26. BÖLÜM

3.4K 171 25
                                    


"Bu bir vazgeçiş değil, fedakarlık."

Yerde biriken yağmur sularının üzerine basarak yürürken yüzümde engelleyemediğim bir tebessüm meydana geldi. Çocukluğumdan kalma bir alışkanlıktı işte.

Adımlarım duraksadığında kabanımın cebinden ellerimi çıkarıp derin bir nefes verdim. Aslında çocukluğuma dair sahip olduğum anılarıma dört kolla sarılmıştım da denebilirdi.

Başımı gökyüzüne kaldırıp kapalı havanın hâkim olduğu semaya baktım. Çünkü benim çocukluğuma dair hatırladığım çok az anım vardı. Yıllardır bu küçük şeyleri benliğimde saklıyordum.

Başımı indirip bakışlarımı karşımda ki hastaneye çevirdim. Öylece olduğum yerde beklerken sessiz bir nefes verdim. Neden çocukluğuma dair fazla anıya sahip olmadığımı bilmiyordum.

Yerimden hareketlenip adımlarıma hız verdim. Hastaneden içeri girdiğimde üst kata çıkan merdivenlere yöneldim. İkinci kata çıktığımda ileride duran Kardelen'i görmemle adımlarım duraksadı.

Kardelen elinde ki dosyayı hemşireye uzatıp bana doğru döndü. Başını önüne eğmiş bir vaziyette sarsaklayarak yürümeye başladı. Perişan bir hâlde görünüyordu.

Yanımdan geçeceği sırada kolundan tutup onu durdurdum. Bakışları hızla yüzümü buldu. Çatılan kaşları gevşerken dudakları şaşkınlıkla aralandı "Bukre?"

Dağılmış saçlarını düzeltmek istercesine telaşlı bir tavırla kulağının arkasına sıkıştırdı "Seni fark etmemiştim." Yorgun yüzünde gezinen gözlerim kısılırken başımı salladım "Fark ettim." Benden kaçırdığı gözleri yüzümü bulduğunda sesli bir nefes verdim "Kardelen. Benimle sıkıntını paylaşmak istersen seni dinlerim."

Onu yüreklendirmek istercesine bir ifadeyle gözlerine baktığımda afallamış bir hâlde bakışlarını kaçırdı "Ne? Ne sıkıntısı. Bir sıkıntım yok. Bunu nereden çıkardın?"

Yüzüne dik dik bakmaya devam ederken inanmadığımı belli edercesine kaşlarımı kaldırdım "Flash TV oyunculuğun bittiyse dökül artık bence!" Başımı hayıflanarak iki yana salladım "Sabaha kadar uyumadın değil mi?"

Derin bir nefes alıp verdikten sonra konuştu "Bu mu canımın sıkkın olduğunu düşündürttü sana?"

Gülümsedim "Ben arkadaşımın canının sıkkın olduğunu uykusuz geçirdiği gecelerin sabahında ki ruh hâlinden tanırım."

Kardelen gözlerimin içine bakarken sustu. Sanki şuan en çok buna ihtiyacı varmış gibi. Omzuna dokunup ona yaklaştım. Kardelen'in bu hâlde oluşunun Ali Asafla bir bağlantısı olabilir miydi ? Çünkü Ali Asafla karşılaştığı gün ağlamıştı. Aralarında ne geçtiğini ona sorma fırsatı bulamamıştım bu yüzden konuyu bilmiyordum.

"Kardelen bana anlatmayacak mısın?"

Çekingen bir tavırla bakışlarını kaçırdı "Bukre ben..." Sertçe yutkundu "Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum."

Dolmuş gözleri yüzümü bulduğunda derin bir nefes verdim. Ona Ali Asaf'ı tanıdığımı söylesem nasıl karşılardı? Eğer konu onunla alakalı bir durumsa bana karşı kendini daha rahat hissederdi belki de.

"Ali..." Sözümü yarıda keserek başımı arkaya çevirdim. Katı hâkimiyeti altına alan bağrışmalar sayesinde kaşlarım çattıldı.

"Bu Semih'in sesi değil mi?"

Kardelen'in sözleri üzerine başımı sallayarak ona doğru döndüm "Ne olmuş gidip bir bakayım." Kardelen gözlerimin içine bakarken sakin bir ifadeyle omuz silkti "Tamam."

UnutulmazsınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin