşin geldiği açıya doğru çevirdiğimde o an orada olmamayı dilediğim küçük anlardan birinde olduğumu fark etmem fazla zamanımı almamıştı.

Çarptığım şey bir gitardı.
Eğer fazlasını duymaya ihtiyacınız varsa, bu gitar kesinlikle Brian'a aitti.

Çarpmamın etkisiyle yere düşmüş olan gitar ve ona hüzün dolu bakışlarla bakan Brian'ın suçluyu bulması çok kolay olmuştu.

Bakışları gitardan bana döndüğünde eminim içinde fırtınalar kopuyordu fakat o yalnızca, bana 'aslında seni fena fırçalardım ama seninle muhattap olmak istemiyorum Melissa' bakışını göndermişti.

Bu beni rahatlatacağı yerde daha da germişti.

Bir Brian, ki gitarını düşürmüş hatta maddi manevi birçok hasara sebep bile olmuş olabilirdim -onu şu an için bulunduğum yerden kestirmek güçtü, bana kızmak yerine susmayı tercih etmişti.

Bunu söyleyeceğimi asla tahmin etmezdim lakin onun bana kızmasını sessizliğine yeğlerdim.

"Özür dilemeyi bile düşünmüyor musun acaba?"

Birden bana seslenilmesi ile bakışlarımı Brian ve o devasa gitarından çektim.

Sanırım fırça çekme görevini başkası üstlenmişti.

"Ben çok öz.. özür dilerim!"

Bay J, lütfen siz de üzerime gelmeyin. Yeteri kadar stres altındaydım zaten.

"Mel, iyi misin? Sanırım birkaç gün başında büyükçe bir şişlikle dolaşmak zorundasın."

Başımı tamamen unutmuştum ve şimdi aklıma geldikçe acı daha bi' artıyor gibiydi.

İyiyim demek ne kadar doğruydu bilmiyordum ama yanıma doğru son  sürat gelmekte olan Pil'i durdurmanın tek yolu buydu sanırım.

"İyiyim Pil! Sorun yok. Birkaç günden bir şey olmaz, değil mi ama?"

Yavaşlamıştı.
Teşekkürler Pil.

"Biraz daha durursak yağmurdan dolayı bizim eşyalarımız da zarar görecek, haydi çocuklar!"

Sungjin'in sözünü dinleyerek herkes yavaşça içeri girmeye başlamıştı.

Bense ne yapacağımı bilmeden ortada öylece kalakalmıştım.

Ve o gerçek ötesi dizilerdeki gibi falan, bir kurtarıcı çıkmıyordu her zaman.

Burası gerçek dünyaydı ve gerçek dünyada kendi başınızın çaresine kendiniz bakmak zorundaydınız.






***

"Hey! Nereye bakıyorsun öyle? Çok dikkatli görünüyordun. Sana üç kez seslenmeme rağmen beni duymadın bile."

Lost of Memory Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin