"Siz kimsiniz?"
Uykulu bir hâlde elimin altındaki çarşafı sıktım. Başımı sağa doğru çevirip sesli bir nefes verdim "Yardım edin." Nefes alışverişim hızlanırken başımı sol tarafıma çevirdim "Yardım edin. Kurtarın bizi."
Gözlerim aniden aralandığında hızla doğrulup elimi göğsüme bastırdım. Nefes nefese kalmış adeta kan ter içindeydim. İrice açılmış gözlerim serum takılı kolumu bulduğunda bu anın gerçekliğini içim de sorguladım.
"Bukre!"
Annem koltuktan kalkıp hızla yanıma geldiğinde omzumdan tutup yatağa oturdu "İyi misin kızım?"
Kurumuş dudaklarım titrerken gözlerim seyirdi. Ben neredeydim? Göğsüm aldığım hızlı nefeslerle inip kalkarken annem endişeli bir ifadeyle benden bir yanıt bekledi. Bakışlarımı ondan çekip etrafıma bakındım. Rüya mı görüyordum yoksa gerçekten kurtarılmış mıydım?!
"Anne! Anne ben çok korktum. Ben sizi bir daha göremeyeceğimi sandım."
Elleri yüzüme dokunduğunda güven vermek istercesine sulanmış gözlerini yumup açtı "Geçti bir tanem. Güvendesin."
"Nasıl kendimi orada mahsur bulduğumu ben bile anlamadım. Her şey bir anda gerçekleşti. Sadece yardım etmek istemiştim." Sözlerimin ardından bakışlarımı telaşla odada gezdirdim.
"Bukre ne oldu kızım? Bir şey mi istiyorsun?"
Serum takılı kolumu ani hareket ettirdiğim için hissettiğim ağrıyı görmezden gelip farkında olmadan başımı salladım "Eser Yıldırım'ı."
"O kim?"
Annemin sorusu üzerine irikilerek hızla başımı ona doğru çevirdim "Benimle birlikte mahsur kalan adam. O nerede? Onu hiç gördün mü? Durumu nasıl? Yaralanmış mı?"
Peş peşe yönelttiğim sorularım karşısında afallamış bir hâlde bana baktığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Endişeli gözlerimle cevap beklediğimi belirtircesine yüzüne bakmaya devam ettiğimde annem omzumu sıvazladı "Onun iyi olduğunu duydum. Ama anlaşılan sen bunu duyduktan sonra daha iyi olacaksın."
Sonlara doğru imalı bitirdiği cümle beni rahatlatırken sırtımı yatak başlığına yasladım "Çok şükür." Annem komodinin üzerindeki sürahiden bir bardak su doldurup bana doğru uzattı "Seni hastaneye bıraktıktan sonra evine gitmiş."
Bir iki yudum aldıktan sonra bardağı geri anneme uzattım. Nasıl tedavi olmadan giderdi dumandan o da çok etkilenmiş olmalıydı. Kaşlarımı kaldırdım "Neden gitmiş peki bir bilgin var mı?"
Annem elimdeki bardağı komodinin üzerine bırakırken dudak büzdü "Aslında bana seninle ilgilenen hemşireler söyledi. Tedavi etmek istemişler ama o gece saat 00:00'a varmadan evine gitmesi gerektiğini söyleyip gitmiş."
00:00'a varmadın mı?
Aklıma mahsur kaldığımız an saat 5'i gösterirken "7 saat kaldı" demesi geldi. Bu ne anlam ifade ediyordu ?
15 gün sonra
Perdeyi sonuna kadar çekip camı açtım. Gülümseyerek ellerimi camın pervazına bastırıp yüzümü gökyüzüne kaldırdım. Temiz havayı derince içime çektim. Güneş her zamanki gibi yerini almış bizi ısıtıyor, rüzgar serinletiyor, kuş cıvıltıları da kulaklarımızın pasını siliyordu.
Gülümseyerek arkamı döndüm. Saat öğlen on iki olmuştu ve bugün işe gidecektim. On beş gündür hastanede yoğun bir tadilat vardı. O yangının izlerini silmek kolaydı belki ama zihinlerimizden silmek o kadar kolay değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutulmazsın
Romance"Unutacaksın..." Başını hafifçe salladı. Zar zor aldığı nefeslerin arasından konuşmaya çalıştı "Unutacağım... Rüyalarımda dahi hatırlamayacağım." Sözlerine karşın hiçbir tepki veremedim çünkü biliyordum. Unutacaktı! Hemde hiç yaşanmamış gibi. Eser e...