Kadir gözünün önüne gelen kızın çaresizliği ile içinin yandığını hissetti.
Kalbi sanki neden onu seçmişti yıllarca beklediği aşk neden en imkansıza düşmüştü.
Nereye gittiğini bilmeden yürüdü durmayada niyeti yoktu.
Mecburi hizmeti olmasa çoktan tayinini isterdi fakat içinde bir yerler gitmek bile istemiyordu uzaktan da olsa onu görme umudu vardı.
Neden evli barklı bir kadın düştü ki gönlüme bunca yıl beklediğim sevda bu değildi diye isyan ediyordu.
Kızı düşünmek istemiyordu ama o gözleri o gözlerden akan yaşlar sanki kalbine hançer gibi saplanıyordu.
Oysa gülmek ne yakışır diye düşündü bir kez olsun güldüğünü görmek için neleri feda etmezdi .Sonra nerede bu kızın kocası niye sahip çıkmıyor niye ağlamasına izin veriyor diye sinirlendi.
Bir dağ eteğine gelince içindeki birikmiş öfkeyi siniri atmak için bütün gücüyle bağırdı.
'Ya al aklımdakini yüreğime sokma '
'Ya da yaz bahtıma engel olma sevdama nolur' diye yere çöktü.Zelal küçük oğlunu yatağına yatırınca Cemal'in yanına gelip oturdu.
Kollarının arasına alıp saçlarından öptü.
"Anne vallahi kötü bir şey yapmadım "
"Çok sıkıldım evde"
" mahallede arkadaşımda yok okulun bahçesine gittim "
"Oynadım sadece "deyip ağlayarak iç çekti.
"Biliyorum annem biliyorum sen kötü bir şey yapmazsın ama babaannen sinirli Cemal'im "
"O bizi sevmiyor anne "
"Niye babam bizi ona bıraktı ? "
"niye hiç gelmiyor ?
"Herkesin babası var benim yok "
"hiç olmadı "
"Niye bizi bu evde kimse sevmiyor anne ?"
Zelal kendiliğinden akan gözyaşlarını tek eliyle sildi.
Boğazındaki yumru ile yutkunmaya çalıştı .
Onunda içi yanıyordu kimsesiz sahipsiz olmaktan hor görülmekten ömrünü bu karanlık eve gömmekten ama bu evden giderse babası acımaz kim bilir nasıl bir adama kuma olarak satardı.
En önemlisi çocukları ile ayırır görüştürmezlerdi o zaman Zelal yaşayamazdı .
Tutunduğu tek dal evlatlarıydı bunca yıl bu acılara dayanma sebebi çocuklarıydı bir gün değişecek geçecek diye kendisi inanmasa da oğlunu inandırmak istedi.Kollarında ağlayarak uyuyan oğlunu yatağa yatırıp o da yanına uzandı.
Gözyaşları yine akmaya başlamıştı ve hiç bir zaman bu evde durmayacaktı.
İçini yakan ise oğlunun gün geçtikçe artan krizleriydi.
Kalıcı olmasından daha fazla ilerlemesinden korkuyordu.
Doktora götürmek istediği her anda kaynanası Kozanların torunu delirmiş mi dedirteceksin diye kızıyordu.
"Allah'ım sen yardım et "
"Evlatlarımı koru yarabbim "diye ağlayarak o da uykuya daldı .Ekrem Kıratlı konağına girince Dila hanım adama şaşkınlıkla baktı.
"Hayırdır oğlum bu ne hal ?"
"Hayır mı şer mi öğreneceğim teyze Miran nerede ?"
"Çalışma odasında evladım senin bu halini hiç beğenmedim Ekrem haberin olsun "diye söylenerek mutfağa girdi.
Ekrem merdivenleri ikişer ikişer çıkarak Miran'ın odasına sinirle girdi.
"Anlat bana her şeyi Miran"
"Noluyor lan destursun dalıyorsun içeri ?"
"Çok sinirliyim Miran bana artık bildiğin her şeyi anlat "
"Sıkıldım bu bilmeceden "
"Bir sakin ol otur şuraya anlatacağım tamam"
"Sadece bozmak istemedim oğlum iki gün mutlu olun istedim"
"Nereden bileyim polis sana da bilgi verecek "deyip sinirle saçını karıştırdı.
Ekrem tekli koltuklardan birine oturup tek dizini sallayarak adamın konuşmasını bekledi.
"Hadi lan hadi "
"Polis ile iş birliğini biliyorsun işte "
"İki hafta önce babanın geçmişte bütün yaptıkları ortaya saçıldı"
"Üç çocuğunu evlatlık vermiş "
Miran oturduğu koltuktan kalktı odanın içinde sıkıntı ile dolaşmaya başladı.
"Beni neden vermemiş lan anlatsana "
"Bilmiyorum seni neden vermedi bilmiyorum "
"Peki kardeşlerim neredeler yaşıyorlar mı ?"
"Kaç yaşındalar "
"Poyraz benim kardeşim olabilir mi ?"
Miran Ekrem'e soran gözlerle baktı.
"Nerden biliyorsun bunu ?"
"Ben evlenmişim o sevdiği kızın elini tutamıyormuş"
"Bunu bana diyebilmesi beni suçlayabilmesi için tek bir nedeni olmalı "
"O evlatlık verildi ben verilmedim"
"Miran delirtme beni anlat"
"Evet Poyraz Rüstem beyin oğlu "dedi.
Ekrem duyduğu şeyle ayağa kalktı önünde duran sehpaya tekme attı.
"Sakin ol Ekrem "
"Diğerleri onlar neredeler "
"Kaç yaşındalar ?"
"Büyük oğlu otuzüç yaşında bir iş adamı Adana'da yaşıyor "
"Kız olan otuz bir yaşında evli o da Adana'da yaşıyor"
"Poyraz'ı biliyorsun zaten "
"Neden vermiş peki ?"
"Deli mi bu adam ?"
"Annem o çocuklar için mezar başında yıllarca ağladı hala ağlıyor "
"Niye vermiş aklım almıyor "
"Gülbahar yüzünden "
"Ne ne demek bu ?"
"Gülbahar ölünce baban doğan çocuklarının lanetli olduğunu onu öldüreceklerini düşünmüş "
"Bu korku ile çocuklarını vermiş"
"Allah'ım kafayı yiyeceğim "
"Niye yapmış lan o zaman ?"diye sinirle etrafta geziyordu.
"Annene hastalıktan ölüyor demiş"
"Annen bu sefer yaşar diye bir umut edip habersiz hamile kalıyormuş "
"Sonra baban kendisi çözüm bulmuş anneni doktora götürmüş işte "
"Peki ben ?"
"Beni niye vermemiş ?"
"Bilmiyorum Ekrem seninle ilgili hastane kaydı çıkmadı "
"Ne demek bu ?"
"Miran ne biliyorsan söyle delirtme beni "
"Sen ve Poyraz"deyip sustu.
"Bilmiyorum lan bu kadarını biliyorum sadece"
"Ben şimdi ne yapacağım peki ?"
"Poyraz ne kadar haklı ben kötü çocukluk geçirdim diye ahlar vahlar çekerdim halime şükretmem lazımmış"
"Birde Poyraz'ın yaşadıklarına bak "deyip saçlarını karıştırdı.
"Rüstem ağa bu yaptıklarının bedelini ödeyecek "
"Bu kadarı artık çok fazla "deyip sinirle evden çıktı.
Miran giden arkadaşının arkasından sıkıntı ile baktı.
Dila hanım oğlunun yanına geldi.
"Ne oluyor Miran ?"
"Ekrem niye bu kadar sinirli ?"
"İyi şeyler olmuyor anne olmayacakta"
Dila hanım sıkıntı çeken oğlunun koluna girdi .
"Ne demek istiyorsun oğlum ?"
"Anlatması çok zor anne ben de sıkıştım kaldım "
"Bu Rüstem ağa nasıl manyak bir adammış "
Miran çalışma odasına girince Dila hanım peşini bırakmadı.
"Ne demek istiyorsun ?"deyip karşısına oturdu.
"Anne adam kendi çocuklarını evlatlık verecek kadar manyak biri "
"Ne nasıl yapmış neden ?"
"Gülbahar'ın oğlu tek çocuğum olsun diye bir lanete inanmış deli saçması "
"Bunu kim söyledi sana ?"
"Kendisi anlattı vermeseydim beni öldüreceklerdi dedi inanabiliyor musun ?"
Kadın duyduklarını anlamaya çalışıyordu ama bu işin mantıklı hiç bir taraf yoktu.
"Ekrem onu niye vermemiş peki ?"
"Karısı Fatma hanım hastalanınca "diyerek sustu .
Derin bir nefes aldı .
"Fatma teyzeye oğlun yine öldü demiş "
"Kadın yataklara döşünce"
Dila hanım oğlunun sözlerinin devamını merakla bekledi.
"Ekrem'i evlatlık almış anne kendi oğlu değil "
Kadın duydukları ile şoka girdi.
"Ekrem bunun ne kadarını biliyor "
"Kardeşlerini evlatlık verdiğini düşünüyor ama neden kendisini vermediğini bilmiyor "
"Ben nasıl derim anne yıllardır seni sömüren döven bu adam senin baban değil "
"Nasıl denir ?"
Dila hanım oturduğu yerden kalkıp oğlunun yanına gelip sarıldı.
"Ekrem bilmek zorunda Miran"
"Eminim sevinecektir öyle bir adamın oğlu olmadığı için merak etme "
"Zor annem zor "
"Gerçekler ortaya çıkarsa Zelal ve çocuklara ne olacak "
"Rüstem ağa oğlum değilsin benim torunlarımı götüremezsin derse "
"Onlara yazık olmaz mı ?"diye iç çekti.
Dila hanım da sustu diyecek söz bulamadı.
Ekrem o aileden elini çekerse tek acı çeken Zelal ve çocukları olurdu.
"Peki Ekrem'in gerçek annesi babası kim ?"
"Bilmiyorum araştırıyorum bunu o kadar gizli yapmış ki "
"Ekrem ile poyraz aynı yaşta olmasalar şüphelenmezdim"
"Ama doğum tarihleri bile aynı "deyip kafasını elleri ile sıktı.Ekrem ise içinde büyüyen tüm benliğini ele geçiren soru işareti ile Kezban hanımın evine gitmek için arabayı çalıştırdı.
Ona tek iyi gelecek şey sadece karısının şefkatli kollarıydı.
Tek ihtiyacı olan karısının sevgisiydi .
Arabayı ne kadar hızla sürdüğünü önemsemeden gaza bastı.
Yeliz ise annesi ile bahçede oturuyordu .
Yaşadıklarına hala inanamıyordu etrafında bir sürü olay vardı ama Yeliz hiç birini bilmiyor kocasına yardım edemiyordu.
Birde ablası vardı ki o konu belliki sandığından daha önemliydi .
Evin önünde kocasının arabası durunca ayağa kalktı.
Ekrem'in kararan yüzünü bükülmüş boynunu görünce yanına koşarak gitti.
Adam kapıyı açıp karısını kollarına çekti.
"Sorma hiç bir şey güneşim sadece sarıl kollarına al "
"Koru beni Yeliz benim gücüm bitti"
"Dermanım ol bırakma beni "diyerek gözünden akan yaşları umursamadan karısına sımsıkı sarıldı.
İçinde bir yerler ona gerçeği fısıldasa da olmaz yapamaz diyordu.
Benim hayatımı çalmış olamaz diye düşünüyordu.
Yeliz kollarında tuttuğu adamı her şeyden herkesten korumak yaralarını sarmak istiyordu.
Bu adamı sevme sebebi buydu zaten kırık kanadı olmak birlikte kötü kimsenin olmadığı yerlere uçmak istiyordu.
"Bırakmam seni "
"Ben sen oldum sana karıştım nasıl giderim nasıl yarana merhem olmam"diyerek adamın yüzüne baktı.
"Artık anlatacak mısın Ekrem ?"
"Bilirsem sanayardım ederim"
"Elimden hiç bir şey gelmese bile güç veririm "deyip başını göğsüne yasladı.
"Anlatacağım güzelim anlatacağım "deyip karısının saçlarını öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bahtımın Karası ♣️
Ficción GeneralYeliz dik başlı ,açık sözlü ve neşeli bir kız kader kara kule dediği adamla yollarını kesiştirince neler olur dersiniz ? Emanet Sevda hikayesinden tanıdığımız bilmiş Yeliz'in bir adamın yaralarını sarmak isterken düştüğü sevdanın hikayesi ... SEVD...