"Sana buraya gelmeyelim demiştim. Ne oldu yani şimdi?"
Zar zor topladığım konsantrasyonumu yine ve yine bozan kişi, Xie Ji konuşuyordu.
"Sana söyledim, yoğunlaşmaya çalışıyorum.. Neden her defasında kendini bir şeyler söylemek zorunda hissediyorsun ki!?"
Ani çıkışımı beklemiyor olmalıydı ki bir anda şaşırdı ve elini dudaklarına götürüp beden diliyle bir daha konuşmayacağına dair beni ikna etmeye çalıştı, ancak ikimiz de biliyorduk ki bu kısa süren bir söz olacaktı.
Birkaç saniye bile geçmeden, "En azından içeriye mi otursaydık.. Üşüdüm ben biraz.." dedi.
Tamam Melissa, içinden ona kadar say. Sakin kalmalısın Melissa.
"Eğer çok üşüdüysen sen geç otur ben bakmaya devam edeceğim Xie Ji!"
"Hayır yani anlamıyorum ki, gördüğün görüntü yaklaşık üç yıl öncesine belki daha da geriye ait fakat sen burada durmuş aynı noktaya yarım saattir bakarak tabiri caizse bir şeylerin sana 'inmesini' bekliyorsun.. Neden gidip Brian'dan her şeyi sana anlatmasını istemiyoruz ki?"
Haklı olduğu taraflar vardı elbet fakat bazen o kadar mantıksız konuşuyordu ki bana arkadaşlığımızı sorgulatıyordu resmen..
"Bak canım, tabii ki de gidip sorabiliriz fakat cevap alır mıyız bilemiyorum dahası girdiğim o saçma riskten dolayı Brian artık adımı duysa yere tükürür.
Ayrıca hadi bir an için Polyanna olalım ve düşünelim.. Brian bize her şeyi anlattı diyelim, sence bu 'tek' bakış açısı benim için yeterli olur mu? O sadece gördüğü ya da duyduğu şeyleri anlatacak, peki ya benim gördüklerim benim duyduklarım.. yaşadıklarım nolacak Xie Ji!?
Evet, bir şeyler insin diye bir yerlerimi yırtıyorum, iki gündür uyumuyorum. Kendi kendime bir şeyler yazıp çizmeye kısacası dedektifçiliğe bile soyundum fakat elime geçen şey koca bir sıfır.. Ve bu beni çok üzüyor."Cümlelerimle koca bir kitap yazdıktan sonra Xie Ji'nin cevabını beklemeden karşımızdaki kafeye yoğunlaşmaya devam ettim. Görüntüyü zihnimde tekrar tekrar canlandırmaktan artık ne gerçek ne hayal karıştırır hale gelmiştim fakat durmak istemiyordum.
Duramazdım.
Gitmeme az kalmıştı ve ben bana verilen şu birkaç günlük tatili de bu şekilde değerlendirmek zorundaydım.
Kim kimin hayatını mahvediyordu, merak ediyordum doğrusu.
Brian bence artık ödeşmiştik.
"Haklısın ama.. Sana bir şey olmasından korkuyorum, kendini çok zorluyorsun özellikle şu tatilinde, tatil dışında her şeyi yaptın Melissa."
Duracak vaktim olmadığı için şu an sana cevap vermek bile istemiyordum, özür dilerim Xie Ji.
"Peki konuşma bakalım.. O zaman artık sana yardımcı olma vaktim geldi, söyle bakalım hangi yönden geliyordun?"
Canlandırma mı yapacaktı yoksa?
Gerçekten mi Xie Ji..?"Sanırım şu.. Şu taraftan evet evet orası."
O, yavaşça gösterdiğim yöne doğru ilerlerken artık bu çabaya bir şeyler inmesi için dua ediyordum.
Beni taklit ederek yürüyor ve kafenin önüne geldiğinde kimseyi umursamadan camdan içeri uzunca bir bakış atıyor sonra da geri çekiliyordu.
Aslında hemen hemen görüntümün aynısını canlandırmıştı, geriye sadece devamında ne olduğunu hatırlamak kalıyordu.
İşin en büyük kısmı nedense hep bana düşüyordu..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost of Memory
FanfictionKusursuzca tasarlanmış düzeni asla bozamazsınız ve eğer kader diye bir şey varsa o işte tam burda! Bu noktadan itibaren sizi kaderin zalım ağlarıyla yalnız bırakacağım. Melissa da dahil kimse ne olup biteceğini bilmeyecek ya da Brian bilse de engel...