Bir sokakta yürüyordum. Ruh halim de hava gibi dengesizdi.
Bir güneş açan bir yağmur çiseleyen havaya göre fazla dolu bir gündü.
Önce annemle çıktığım zoraki alışveriş sonrasında dil kursu derken şimdiyse ders çalışmak zorunda kalmıştım.
Bir yandan adımlarımı hızlandırırken diğer yandan da bu kadar çok ödevi nasıl yetiştireceğime dair kafa patlatıyordum.
Ders çalışmak için kullanmaya başladığım sonrasında ise müdavimi olduğum kafeye varmak üzereydim.
Son olarak 2337. adımımı da saydıktan sonra işte içeriye girmek için hazırdım.
Fakat adımımı atar atmaz karşılaştığım karanlık beni şaşırtmıştı.
O anda, bu saatte ışıkların neden kapalı olabileceğini düşündüm.Saçmalığın daniskasıydı.
Kapıyı açmaya çalıştığımda ise biraz zorlanmıştım.
Aslında o karanlığı görmemle birlikte burayı terk etmem gerekiyordu, biliyordum.
Fakat içimden gelen ses beni çoktan içeriye itmişti ve şu an karşı karşıya kaldığım şey tekrar geri gitmem için ısrarcıydı.
Etraf zifiri karanlıktı.
Nolur nolmaz diye daha da ilerlemeden evvel kimse yok mu diye birkaç kez seslendim.Seslenmekten yorulduğum esnada ışıklar açıldı ve bam!
Yerde yatan bir insan.
İşte şimdi gitmek istesem de gidemezdim.***
Kendime geldiğimde yanımda stilist abi vardı.
"İyi misin? Geç otur şöyle!"
Bir eliyle bana destek olurken diğer eliyle hararetli bir şekilde bir anda bana ne olduğunu anlatıyordu, gözlemlerinden.
Oturduğumda, ufak bir şey olduğu ve küçük bir atak tarzında bir şeyler yaşadığım hakkında birkaç şey geveledim.
Sonunda ikna olduktan sonra beni yalnız bıraktı.
Sonunda, diye düşündüm. Öyle şaşkın bakmıştı ki bana bir an hiç gitmeyecek sanmıştım.
Şimdi gördüğüm görüntüyü değerlendirme vaktiydi.
Gördüğüm kişi Brian'dı. Bu görüntünün devamını biliyordum.
İlk tanışmamız falan.
Şimdi gördüğüm ondan birkaç dakika öncesini kapsıyordu.
Anlamaya çalışıyordum, niçin bir gün içinde bu kadar çok görüntüyle başbaşa kalmıştım.
İlkini düşündüm.
Sahne görmüştüm ve Brian vardı.İkincisinde dans ve Brian vardı.
Üçüncüsünde ise baygınlık ve tabi ki yine Brian vardı.
İşte şimdi bir şeyler yerine oturmaya başlamıştı.
Her görüntümü onunlayken görmem ve bunların bu kadar sık olması.
O bayılmalar falan.
İnanamıyordum!
Her şey planlıydı.
Ben içeri girer girmez kalkmasının sebebi Jae'nin benim içeri girdiğimi haber vermesiydi.O şaka olayı tamamen bahaneydi.
Bu çocuk benim hatırlamama yardım etmeye çalışıyordu.Muhtemelen o dansı da bilerek yapmıştı.
Çünkü.. hadi ama, Brian'dan bahsediyoruz ve o asla kendini rezil edecek bir insan değildir.Ama o dans.. Tam anlamıyla bir felaketti.
Eğer şu an düşündüğüm şeyler gerçekse ne diyeceğimi bilemiyordum.
Gizliden gizliye bana yardım etmeye çalışan bir Brian ve ileriye dönük adım atmada hala eksik bir Melissa.
Kulağa pek hoş gelmiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost of Memory
FanfictionKusursuzca tasarlanmış düzeni asla bozamazsınız ve eğer kader diye bir şey varsa o işte tam burda! Bu noktadan itibaren sizi kaderin zalım ağlarıyla yalnız bırakacağım. Melissa da dahil kimse ne olup biteceğini bilmeyecek ya da Brian bilse de engel...