Part treinta nueve

99 8 77
                                    

İçeri girmemin üzerinden yarım saat geçmişti ve biz hala daha Brian'ı bekliyorduk.

Herkes çok sessizdi, ve bu atmosfere uymak benim için gittikçe daha zor bir hale geliyordu.

Kimse Brian'ın nerde olduğundan ya da bu sessizliğin sebebinin ne olduğundan bahsetmemişti.

Ben de sormamıştım.

Öylesine gergin bir atmosfer vardı ki sessizliğin içinde, sormak Brian'ın olmadığı bir ortamda dahi çok zordu.

Yavaşça kalkıp odama geçeceğim sırada, Jae bana kalmamı söyledi.

Usulca tekrardan yerime tünedikten sonra iki grup üyesinin birbirleriyle olan sessiz ama bir o kadar da duyulabilir tondaki sohbetlerine kulak misafiri oldum.

Sungjin, Dowoon'a Brian'a haber verip vermediğini soruyordu; Dowoon'sa verdiğini ve Brian'ın yolda olduğuna dair mesaj attığından bahsediyordu.

Brian bir yere gitmişti.
Haber verilmişti, geri geliyordu.

Ve ben salondan ayrılmama mecburiyetinde bırakılıyordum.

Allah aşkına!? Neler oluyordu?

Ben odama geçiyorum, deyip hızla ayağa kalktım.

Kimin ne diyeceği ya da durdurup durdurmayacakları umrumda değildi, artık çok sıkılmıştım ve gitmek istiyordum.

Kimse bir şey dememişti, sanırım kendimi iyi anlatabilmiştim.

Odama girmek için iki adım atmıştım ki, zil çaldı.

Odama girip girmemekte az da olsa tereddütte kaldıktan sonra bir anlık gelen cesaretle girmemeyi seçtim.

Yeniden koltuğa oturmaya çalıştığım sırada, beşi birden içeri girdi.

İşte o zaman, dördünün birlikte kapıyı  açmaya gittiğini fark ettim.

İşte o zaman.. Brian'ın sinirinden delirmek üzere olduğunu gördüm.

Gözlerimiz birbirini bulduğunda kaçırmak için ne kadar çabalasam da yapamadım. Orada bana ait bir şeylerin olduğunu bile bile gözlerimi ondan ayıramadım.

Bir dakika boyunca sadece sessiz kalıp bakıştıktan sonra yanımdan rüzgar gibi geçip odasına girdi.

Hiçbir şey olmamış gibi.

Harikasın Melissa, diye serzenişte bulunan Jae'nin benden ne yapmamı beklediğine dair hiçbir fikrim yoktu.

Altı üstü eve geç gelmiştim.
Giderken haber vermemiştim.

Çok da büyütülecek şeyler değildi(!), o yüzde bu 'Harikasın Melissa!' olayını anlayamamıştım.

Asla sormamam gereken bir soruyu sorduğumda iş işten geçmişti.

"Sorun ne?"

Sungjin ve Jae histerik birer kahkaha atmamak için kendilerini zor tutuyordu.

Dowoon ve Wonpil ise bu olaya hiç karışmak istemezcesine sessizdiler.

"Yokluğunu fark ettikten sonra gezmek için dışarı çıktığını düşündük, sonra saatler geçti ve sen gelmedin. Üstelik haber de vermeden çıkmışsın.. Bu muhiti pek fazla bilmediğini bildiğimizden biraz endişe ettik. Sonra.. Sonra Brian seni aramaya çıktı. Çünkü sen bir kez olsun o lanet telefonuna cevap vermedin! Bir mesaj dahi atmadın ve biz aklımıza kötü şeyler getirmeye devam ettik.. Şimdi, sence..sorun ne Melissa?"

Lost of Memory Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin