Part once

93 8 11
                                        


"Her şeyin tamam mı Melissa? Uçak birazdan kalkacak, çocuklar da burada olur az sonra."

Evde kendi kendime gaz verme çabalarım tabii ki hüsrana uğramış beni de bilinmezlik yolculuğunun içine atmıştı.

Aramayı bırak bir kez bile çaldıramamıştım patronun telefonunu.

Hep içine konuşup asla bir şey yapamayan, insanlara hayır demekten çekinen özellikle bir işi kabul ettikten sonra reddeddemeyecek kadar değişik biriydim işte.

"Bende her şey tamam Patron. Beni artık düşünmeyin lütfen."

Havaalanına geldiğimizden beri bilmem kaç kez aynı soruyu sormuş üstelik bir de cevap beklemişti.

Her seferinde.

İlk defa uçağa binmiyordum ama patronumla daha doğrusu bu işi kaptıktan sonra yapacağım ilk uçak yolculuğumdu, sanırım ikimiz de bu gerginliği taşıyorduk.

Ama o fazlasıyla dışa vuruyordu.

"Geliyorlar! Bundan sonra sana emanetler.. Haydi görüşürüz Melissa. Araşırız!"

Bana el sallarken bir taraftan da çocuklara selam verdikten sonra.. Sonra havaalanından çıkışını izlettirdi bize.

Hani beraber gidecektik?

"Ben Wonpil, tanıştığıma memnun oldum da suratına.. Noldu?"

Sesi kadife kadar yumuşak ve huzur veren benimle konuştuğunda suratımın halinden haberim yoktu, belli ki.

Şaşırmıştım hem de fazlasıyla. Böyle bir şey olacağını beklemiyordum.

Alacağın olsundu Patron.

"Görmüyor musun kız şokta Pil."

Aksanının biraz farklı olduğunu düşündüğüm biri daha konuşmaya katıldığında henüz cevap vermemiş olduğumu fark ettim.

"A- A.. Şey böyle planlandığını bilmiyordum da kusura bakmayın. Ben Melissa."

Gözlüklü olan kafasını kaşıyor bir yandan da bu isim nereden tanıdık geliyor acaba diye kendi kendine söyleniyordu.

Üzgünüm, ona verebilecek bir cevabım yoktu.

Sesi baya kalın olan bir diğeri de elini uzattığında ben de ona karşılık verdim.

Herkesle az buçuk tanıştığıma göre artık gidebilirdik.

Elimi bavuluma atıp gitmeye hazırlandığım sırada, "Young K hyung da geldi, tamamız!!" cümlesini duymamla hemen bavulun etrafındaki gözlere bakıyormuş gibi bir havaya bürünmüştüm.

Salaktım işte, insan bi' sorardı hepiniz bu kadar mısınız diye ya da hayır, insan önce bi' sayardı bana söylenilen ile karşımda duranların sayısı uyuşuyor mu diye.

"Ne bekliyoruz hadi gidelim!" dedi yalnızca.

Herkes benle tanışmışken o neden bu kadar değişik davranıyordu ki?

Açtığım fermuarları kapatmaya çalışırken gitmeye başladıklarını biliyordum.

Son fermuarım sıkışmıştı, hayır ne vardı yani hepsini açacak..

"Yardım lazım mı?"

Konuşan yine kadife beydi.

"Hah o mu.. Yok, teşekkürler. Sen ekibinden geri kalma ist-"

İstersen diyemedim çünkü en son gelen çocuk yanımdaki çocuğu yanlarına çağırmıştı, hatta tam olarak
"Pil, napıyorsun gel şuraya!!" demişti.

Lost of Memory Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin