28. BÖLÜM

3.3K 172 48
                                    

"Güzelim"

Ruhumu kaplayan derin sessizlik eşliğinde yürürken adımlarımı durdurup bileğimde ki saate baktım 09:36

Derin bir nefes alıp başımı gökyüzüne kaldırdım. Buğulu gözlerim bulutların üzerinde gezinirken mırıldandım "Hava da kar kokusu var."

Bugün erkenden şirkete gitmek için evden ayrılmış dışarı çıkmıştım ama adımlarım beni onun olduğu yer hariç her yere götürmüştü. Nasıl gidebilirdim ki? O beni görmek istemediğini sert bir dille söylemişken!

Telefonumun çalmasıyla gelen aramayı yanıtladım "Alo."

"Bukre... Nasılsın?"

"Kardelen ben... İyi değilim. Evde duramadım bu yüzden şirkete doğru gidiyorum ama her defasında kendimi başka bir yerde buluyorum."

Dün gece Eserle konuştuktan sonra eve dönerken yolda Kardelen beni aramıştı ve ona Eser'in tüm konuşmamızı duyduğu ve bu sebepten ötürü benimle konuşmak istemediğini anlatmıştım.

Kardelen öfkeli olduğu bariz belli bir şekilde konuştu "Bukre... Cidden sinirleniyorum artık. Hastalığını biliyorum diye sana kötü davranmasını çok saçma buluyorum. Onun için tehlike arz etmiyorum bunu sende biliyorsun."

Yerimden hareketlenip cadde boyunca yürümeye devam ettim "Sorun senin onun hastalığını bilmen ya da onun için tehlike arz etme olasılığın değil. Benim ona yalan söylemem ve sırrını ondan habersiz bir başkasına anlatmam. Bu bana karşı duyduğu güveni sarstı."

"Peki şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?"

Şirkete yaklaştığımda adımlarımı durdurup derin bir nefes verdim. Hızla başımı olumsuz anlamda sallayıp yan taraftaki sokağa doğru dönüp ilerlemeye başladım. Sabahtan beri buraya kaçıncı gelişimdi ama ben yine aynı sokağa sapmış ve ona gidememiştim.

"Bilmiyorum Kardelen."

"Bu arada Hasan hoca bugün Semih'in vaka sorumluluğunu bana verdi. Bunu senin istediğini söyledi. Ahmet'in ikinci defa elinden vakasının alınması karşısında hastanede birçok dedikodu döndü. Burada olman lazımdı Bukre. Ahmet o kadar sinirlendi ki yüzünde ki o ifadeyi görmen lazımdı. Bukre cidden onu nereden vuracağını iyi biliyorsun."

Dudaklarım kıvrıldığında gülümsedim "Bu ona veda hediyemdi."

"Teşekkür ederim hediyen için."

Gözlerim irileştiğinde telefonumu kulağımdan indirip hızla geriye doğru döndüm.

"Bukre orda mısın? Bukre? Telefon çekmiyor galiba."

Aramanın kapanma sesini işitmemin ardından kaşlarım çattıldı "Ahmet?" Kollarını göğsünde kavuşturup kaşlarını kaldırdı. Sert bir soluk alıp verdim "Senin ne işin var burda ?"

Yüzüne yerleştirdiği sinsi gülümsemesi eşliğinde gözlerime baktı "Bukre... Öylece istifa edip gitmiş olmalıydın ama sen boyundan büyük işlere kalkıştın."

Gözlerimi devirip sesli bir nefes verdim "Kendini gözünde çok fazla büyütmüşsün. Yazık!" Önüme dönmek için hamle yapacağım sırada kolumdan tutarak beni durdurdu.

"Ne yani gitmene öylece izin verecekmiş gibi mi duruyorum?" Kolumu ellerinden kurtarıp bir iki adım geriledim "Dokunma bana."

Gülerek yüzüme baktı "Sana dokunmaya meraklı değilim merak etme." Yüzünde ki gülümseme yerini derin bir öfkeye bıraktı "Senin yüzünden bugün hastanede herkesin alay konusu oldum. Senin yüzünden ikinci defa vakam elimden alındı. Bütün bunların bir bedeli olacak elbette."

UnutulmazsınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin