22.bölüm

6K 253 12
                                    

Gözlerini kapatmak bir daha açmamak istiyordu. Kollarını birbirine bağlamış kapıya yaslanarak  aynada kendiyle kavga eden Derin'i izliyordu Egemen. Derin bir süre donup kalsa da Egemen'in attığı kahkahalara kayıtsız kalamamıştı. "Ne var? Çık bu odadan defol!" diye bağırıyordu.

Kapıya kadar gelmiş ellerini Egemen'in göğüsüne koyarak ittirmeye çalışıyordu. Egemen ise "Sen zahmet etme, ben vururum kafana." diyerek dalga geçiyordu. Egemen'i odadan atan Derin sinirinden, utancından odanın içinde dört dönüyordu.  "Lanet olsun! Bir bu eksikti." Derin güçlü durmaya çalıştıkça daha da kötü oluyordu.

Gün boyu Derin odasından çıkmamış uyuyakalmıştı. Akşam yemeğine çağırmak için Derin'in odasına çıkan Egemen, minicik şortuyla sütun gibi bacaklarını ortaya çıkarmış Derin'i, uyurken görmüştü. Bu muhteşem görüntü karşısında etkilenmemek mümkün değildi. Kömür siyahı saçları yüzüne dökülmüştü. Bir süre dokunmamak için mücadele eden Egemen, Derin'in yüzüne düşen saçlarını geriye atmış, hafif parmak hareketleriyle okşuyordu.

Derin birden uyanınca kendini geri çekmiş, uyku mahmuru gözlerini açmaya çalışarak Egemen'e bakıyordu. "Bu akşam yemekler benden acıktıysan gel."  Derin yatakta doğrulmaya çalışırken yüzüne düşen saçları geri atmış "Sen biraz önce..." dediğinde Egemen sözünü keserek "Uyandırmak için tam saçını çekecektim ki uyandın" dedi. Derin yatakta büsbütün olmuş gerinerek tüm vücudunu Egemen'in karşısında ortaya çıkardı. Bu görüntüye daha fazla dayanamayan Egemen "Hadi yemek soğumasın" diyerek odadan bir hışımla çıktı.

Derin kendi saçlarına dokunuyor "O biraz önce saçlarımı mı okşadı? Evet, evet okşadı buna eminim." diyerek sinsi bir gülümsemeyle yatağından kalktı. O anı gözünde canlandırmaya çalışan Derin,
"Of, saçmalama!" diyerek sanki gözünün önündeki resmi silmek istermiş gibi, elini boşa salladı. Ama yine de gülümsemekten kendini alamıyordu.

Yemeğe oturduklarında Derin şaşırmış "Yemekler benden deyince ben de sandım ki sen yaptın. Senin yemek dediğin pizza mı yani?" diye sordu Derin alayla. "Beğenmiyorsan yeme Derin, aç kal!" diye cevap verdi Egemen kaşlarını çatarak. "Çok acıktım başka çarem yok."
"Söylenmeyi kes de, ye o zaman."

Yemeğini bitiren Egemen, "Buraları toparla." diyerek masadan kalktı. "Bu arada yarın sabah yola çıkacağız, hazır ol." "Ama daha annemler gelmedi, onları görmeden mi gideceğiz?"
"İstiyorsan sen kal,benim için sorun yok."

Egemen kitabına gömülmüş Derin ise bir yandan "Tamam, kalırım" diye söylenerek masayı kaldırıyordu. Kalırım demişti ama içinde burukluk hissetmiş, gitmekle kalmak arasında karar verememişti.

Sabah olduğunda Egemen gitmiş Derin kalmayı tercih etmişti. Bunu duyan Ömer amca çok kızmış Derin'e patlamıştı.
"Kızım hadi o eşek herif gitti, sen neden kocanı yalnız bıraktın? Bir kadının yeri kocasının yanıdır, ben mi öğreteceğim bunu size? Neyse bir kaç gün kal dön kocanın yanına" dedi.

Derin hiç bir şey söylememiş onaylarcasına başını sallamakla yetinmişti. Ömer amcasının yanından ayrılınca kendi kendine konuşmaya başladı "Oh, ne güzel Egemen Bey istediği gibi hareket etsin fırçayı Derin yesin. Gerizekalı adam! Oooof gıcık oluyorum sana." diyerek ailesinin evine yürüyordu.

Ailesiyle kalıp bol bol vakit geçiren Derin hiç gitmek istemese de gitmek zorunda olduğunu biliyordu. Son gecesini de annesinin dizlerinde yatarak geçirmek istiyordu. Gelen telefonla bu isteğini ertelemiş, hızlıca hazırlanıp evden çıkmıştı. Uzun zamandır görmediği arkadaşı aramıştı. İkisi de Balıkesir'de oldukları için hemen buluşmak istemişlerdi.

Derin kafeye geldiğinde onu bekleyen arkadaşını hemen fark edip, koşar adım giderek arkadaşına sarıldı. Biraz gürültü çıkarmışlar, herkesin bakışlarını üzerlerine çekmişlerdi. Birbirine sus işareti yapan kızlar usulca masaya oturdular. "Elif,seni ne kadar özlemişim."
"Ben de çok özledim hayatım, çok uzun zaman oldu ama birazda kızgınım sana. Evlenmişsin ve beni düğününe çağırmadın. Senin düğününde topuklu ayakkabı bile giyecektim."
"Elif bir bilsen, neler oldu?"
"O zaman anlat çabuk, dinliyorum."
"Anlatacağım ama önce sen neler yaptın onu söyle."
"Ben bildiğin Elif'im işte, soktum yine burnumu milletin işine kovuldum."
"Yine ne yaptın?"
"Biliyorsun, bizim kibar Simge ile İzmir'de aynı şirkette çalışıyorduk."
"Evet, biliyorum."
"Orada bir sevgili yaptı, sonra ayrıldılar. Adam Simge'nin hakkında ileri geri konuşmaya başladı. Ben de dayanamadım çıktım adamın karşısına elime ne geçtiyse fırlattım kafasına."
"Ee sonra ?"
"Sonrası o da beni kovdu."
"Patronuna mı kafa tuttun?" diye sordu Derin kahkahalarla.
Elif başını sallayarak onayladı.
"Ee Simge ne oldu?"
"Canı cehenneme! Gitti o it herifle barıştı. Ona da ağzıma ne geliyorsa söyledim verdim, veriştirdim geldim işte. Sen beni bırakta, anlat bakalım neler oldu?"

Derin bütün başından geçenleri hiç bir ayrıntıyı atlamadan tek tek anlattı. "O Egemen olacak herifi küçükken daha çok dövseydim keşke" diyen Elif, elini havaya kaldırmıştı.
Yüzü düşmüş "Halime teyzeye çok üzüldüm keşke daha önce gelebilseydi buraya." dedi.
"Ben de onun vicdan azabını çok yaşadım Elif bilemezdim ki öleceğini."
"Bunda vicdan yapacak bir şey yok Derin, kendin diyorsun öleceğini bilemezdin. Bu duruma takdir-i ilahi denir."
"Elif seni gördüğüme o kadar çok sevindim ki ve bana o kadar iyi geldin ki anlatamam. Çok zor zamanlar geçirdim. Eğer Melis yanımda olmasaydı bu durumu atlatmam çok daha zor olurdu. Bana çok büyük destek oldu."
"O nasıl, neler yapıyor?" diye sordu Elif.
"Bir şirkette çalışıyor, İstanbul'da benim yanımda kalıyor."
"Hımm. Melis çok iyi bir kız çok da severim ama o kızda çözemediğim bir şey var."
"Ne olabilir ki? Yıllardır tanıyoruz bildiğimiz Melis işte."
"Haklı olabilirsin, umarım ben yanılıyorumdur."
"Sen şimdi bırak Melis'i de benimle İstanbul'a gelsene."
"İstanbul'a mı geleyim? Ne yapacağım ben oralarda hiç gitmedim, hiç bir yer bilmiyorum."
"Ay, ben çok mu biliyorum? Beraber öğreniriz işte. Bizim şirkette işle başlarsın. Benim de yanımda kalırsın eskisi gibi bir arada oluruz. "
"Ev var diyorsun. İş var diyorsun."
"Evet,aynen öyle diyorum."
"Ee ben de daha ne olsun, gelirim tabi diyorum."
"Ay, harika çok memnun oldum. O zaman yarın akşama kadar hazır ol."

Kızlar saatlerce konuşmamış saatin nasıl geçtiğinin farkına bile varmamışlardı. Ta ki elinde süpürgeyle çalışanları görene kadar. Elif elini havada boşa sallıyor "Kalk kalk süpürgenin sapıyla dövecekler bizi. Adamlar kapatıyor biz hala buradayız." diyerek bir yandan toparlanıyordu. Apar topar hesabı ödeyen kızlar kafeden çıkıp evlerine gittiler.

Sabah olmuş Ömer amcayı da kahvaltıya çağırmışlardı. Hep beraber uzun uzun sohbet ederek kahvaltılarını yaptılar. Gideceği saate kadar Derin anne ve babasının yanından ayrılmamış bol bol vakit geçirmişti. Elif'in de onla gideceğini duyan Banu Hanım bu habere çok sevinmiş "Doğru yapmışsın, kızım koskoca ev, rahat rahat geçinip gidersiniz." demişti.

Anne kızın sohbetine katılan Ziya Bey "Sen ne zaman başlayacaksın şirkette çalışmaya? Neredeyse iki ay oldu misafirlikte bitti artık. İşinin başında ol." demişti.
"Baba Egemen şirketi gayet güzel idare ediyor. Bana gerek yok ki."
"Saçmalamayı bırak Derin. O şirketin büyük pay ortağı sensin ve işinin başına geçeceksin ve inanıyorum ki senin orada olman şirketi daha da ileriye götürecek. Söz ver kızım bana, bir an önce işleri ele alacaksın."
Derin bir süre düşünceli dursa da "Tamam babacığım, en kısa zaman da şirkete gideceğim." demişti.
"Heh, şöyle benim güzel kızım."

Kızlar otobüsle İstanbul'a gitmişler oldukça yorucu bir yolculuk geçirmişlerdi.
"Bir daha arabam olmadan hiç bir yere gitmem." diyen Derin bir yandan taksiye elini kaldırıp durdurdu.

Derin Kurgu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin