Multimedia daki Isabella McObrien:))))))
****
Güneşin ilk ışıklarının penceremden içeri süzülmesiyle beraber gözlerimi açtım ve yatakta sağ tarafıma döndüm. Komodinin üzerinde duran saate baktığımda yediye geliyordu. Gerindim ve ayaklarımı sürüyerek yataktan inip duşa girdim.
Asla bir sabah insanı olamamıştım, sabahları erken uyanmak her zaman çok zor geliyordu.
Duştan çıktığımda, belime düz şekilde inen koyu renk saçlarımı kurutup at kuyruğu yaptım ve üzerime siyah, düz bir tişörtle, aynı renk şortumu giydim. Aynanın karşısına geçtim ve kendime şöyle bir baktım. Okula gitmek üzere hazırlanan, boyumun 1.80 olması dışında, tipik bir genç kızdım.
Dudaklarıma hafif bir parlatıcı sürdükten sonra görüntüme sırıttım. "Ne düşünüyorsun, Scott?"
Scott zihnime, "Her zaman güzelliğinle beni büyülüyorsun, Isabella." diye fısıldadı.
Hemen araya Ethan girdi. "Saçlarının yarısını kaplayan o kırmızı renk beni rahatsız ediyor."
Neşeli bir kahkaha duyuldu ve Faythe, "Hayatım, onları dinlemeyi birak yoksa okula geç kalacaksın." dedi.
Kendimi gülmekten alamadım. "Teşekkür ederim Scott, seninle ayıi fikirde değilim Ethan ve haklısın Faythe."
Onlar, zihnimin içinde kendi aralarında mırıldanmaya devam ederken okul çantamı yerden alıp sırtıma attım ve aşağı kata indim. Üç katlı müstakil bir evde tek başına yaşıyor olmamın tek kötü tarafı kimsenin bana kahvaltı hazırlamıyor olmasıydı, ki zaten yemek yemeği seven biri de değildim. Sabah kahvaltı yapmaktan özellikle hoşlanmıyordum.
Ayrıca tek başına sayılmazdım. Kafamın içinde yaşayan üç ruh vardı; Scott, Ethan ve Faythe. Onların kafama nasil girdikleri hakkında bir fikrim yoktu, tek bildiğim doğduğumdan beri benimle beraber olduklarıydı.
Hayatım boyunca her anımı onlarla yaşamıştım.
İki erkek ruhla kafamın içinde yaşamak bazı konularda beni zorluyordu, ancak Faythe kız olduğu için iki erkek ruha karşı eşit oluyorduk ve bu çoğu zaman oldukça işe yarıyordu.
Arabamın anahtarlarını girişteki masanın üzerinden aldım ve evden çıktım. Siyah RangeRover'a binip, Congvender Lisesi'ne doğru yola koyuldum.
Okula geldiğimde arabayı park ettim ve indim. Okul binasına doğru yürümeye başladım. Yanından geçtiğim birkaç kız birbirinin kulağına beni göstererek bir şeyler fısıldadı, bazıları kıskanç gözlerle beni izliyordu.
Faythe iç geçirdi. "Kızların çoğu senin şizofren olduğunu konuşurlarken, bazıları seni fazlasıyla kıskanıyor. Erkekler ise, bilirsin, seni nasıl yatağa atacaklarını planlıyorlar."
Omuz silktim. "Klasik. Keşke beni şaşırtsalar."
Her ruhun özel yetenekleri vardı. Faythe hafıza okuyabiliyor, Scott ölüleri diriltebiliyor, Ethan ise görünmez olmamı sağlıyordu.
Scott'ın özelliğini keşfetme durumumuz, oldukça can sıkan bir şekilde oldu. Mezarlığın yanından geçerken, dirilen birkaç ölü bedeniyle uğraşmak zorunda kaldım. Ki, bu yüzden genelde çantamın içinde bıçaklarla geziyorum. Çünkü, ölüler dirildiklerinde oldukça tehlikeli olabiliyorlar.
Ethan'ı keşfetmek zor olmadı. Bir gün ansızın insanların beni göremediğini fark ettim. Ve, bunu Ethan'ın yaptığını anladık çünkü ardından beni görünür hale getirdi.
Scott, "Tanrı aşkına, hiç vazgeçmeyecekler mi?" diye sordu.
Ethan, "Yorum yapmıyorum." dedi. "Nasılsa umursadığımız bir şey değil."
Scott ve Ethan'a sessiz olmalarını söylememek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Herkesin içinde onlarla konuştuğum için bana şizofren diyorlardı. Umrumda olduğundan değildi ancak bu Scott'ın canını sıkıyordu, onun canı sıkılınca, benim de sinirlerim bozuluyordu.
Okula girdim, birkaç koridor döndüm ve Fizik sınıfına doğru yürümeye devam ettim. Okulda pek arkadaşım olduğu söylenemezdi. Aslında ruhlar dışında hiç arkadaşım yoktu.
Ruhlar her zaman benimle birlikteydi. Başkasına ihtiyacım yoktu.
Ailemin olmaması beni etkilemiyordu. Doğmadan önce babam, doğum sırasında da annem ölmüştü. En azından ben öldüklerini tahmin ediyordum, çünkü şimdiye kadar kimse ebeveynim olarak karşıma çıkmamıştı. Elimde fotoğrafları bile yoktu, bana bıraktıkları tek şey yüklü bir miras olmuştu. Ve bu gayet yeterliydi.
Genç kız olana dek birkaç bakıcı değiştirmiştim, artık yalnız yaşıyordum.
Sınıfa girerken Ethan, "Bahse girerim en arka sırada oturan çocuk sana çıkma teklifi edecek," dedi.
Refleks olarak dönüp çocuğa baktım. Bana sırtı dönüktü; altın sarısı saçları, geniş omuzları ve tişörtünün altından gözüken sırt kasları vardı. Oldukça uzun boyluydu.
Tam çocuk bana doğru dönüyorken, başımı hemen önüme çevirdim ve hızla sınıfa girip boş, ikili sıraya oturdum. Çantamdan kitaplarımı çıkarıp Bayan Pattinson'ı beklemeye koyuldum.
Faythe,"Isabel, onun zihni..." derken, yan gözle bakarak çocuğun bu tarafa geldigini fark ettim. Saçlarımı arkaya doğru atarken, Faythe'in ne dediğini duyamamıştım.
Çocuk çok geçmeden yanıma geldi ve önümde durdu. Deniz mavisi gözleri uzun kirpiklerinin altında parlıyordu. Dolgun dudakları, kavisli ve güzel bir burnu vardı. Hafifçe gülümsedi. "Oturabilir miyim?"
Gülümsemesine karşılık verdim. "Elbette."
Yanıma oturdu ve bana döndü. Bakışlarında beni olduğum yere mıhlayan bir şeyler vardı. "Adım, Elijah. Elijah Kydd."
Normalde kimse beni kolay kolay etkileyemezdi. Ancak, onun etrafına yaydığı enerji ve ah, dudaklarının yukarı doğru kıvrılışı, şu andan itibaren durumlar değişeceğe benziyordu. "Ben de Isabella. Isabella McO'brien."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Ruhlar Ardında
Teen FictionCongvender Lisesi'ne yeni gelen kızda farklı bir şeyler var... Çoğu on altı yaşındaki gencin arkadaşları vardır. Isabella McO'brien' in ise zihninde yaşayan üç ruh var.