"Sen... Nefesimi paylaşmak istediğim tek kadınsın."
Gökyüzün de yerini almış güneşe doğru başımı kaldırıp gülümsedim. Bu yıl oldukça şiddetli geçeceği şimdiden belli olan kış mevsiminde arada güneşi görmek umut vericiydi.
Ayaklarımın altında ezilen karın sesi kulağımda eşsiz bir tını oluşturuyordu. Üşümüş ellerimi kabanımın ceplerinden çıkardım. Yüzümün hizasına kaldırdığım ellerime sıcak nefesimi üfledim "Çok soğuk! Bu gidişle yolda kardan adam olmasam bari."
Geriye doğru tökezlediğimde kendimi karların arasına düşmüş bir vaziyette buldum. Elimi sırtıma uzatıp yüzümü buruşturdum. Huysuzca önümde ki karı alıp ileri doğru fırlattım "Karsın sen yahu azıcık yumuşak olsana! Bir taraflarım koptu sanki."
Tepemde beliren karartıyla irkilerek başımı yukarı kaldırdım. Güneş ışığının önüne geçmiş yüzünü gördüğümde kirpiklerimi üst üste kırpıştırdım. Kusursuz teninde gezinen gözlerim gözlerini bulduğunda titrek bir nefes verdim "Eser..."
Bakışlarını üzerimde gezdirirken yüzüne alaycı bir gülüş hâkim oldu "Orası alttan ısıtmalı falan mı?" Ellerini siyah montunun ceplerine yerleştirip beni süzdü "Hâlâ kalkmadığına göre öyle olmalı."
Tavırlı bir ifadeyle kollarımı göğsümde kavuşturdum "Dalga mı geçiyorsun Eser?! Ayağımın kayıp düştüğümü anlaman bu kadar zor olmamalı senin gibi bir dahi için." Sonlara doğru imalı bitirdiğim sözlerim karşısında gülümsemesi nedensizce genişledi.
Saçlarına düşmüş kar tanelerine takılı kaldı gözlerim. Kahverenginin en güzel tonunda adeta ışıldıyorlardı. Hafif bir tınıyla esen rüzgar saçlarını okşuyordu. Kalbim yine aynı ritimde çarpıyordu. Onun duymayı sevdiğini söylediği ritimde!
Başını omzuna yatırıp dilini sanki bana eziyet etmek istercesine ağırca dudaklarında gezdirdi "Sen gerçekten orayı sevdin herhalde. Bir türlü kalkamadın."
Tüm düşüncelerimden sıyrılıp gerçek dünyaya geri döndüm. Ellerimi yere bastırıp doğrulamak için tüm gücümü kullandım. Belimin aniden sızlamasıyla olduğum yere geri düştüm. Kendi başıma kalkamayacağım aşikardı. Kollarımı vücuduma sarıp başımı ona kaldırdım "Buz devri filminde ki gibi bedenimin bir buz kalıbının içinde kalıp nesiller sonra keşfedilebileceğini bile göze alarak çıkmıştım ben bu çetin yola. Peki ya sonuç? Daha beter."
Hafif rol yaptığım yapmacık gibi görünen ama oldukça içten olan cümleye karşı yüzüne alaylı bir gülümseme hâkim oldu "Herhalde seni keşfettiklerinde ödleri falan kopardı ha?"
Ona kötü kötü bakışlar atarken saçlarımı geriye savurdum "Ya da güzelliğim karşısında nefesleri kesilirdi ha?"
Dudak büzüp başını sallarken bakışlarını etrafda gezdirdi "Benim kestiğimi düşünürsek bu da kulağa mantıklı geliyor." Beni güzel bulacakların geleceği sonu ima etmesi karşısında sahiplenici tutumu gülümsememe neden oldu. Her halükarda tarz ben bana hastı o!
Titrediğimi fark ettiğinde önümde diz çöktü. Elimi kavrayıp kendi omzuna koydu "Omzumdan yardım alıp ayağa kalk." Gözleri çehremde gezinirken gülümsedi ama bu hüzünlü bir tebessümdü "Yoksa buz kalıbının içinde hapsolur ve seni unuttuğunu bildiğin bir prensin gelip kurtarmasını nesillerce beklemek zorunda kalırsın."
Omzunda ki elimden destek alıp ayağa kalkmak için bedenimi zorladım. Nihayet ayağa kalkmayı başardığımda Eser de doğruldu. Üzerimde ki karları temizlemeye çalışırken mırıldandım "Beklerim... Bir ömür alsada geleceği yollar varsa gözlemekten esirgemem kendimi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutulmazsın
Romans"Unutacaksın..." Başını hafifçe salladı. Zar zor aldığı nefeslerin arasından konuşmaya çalıştı "Unutacağım... Rüyalarımda dahi hatırlamayacağım." Sözlerine karşın hiçbir tepki veremedim çünkü biliyordum. Unutacaktı! Hemde hiç yaşanmamış gibi. Eser e...