Öte yandan hatıraları sonsuzluğa kavuşmuş bir adamla bir bağım olabilir miydi?
"Dün odamda ne işin vardı?"
Gözlerimi kırpıştırırken sertçe yutkundum. Dün odasına girdiğimi öğrenmişti ama nasıl?! Odadan çıkarken etrafı kontrol etmiştim kimsenin beni görmediğine emindim.
Gözlerimi yumup derin bir nefes verdim. Ne söyleyecektim ben şimdi?!
-Hocam dün odanıza gizli hastanızın rahatsızlığını öğrenmek için girdim.
Daha neler.-Hocam odanıza girdim çünkü küpemi düşürmüştüm.
İyide ben küpe takmam ki.-Hocam vallaha ben değildim yanlış görmüşsünüzdür.
Yalan söylediğimi anlaması 10 saniyesini almaz.-Hocam benim sizinle konuşmam gereken birtakım şeyler vardı.
Ha işte bu olur.Gözlerimi usulca aralayıp boğazımı temizledikten sonra dudaklarımı araladım "Hocam benim sizinle konuşmam gereken birtakım şeyler vardı."
Hasan hoca başını omzunun üzerinden bana doğru çevirdi "Eser Yıldırım hakkında mı?"
İrileşmiş gözlerimle Hasan hocaya baka kaldım "Aa anlamadım?!" diye kekeledim istemsizce. Hasan hoca bana doğru dönüp koltuğu işaret etti "Otur Bukre." Dediğini yapıp yavaşça koltuğa oturup başımı ona doğru çevirdim. 'Eser Yıldırım'ın hakkında mı?' demişti. Dün odasına girdiğimi bilmesinden ziyade Eser'in ismini duymak daha çok tuhaf hissetirmişti.
Adını başkasından duymak... Sanki onun adını tek ben biliyormuşum ve bu benim sırrımmış da başkası da öğrenmiş gibi.
Hasan hoca sandalyesine otururken konuştu "Eser'in durumunu öğrendiğini biliyorum Bukre. Yalan söylemene gerek yok."
Bakışlarımı hızla ondan kaçırdım. İçinde bulunduğum bu durumdan dolayı Hasan hocadan çok utanıyordum. Odasına gizli bir şekilde girmiştim ve bu hiç doğru bir davranış değildi.
Hasan hoca konuşmasına kaldığı yerden devam etti "Nasıl öğrendin dersen, odamda ki kameralardan odama girip dosyaya baktığını gördüm." Sertçe yutkundum. Yüzüne bakmaya cesaret edemiyordum.
"Bak Bukre, Eser Yıldırım'ın hastalığını artık bu hastanede bir ben birde sen biliyorsun."
Bakışlarımı usulca ona doğru çevirdim "Hocam ben gerçekten çok özür dilerim yaptığım şey çok yanlıştı bunun farkındayım. Vakayı çok merak etmiştim ve odanıza gizlice girip dosyaya baktım." Sıkkın bir nefes alıp devam ettim "Eser Yıldırım'a gelecek olursak onun durumunu kimseye söylemedim hem ben onu..." Sözümü yarıda kesip aralık dudaklarımı birbirine bastırdım.
Hasan hoca ellerini masa'nın üzerinde birleştirip öne doğru eğildi. Kısılmış gözleri durgun çehremde gezindi "Sen onu ne?" Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp sesli bir nefes verdim "Ben onu tanıyorum." Hasan hoca kaşlarını çattı "Nasıl bir bağınız var?"
Nasıl bir bağımız var ?
Bunu ben de bilmiyordum. Öte yandan hatıraları sonsuzluğa kavuşmuş bir adamla bir bağım olabilir miydi? "Aslında bir akrabalığımız veya arkadaşlığımız yok. Biz hastanede yangın çıktığı gün acil çıkış merdivenlerinin olduğu bölmede mahsur kalmıştık orada tanıştık."
Hasan hoca gözlüklerini çıkardı "Peki sana kendiyle ilgili bir şey anlattı mı?" Bana neden bu soruları soruyordu anlam veremiyordum ama cevap vermekte zorundaydım.
"Ben onun yanına gittiğimde bana neden geldiğimi sordu bende onu kurtarmak için geldiğimi söylerken sözümü kesip 'Kurtulmak isteyen kim?' dedi. Sesi kulağa alay eder bir tonda geliyordu. Bende 'Evet işim bu hayat kurtarmak' dedim. Bana 'Hayatı olmayan birini kurtaramazsın' dedi."
Hasan hoca sandalyesinde dikleşip kaşlarını hafifçe çattı "Sonra ne oldu peki?"
Derin bir nefes verdim "Eser Yıldırım hayatından vazgeçmiş gibiydi. Öylece oturup ölümü bekledi sonra benim yaşam mücadelemi görünce bana yardım etti." Bir süre sessiz kaldıktan sonra sözlerime kaldığım yerden devam ettim "O gerçekten iyi bir insan..." diye mırıldandım. Dünde beni saat çok geç olduğu için eve bırakmıştı o gerçekten düşünceli bir insandı. Yüzümü buruşturdum. Onda ki tek kötü nokta çok fazla emir kipi kullanmasıydı.
