"Kendisini göremediğim için Jae denilen çocuğa verdim Melissa. Baya bi' şaşırdı, sanırım senden böyle bir şey beklemiyorlardı.."
Beklememelerini hoş karşılıyordum ancak yine de gitarı Brian'ın ilk elden alamamış olması beni biraz üzmüştü.
Oysaki, Xie Ji'den onun gitarı teslim aldığı zaman yaptığı tüm mimiklere kadar öğrenmeyi planlamıştım..Her şey burada son bulmuştu sanırım, sonuçta Şangay'a gelmiş ve yaklaşık olarak buradaki on ikinci saatime girmek üzereydim.
"Yine de çok teşekkür ederim Xie Ji. Sen olmasaydın bunu yapamazdım, şimdi eşyalarımı yerleştirmem gerek ve sonra da şirkete uğrayacağım sanırım."
Karşıdan gelen derin nefes alış sesi Xie Ji'nin de gitmiş olduğuma hala daha inanmamasına işaretti ama üzgündüm çoktan buradaydım işte!
Onca "Bu sefer bırakıyorum, gidiyorum.." demelerime karşın başaramadığım şu iş bi' anda olup bitmişti ve ben kendimi hala rüyadaymışım gibi hissediyordum. Ya da belki de.. Kabustu.
Henüz karar verememiştim."Pekala.. Bak, beni sık sık arayacağına dair söz verdin! Sakın unutma! Nasıl olsa aramızda sadece bir saat fark var.. Beni kandırmaya kalkışma sakın.. Görüşürüüüz!"
Görüşürüz, dedikten sonra kapatmıştım telefonu ve şimdi de hazırlanmak üzere birkaç kıyafet çıkarmakla meşguldüm.
Birden kulağıma bir şeyler çalındı, "Görüşürüz" kelimesi birkaç kez tekrarlanmıştı ve ben gaipten sesler duymaya başladığımı sanmam sebebiyle korkuyla kendimi yatağa bıraktım.
Önce kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum ki bunun yeni bir görüntünün habercisi olduğunu anladığım an kendimi görüntünün kollarına bırakmaya karar verdim.
İşte uzun bir aradan sonra yine geliyordu.
***
"Gö-görüşürüz Melissa! B-ben iyi değilim tamam mı? Son-sonra.."
Şuursuzca kapıdan çıkmış gidiyordu ve ben arkasından gidemiyordum.
Onu tutup sarılamıyor, yalandan da olsa "her şey geçecek Brian" diyemiyordum.
Çünkü her şeyi başlatanlardan biri de bendim.
O anda telefonum çaldı, numara kayıtlı değildi ama yine de açmayı seçmiştim.
"Alo!?"
"Sana geldi değil mi?"
Hafif puslu ve inanın kendisini görmesem üzüldüğünü sanacağım bir tonda konuşuyordu.
Tanıyordum bu sesi, bu ses benim ve Brian'ın ilişkisini mahveden insanın sesiydi.
"G-geldi!"
"Bak Brian durumu çok kötü öğrendi ve benim açıklamama fırsat dahi vermedi ve sanırım.. Sanırım seni de öğrenecek Melissa. Üzgünüm, kendimi kurtarmak için bunu yapmak zorundayım."
Olan olaylar yetmezmiş gibi bir de kurtulmak için beni ortaya atması da ne anlama geliyordu..?
"Bi'- bi saniye! Bu da ne demek oluyor..? Zaten bu yükün altında yeterince eziliyorum bir de ne? Bunu ona anlatacak mısınız!??"
"Bu işi beraber yürüttüğümüzü öğrenmek zorunda.. O zaman belki beni daha kolay affeder. Melissa, o seni çok seviyor ve senin de dahil olduğun bir olay benim için daha rahatlatıcı olacak.. İnan bana! Bu hepimiz için en iyisi olacak!"
Ve telefon kapanmıştı.
Bunun kötü bir şaka olduğunu umuyordum, lütfen öyle olsundu!
LÜTFEN!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost of Memory
FanfictionKusursuzca tasarlanmış düzeni asla bozamazsınız ve eğer kader diye bir şey varsa o işte tam burda! Bu noktadan itibaren sizi kaderin zalım ağlarıyla yalnız bırakacağım. Melissa da dahil kimse ne olup biteceğini bilmeyecek ya da Brian bilse de engel...