"Kaybolmuşum. Tek bildiğim, ikimizin olduğu bir yerlerdeyim."
Duygularımızın evi olan kalpler çok narin değil mi? Bazen küçük bir dokunuşta bile duracakmış gibi kasılıp kalması belki buna küçük bir örnek. Peki daha fazlasını yaşayanların kalbi? Yani kalbim...
İçimde tanımlandıramadığım birçok karmaşık his vardı ve aldığım her nefes zihnimi o ana götürüyordu.
Kalbim ise gökyüzünde kalmak için delicesine çırpınan bir kelebek misali heyecanlıydı. Ve ben kalbimin varlığını ilk defa iliklerime kadar hissediyordum.
Ruhum yağan yağmurun sesine saklanmış bir kız çocuğu gibi cesaretsiz bir şekilde olup biteni seyrediyordu. Bu yağmur diner miydi sesine saklanmış kızın yok olup gidecek anılara üzüldüğünü bilirken? Sırılsıklam kaybolmuş gibiydim fakat tuhaf olan yanı nerede kaybolduğumu bende bilmiyordum. Eser Yıldırımda mı? Kendi içimde mi? Kaybolmuşum. Tek bildiğim, ikimizin olduğu bir yerlerdeyim.
Düşünülmesi gereken birçok şey varken aynada ki yansımama saatlerdir bakıyordum. Ufak bir gerçeği geç de olsa idrak ettim. İlk defa bu kadar zaman geçiriyordum aynanın karşısında. Tuhaftı çünkü ben neredeyse hayatının yarısını aynanın karşısında geçiren kızlardan hiç değildim. Şimdi ise saatlerdir aynanın karşısında durmuş kendime bakıyordum. Amacım neydi? Yüzüme bakmak mı? Güzel olup olmadığımı düşünmek mi?
Hayır! Kalbimin hissettiği duyguyu yüzümden okumak istememdi.
İtiraf edemediğim duygularımı belki de karmaşık hisler olarak tanımlayan ben yüzümden kendimi ele verdiğim bir anı kolluyordum adeta. Belki de bu çaresiz bekleyiş yüzümde ki her an meydana gelecek bir mimikle son bulacaktı ve ben bunu saatlerce bekleyebilir bir hâldeydim şuan.
Gürültüyle açılan kapıdan içeri giren annem sayesinde tüm düşüncelerimden sıyrılıp başımı ona çevirdim "Anne. Bir sorun mu var?"
Soruma karşı kaşlarını kaldırdı "Dün gece saat on ikiyi geçtiğinde eve geldin Bukre. Çok normal bir durummuş gibi mi karşılamamı bekliyorsun?"
Ailemden bu durumu saklamak gitgide zorlaşıyordu. Annem haklıydı ama ona hiçbir şey anlatamazdım. Ona Eser'i anlatamazdım! Artık girdiğim bu yoldan geri dönüş yoktu. Ve ben bu çıkmaz yolun bir çıkışını bulduğumda herkesin gerçekleri öğrenmesini istiyordum.
"Bukre senden bir cevap bekliyorum. Bana sakın hastanedeydim deme çünkü dün telefonuna ulaşamayınca hastaneyi aradım ve bana senin erken çıktığını söylediler."
"Şey anne ben..." Annem devam etmemi beklercesine başını salladığında dudaklarım tekrar aralandı "Aslında ben..."
"Bukre dün benimle birlikteydi."
Bakışlarım kapının önünde duran Kardelen'i bulduğunda şaşkın bir ifadeyle ona baktım. Annem Kardelen'e doğru döndü "Hoş geldin kızım."
Kardelen gülümseyerek çantasını çıkardı "Hoş bulduk, Ayten teyze. Bir an için kapıyı hiç açmayacağınızı sandım. Hikmet amca sağolsun ağaç olmama engel oldu."
Annem mahçup bir ifadeyle başını iki yana salladı "Ay... Kusura bakma. Bukre'ye o kadar odaklanmıştım ki hiç duymadım." Bakışları sonrasında beni buldu "Madem dün Kardelenle birlikteydin neden söylemiyorsun? Bak beni de boş yere endişelendirdin."
Usulca anneme doğru döndüğümde Kardelen araya girdi "Ay Ayten teyze vallahi buraya senin o mis gibi kahvaltı sofranı özlediğim için geldim."
Annemin yüzüne gururlu bir gülümseme hâkim oldu. Birisi mis gibi kahvaltı mı dedi? Ayten Yaka'nın gurur meselesi! Annem kapıya doğru yöneldi "O zaman ben kahvaltımızı hazırlayayım. Mis olandan! Sizde çok oyalanmadan bir an önce gelin."
![](https://img.wattpad.com/cover/153339179-288-k8959.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutulmazsın
Romantik"Unutacaksın..." Başını hafifçe salladı. Zar zor aldığı nefeslerin arasından konuşmaya çalıştı "Unutacağım... Rüyalarımda dahi hatırlamayacağım." Sözlerine karşın hiçbir tepki veremedim çünkü biliyordum. Unutacaktı! Hemde hiç yaşanmamış gibi. Eser e...