Hasan hoca ayağa kalkarken başını salladı "İyidir hemde çok iyi." Bakışlarımı ona doğru çevirdim "Siz onu ne zamandır tanıyorsunuz hocam? Yani ben bir yıldır bu hastanede çalışıyorum ama daha önce Eser Yıldırım'ı bu hastanede hiç görmedim."
Hasan hoca pencereye doğru dönüp ellerini önlüğünün ceplerine yerleştirdi. Derin ve oldukça sıkkın bir nefes alıp verdi "Bizim tanışıklığımız tam on yıl önce başladı o zamanlar Eser bir delikanlıydı."
Eser Yıldırım hakkında başkasından bir şeyler duymak bana kendimi garip hissettirmişti. Onu tanıyorum demiştim değil mi? Ama ben onun hakkında adı ve hastalığı hariç başka hiçbir şey bilmiyordum. Peki o nasıl bu hâle gelmişti? Neden her yirmi dört saatte bir hafızasını kaybediyordu bunun bir nedeni olmalıydı.
Oturduğum yerden ayağa kalkıp kafamı kurcalayan soruyu Hasan hocaya yönelttim "Hocam Eser Yıldırım nasıl bu hâle geldi? Neden Amnezi hastası?" Bunu gerçekten çok merak ediyordum. Evet onunla bir akrabalık, arkadaşlık veya başka türlü bir bağım yoktu belki de hiç olmayacaktı ama onun hayatı gittikçe ilgimi çekiyordu. Tıpkı bir yapboz gibi birçok kayıp parça var ve sen onları bulup doğru yere koymaya çalışıyorsun.
Hasan hoca başını cama yaslayıp gözlerini yumdu "Eser neden Amnezi hastalığını yaşıyor inan bunu bende on yıldır çözemedim. Her hafta bu hastaneye geliyor ve her defasında tedaviye yeniden başlıyoruz."
Aralık dudaklarımı birbirine bastırdım. Durgun bir ifadeyle Hasan Hocaya bakmayı sürdürdüm. On yıldır tedavi olupta bir sonuç alamamak... Bu hem Eser hemde ailesi için çok zor bir durum olmalıydı. Kaşlarım çatılırken hızla bakışlarımı Hasan hocaya çevirdim "Peki ya ailesi? Belki onlar Eser'in bu duruma nasıl geldiğini biliyordur."
Hasan hoca başını camdan çekip bana doğru döndü "İşin tuhaf yanıda bu. Eser'in bu hastalığı dokuz yaşında başlamış fakat ailesi onu on altı yaşında hastaneye getirdi."
Gerçekten de tuhaf bir durumdu o zamana kadar hastalığını farketmemiş olmaları imkansızdı belki tedaviye erken başlasalardı Eser şuan iyileşmiş olabilirdi.
Hasan hoca başını iki yana salladı "Konu konuyu açtı fakat odama gizlice girdiğin gerçeğini unutmuş değilim."
Yaptığım büyük bir hata olmasının yanı sıra çok büyükte bir saygısızlıktı. Suçumun elbette bir cezası olmalıydı buna hiçbir şekilde itirazım yoktu.
Hasan hoca önünde ki dosyalarda parmak gezdirirken konuşmaya devam etti "Aslında hastane Başhekiminin odasına gizlice girip dosyalarını karıştırmaktan sana üç hafta uzaklaştırma verebilirim."
Asık suratımla sessiz kalıp beklemeyi sürdürdüm. Üç hafta nasıl bu hastaneden ayrı kalırdım?! İşimi bu denli severken. Bakışlarımı kaçırıp sulanmış gözlerimi kırpıştırdım. Ama ben bunu hak etmiştim. Başımı kaldırıp mahçup bir ifadeyle Hasan hocaya baktım.
Çekmeceden bir dosya çıkarıp önüme koydu "Ama ben sana kendini affetirmen için üç gün süre veriyorum." Dosyayı işaret parmağıyla bana doğru itti ve yanımdan geçip kapıya doğru yürüdü.
Hızla arkamı döndüm "Bu üç gün süre ne için hocam?"
Durup başını arkaya çevirdi "Ecrin Kabağ'ı güldürmen için!"
O an aklımdan geçen tek cümle şu oldu: Üç gün içerisinde o kızı güldüremezsem işimden olacaktım!
■■■
Bölüm sonu
Oy ve yorumlarınızla kitaba destek olmayı unutmayın. Teşekkürler ♥️
Fatmavihayaller
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutulmazsın
Romance"Unutacaksın..." Başını hafifçe salladı. Zar zor aldığı nefeslerin arasından konuşmaya çalıştı "Unutacağım... Rüyalarımda dahi hatırlamayacağım." Sözlerine karşın hiçbir tepki veremedim çünkü biliyordum. Unutacaktı! Hemde hiç yaşanmamış gibi. Eser e...